Muhip Tezcan

1944'te Bretton-Woods isimli konferansta büyük kapitalist ülkeler bir araya gelerek küresel kapitalizmi yeniden şekillendirmenin yollarını aradılar.
Konferansın sonunda iki kurum ortaya çıktı: Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası. Her iki kurum da ihtiyaç duyan ülkelere ucuz kredi sağlıyor. Bunu da serbest ticareti geliştirmek, geri kalmış ülkeleri kalkındırmak ve yoksulluğu azaltmak için yaptıklarını söylüyorlar. Ancak kredi verilmesi için öne sürülen şartlar ve kurumların işleyişi, yoksullara ve emekçilere değil patronlara hizmet ettiğini gösteriyor. IMF
IMF'ye üye 186 ülke bulunuyor, yani neredeyse dünyanın tamamı. Her üye ülkenin belirli bir oy hakkı var ve kararlar mutlak çoğunlukla alınıyor. Fakat her ülkenin oy oranı, fona aktardıkları paraya göre belirleniyor. Yani ne kadar zenginsen, o kadar söz hakkın oluyor. En yüksek oy oranına sahip ülke ABD ve toplam oyun %16.79'unu belirliyor. Bu da verilen kararlar üzerinde ABD'nin fiilen veto yetkisine sahip olması anlamına geliyor. IMF kurulduğundan beri bu hakka sahip tek ülke ABD. Yani IMF'de ABD'nin borusu ötüyor.
IMF, borç verdiği ülkelerden "yapısal uyum programları" denen değişiklikler yapmasını şart koşuyor. Biz bu değişiklikleri "kemer sıkma" ve "acı reçete" adıyla gayet iyi biliyoruz.
Bu "reform"ları hayata geçirme sözü verildiğinde IMF kredi vermeyi kabul ediyor. Hükümetlere aktarılan para, ülke içinde kredi olarak yatırım yapmaları için belirli şirketlere dağıtılıyor. Ancak bu daha fazla yoksulluğu ve savaşları beraberinde getiriyor. Örneğin Afrika'da insanlar açlıkla baş başayken IMF'den alınan paralar gıda üretimine yatırılacak yerde silah şirketlerine harcandı. Açlık sorunu çözülmediği gibi savaşlar daha da kanlı hale geldi.
IMF'den alınan kredinin geri ödemesi ise hazineden, yani halkın verdiği vergilerden karşılanıyor.
Bu durum yalnızca kredi alan ülkelerde değil, kredi veren zengin ülkelerde de geçerli. ABD'nin IMF'ye aktardığı para, ABD'li emekçilerden alınan vergilerle karşılanıyor. IMF'nin ABD'ye para aktardığı durumlarda ise bu paralar başta silah şirketleri olmak üzere büyük şirketlere kredi vermek için kullanılıyor.

Dünya Bankası
Dünya Bankası da IMF'ye benzer şekilde işliyor ve üyelik için IMF'ye üye olmak şart koşuluyor. Aynen IMF'de olduğu gibi ABD %16 ile en yüksek oy hakkına ve fiilen veto yetkisine sahip.
Banka, kredileri projeler üzerinden veriyor. Ancak, kredi verdiği projeler insan ihtiyacına değil, patronların kâr hırsına göre belirlendiği için çoğu zaman felaketle sonuçlanıyor.
Örneğin finansmanını Dünya Bankası'nın verdiği krediyle sağlanan biyoyakıt projeleri, geçtiğimiz yıllardaki gıda krizlerine neden oldu.
Kendi yayınladığı raporlarda iklim değişikliğiyle mücadelenin acil bir hale geldiğinden ve fosil yakıtları terk ederek yenilenebilir enerjiye geçmemiz gerektiğinden bahsederken, yenilenebilir enerjiyi desteklemek yerine Hindistan ve Güney Afrika gibi ülkelerdeki termik santral projelerine kredi veriyor. Suyun özelleştirilmesi de Dünya Bankası'nın politikalarından bir diğeri.
Özetle, IMF de Dünya Bankası da dünyadaki yoksulluğun, savaşların, iklim felaketlerinin en büyük sorumlularından.


Dijital sayı 27 - 11 Mayıs 2021 (pdf)

Dijital sayı 26 - 27 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 25 - 6 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 24 - 23 Mart 2021 (pdf)

Dijital sayı 23 - 16 Mart 2021 (pdf)

Abone olun

Dostlarımız

Marksist.org

Marksizm 2013

dsip
















Su Hakkı Kampanyası