13 Mayıs 2014’te 301 maden işçisinin öldüğü katliamdan bu yana, AKP hükümeti ve çevresi birçok yalan söyledi, hedef saptırmaya yönelik birçok açıklama yaptı. Ölümlerin madenciliğin kaderinde olduğu, “elim bir kaza” yaşandığı, dünyanın her yerinde, 150 sene evvelinden örnekler verilerek, benzer işçi ölümlerinin yaşandığı söylendi. Erdoğan’ın danışmanı Yusuf Yerkel’in tekme attığı kişinin provokatör, Soma’da mezarlıkta AKP aleyhine konuşanların dublör olduğu söylendi. AKP ve medyasının söylediği yalanlar bir bir ortaya serildi.

Bu kitlesel kıyımı “meşrulaştıramayan” hükümetin yardımına ırkçı, antisemit Akit gazetesi koştu: “Soma’da yaşananlar darbe girişimi ve arkasında İsrail var!”. Irkçı Akit gazetesine göre Türkiye’nin hızla kalkınmasını, bölgede “süper güç” olmasını hazmedemeyen dış mihraklar bir darbe için her türlü sabotajı gerçekleştirmek için an kolluyor. Bu görüş, Soma’da yaşanan katliamı perdelemek için son sığınak ve epey yaygın. Bir kısım AKP destekçisi için ise, muhalifler Soma Holding’in sorumluluğunu görmezden gelip ihaleyi sadece AKP’ye yıkmaya çalışıyor. Halbuki, Soma Holding’in sorumluluğunu görmezden gelen bir muhalefet yok, bir iktidar var.

Soma Holding’in madenlerinin açılışını yapan, örnek bir işletme olduğunu iddia eden Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığıdır. Soma’daki madende yangın riski bulunduğunu söyleyen eski işletme müdürüne “sıkıntı olmaz” diyen Türkiye Kömür İşletmeleridir. 301 işçinin öldüğü madeni teftiş eden ve “Noksan Yoktur” diye zabıt tutan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığıdır. İlk günden bu yana, kolluk kuvvetlerini Soma’ya yığan, protesto gösterilerinde bulunan işçilere ve yakınlarına saldıran İçişleri Bakanlığıdır. Soma A.Ş. madenin sahibi değil, TKİ’nin taşeronudur, ruhsat devlete ait olduğu için cezai sorumluluk ortaktır.

Enerji Bakanı Taner Yıldız da bu sorumluluğu kabul etmektedir: “Bu işin odağında, rödovans ile alakalı işletmecilik yapan özel sektör vardır. Ama sorumluluk olarak hem hukuki hem insani olarak tek başına değildir. Ruhsat sahibinden, Enerji Bakanlığı, Çalışma Bakanlığı’nın da içinde bulunduğu bir sorumluluk.”

O yüzden, işçileri hâlâ madene inmeye zorlayan, kârı, iş güvenliğinin önüne koyan patronlar yargılanmalı, katliamın siyasi sorumluları da istifa etmelidir!