Hasret Saygı ve Ozan Tekin, Esad ve IŞİD’in şiddetinden kaçmak zorunda kalan mültecilerle dayanışmanın gerekliliğini yazdı...

Suriye’de Esad’ın bombardımanları ve iç savaş, Rojava’da IŞİD’in saldırıları, Irak’ta IŞİD’in ilerleyişi ve karşılığında ABD bombardımanı ile Ortadoğu halkları bir kez daha savaşla boğuşuyor. Suriyelilerden sonra Rojava’da yaşayan Kürtler de Türkiye’ye göçüyor. Savaş derinleştiği takdirde Irak’tan da birçok insanın gelmesi söz konusu.

Bu ortamda, mülksüzleştirilen ve itibarsızlaştırılan aileler, hayatlarını idame ettirebilecekleri tüm koşullar ortadan kalkınca göç etmeye zorlanıyorlar.

Savaştan kaçıp Lübnan, Ürdün, Irak ve Türkiye gibi komşu ülkelere sığınan Suriyeli mülteciler, bu ülkelerde de benzer koşullarda yaşamaya mahkûm durumdalar.

Türkiye’ye sığınan bir milyonu aşkın Suriyeli, ucuz işgücü olarak görülerek kölelik koşullarında çalıştırılıyor ve temel hak ve özgürlüklerinden mahrum bırakılmış durumdalar. Suriyeli mültecilerin Türkiye’ye gelmeye başlamasının üzerinden 3,5 yıl geçmesine rağmen, Türkiye devleti Suriyeli mültecilerin çalışabilecekleri, kendi hayatlarını kazanabilecekleri hiçbir koşul yaratmadı ve onlara “geçici koruma statüsü” dışında hiçbir insanî hak tanımadı.

Mülteciler, bir de medya aracılığı ile artan ayrımcı ve ötekileştirici söylemlere maruz bırakıldılar. Son zamanlarda tırmanan nefret söylemi ve sığınmacılara yönelik ırkçı saldırılar, Suriyelilerin devlet tarafından temel insanî haklarından yoksun bırakılmalarının ve medyanın hedef gösteren yayın çizgisinin sonuçlarıdır.

Suriyeli, Rojavalı, Iraklı; tüm savaş mağdurları kardeşimizdir demek, mültecilere yönelik ırkçı saldırılara ve Ortadoğu’da savaşı derinleştirecek emperyalist müdahaleye karşı çıkmak için, Irkçılığa ve Milliyetçiliğe DurDe platformu, 27 Eylül Cumartesi günü saat 18.00’de Taksim Tünel Meydanı’nda buluşarak, Galatasaray Meydanı’na bir yürüyüş düzenleyecek.

 

Tampon bölge değil, sınırları açın!

Geçtiğimiz hafta IŞİD’in saldırılarından kaçarak sınıra dayanan Rojavalılara, Davutoğlu’nun talimatıyla önce geçiş izni verilmedi. Daha sonra kuzeyden akın edenlerin direnişiyle sınır açıldı. Birkaç günde 100 bine yakın göçmen sınırı geçti.

Böylelikle AKP’nin mültecilerle ilgili yaklaşımının da ayrımcılığa dayandığ ve “favori” mültecileri olduğu ortaya çıktı.

Hükümet, sığınmacıların sayısının hızla artması karşısında sınırda uçuşa yasak bir tampon bölge oluşturulmasını istiyor. Ancak bunun Rusya-Çin sebebiyle BM’den geçmesi mümkün değil. Türkiye ise böyle bir bölgeyi tek başına var edemez. Kürtler tampon bölge fikrine tamamen karşı. PKK liderlerinden Murat Karayılan, bunun Kürdistan’ın işgali anlamına geleceğini, yeni bir direnişi başlatacağını ve çözüm sürecini yok edeceğini söyledi.

AKP tampon bölge peşinde koşmayı bırakmalı, sınırını savaştan kaçan tüm halklara açmalı ve sığınmacılar için kaynak yaratmalıdır.

 

Taleplerimiz

- Mültecilere yönelik ırkçı saldırıları örgütleyenler bulunmalı ve cezalandırılmalıdır. Devlet, Suriyelilerin can güvenliğini sağlamak zorundadır.

- “Misafir”, “geçici koruma statüsü” değil; Suriyelilerin, Rojavalıların ve sınırdan geçen herkesin mülteci statüsü tanınmalı ve bunun getirdiği temel haklardan faydalanmaları sağlanmalıdır.

- Türkiye sınırını hiçbir ayrımcılık yapmadan, savaştan kaçan herkese açmalıdır.

- AKP, bölgedeki savaş ortamını derinleştiren hiçbir Batı müdahalesinin ortağı olmamalıdır. 2 Ekim’de görüşülecek olan Suriye ve Irak tezkeresi yenilenmemelidir.

- Hükümet, Rojava’ya düşmanlığı terk etmeli ve Kürt sorununun çözümü için derhal adım atmalıdır.