Bu sayı, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklandı.

22 Temmuz 2015 gününden beri, Kürtlerle yeniden başlayan savaşta ölen sivil, PKK’li ve asker sayısı. 8 ayda 5 bin 359 sivil ve PKK’li Kürt öldürülmüş. Ölen 355 kişi ise asker ve polis. Yaklaşık 6 bin kişi. Korkunç bir sayı. 1980’lerde Kürt sorunu merkezli başlayan ve zaman zaman düşük yoğunluklu sürdüğü devlet yetkililerince açıklanan savaşta yaklaşık 50 bin kişinin öldüğünü biliyoruz.

8 ayda kırk yılda ölen insan sayısının yüzde 10’u kadar insanın ölmüş olması, yaşadığımız yıkımın boyutlarını gösteriyor.

Buna bir son vermeliyiz.

Ölümleri durdurmalıyız!

Ölenlerin sayısı açıklandığında Nusaybin’de, Yüksekova’da operasyonlar devam ediyordu. Kürtler ölmeye devam ediyordu. Türkler de öyle. Cumhurbaşkanının açıkladığı sayıya canlı bomba eylemlerinde Suruç, Ankara, İstanbul’da ölenler eklenmiş değil. Hemen hemen kesin bir bilgiyle biliyoruz ki, canlı bomba eylemlerinin kolaylaştıran iklim, savaş iklimidir.

Barış politikaları hâkim oldukça, canlı bomba eylemlerinin içinde şekillendiği ortam da zayıflayacak. “Yerli ve milli” bir yeni devlet ekseninin şekillenmesi sürecinin, devletin bekasını garanti altına alma mücadelesi olarak bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından öne sürüldüğü aylar, Türk devletinin Suriye’nin kuzeyindeki gelişmelerde ölüm kalım hamleleri gördüğü bir dönem oldu aynı zamanda. Suriye’nin kuzeyinde özerklik adımları atan Kürtlerle, Türkiye’de, İmralı’da özerklik üzerine konuşmalar yapmayı tehlikeli bulan devlet, Kürt sorununda çözüm sürecini önce buzdolabına kaldırdı. Ardından da şiddetli bir şehir çatışması başladı.

Yaklaşık 6 bin kişinin öldüğü, şehirlerin yakılıp yıkıldığı, insanların bodrumlarda mahsur kaldığı bir şehir çatışması.

Bu çatışmalı ortama, bu ortama ses çıkartanları korkutmayı amaçlayan baskıcı uygulamalara yanıtımız, her gün örgütleyeceğimiz bir barış hareketini inşa etmek olmalıdır. Başlangıçta, yüz binlerce insanı harekete geçirmeyi başaramasa da, devletin uyguladığı fakat zaman zaman muhalefetin bazı kesimlerinin de kullandığı kutuplaştırıcı yaklaşımı, işçi sınıfını yapay bir şekilde bölen bir yaklaşım olduğunu görerek bir kenara atan ve gerçekleri olduğu gibi teşhir eden bir hareket, kitlesel bir barış hareketinin omurgasını oluşturacaktır.

Bugüne kadar çok büyük, yığınsal barış kampanyaları inşa ettik. Bu hareketler bir günde inşa edilmedi. Büyük binalar küçük tuğlaların üst üste koyulmasıyla inşa edilir. Şimdi, son hızla bu tuğlaları üst üste koyma zamanıdır. Ölümleri durduracak, yerli ve milli safsatasının düşman yaratan ideolojik iklimini dağıtacak olan, Kürt illerinde ve batıda barış isteyen yüz binlerce insana cesaret verecek olan bu adımdır.