Şenol Karakaş
Sosyalizmin milliyetçilikle bir ilgisi olabilir mi? Milliyetçiliğin adı değiştirilmiş hali olan yurtseverlikle bir ilgisi olabilir mi?

Yanıt çok kısa: Olamaz. Sosyalizm ve milliyetçilik iki düşman gelenektir. Birbiriyle uzlaşmaz, aynı anda yaşayamaz, birisi yükselirken diğeri gerilemek zorunda olan iki siyasi geleneği birbiriyle uzlaştırmaya çalışmak, sadece günümüz stalinist solcularının değil, bizzat Stalin'in "teorik" dalaverelerinin bir sonucudur. 

Stalinizmin sosyalizm teorisinin içine milliyetçiliği yerleştirmek için Marksist teorinin tüm içeriğini iğdiş ettiğini bir kez daha hatırlamak gerekiyor. 1917 Ekim devrimi zafer kazanan tek devrimdi. İşçi sınıfı hem çarlık rejimini hem de burjuvazinin iktidarını sekiz ayda devirdi. Özellikle Şubat 1917 devrimi, Rus işçilerinin ve ezilenlerinin savaşa, savaşın yarattığı yıkım ve yoksulluğa karşı öfkesinin kendiliğinden patlamasının ürünü oldu. İşçiler savaşmak istemiyorlardı ve ayaklanma sırasında ekmek talebiyle barış talebi aynı anda haykırılıyordu. Devrim beş günlük sarsıntısıyla çarlık rejimini yıktığında Rusya'da ikili bir iktidar oluştu: Bir yandan işçilerin iktidarı, Sovyetler, bir yandan da burjuvazinin iktidarı, Geçici Hükümet. Sosyalistlerin de desteğini alan Geçici Hükümet devrimin ürünü olmasına rağmen, devrimi yapan sınıfın en ateşli taleplerinin başında gelen barış konusunda hiçbir adım atmadı. Savaş politikalarına devam etti. Lenin yurtdışından dönene kadar Bolşeviklerin çıkarttığı gazetenin başında bulunan Stalin ve yanındakiler de savaş konusunda çok farklı bir tutum almadılar. Lenin Rusya'ya döner dönmez savaş konusunda yalpalayan ve işçileri savaşı savunan egemen sınıfların politikalarıyla uzlaştırmaya çalışan Stalin ve gazete ekibine şiddetle saldırdı.

Belki de Lenin'in daha da sert saldırması gerekiyordu. Çünkü Stalin ilk fırsat bulduğunda yeniden milliyetçilikle sosyalizmi bağdaştırmak için kolları sıvadı.

1920'li yılların ortalarında "tek ülkede sosyalizm" teorisine sahip çıkan, 1930'larda ise tek ülkede sosyalizmin kurulduğunu ilan eden stalinist bürokrasi, bu teorinin arkasına gizlenerek Rus şovenizmini yaygınlaştırdı.

İşçi devriminden kalan ne varsa Rus egemen sınıfının sermaye birikim ihtiyaçları için sistematik bir şiddet, baskı ve karşı devrim sürecinin ürünü olarak gasp edildi. "Milli sosyalizm" teorisi bu sürecin teorik çerçevesi olarak kullanıldı.

İşçi sınıfının uluslararası dayanışma ve mücadelesini koordine etmek için kurulan Komünist Enternasyonal, stalinist bürokrasinin milli sosyalizm teorisinin bir aygıtı haline dönüştürülerek, tek tek ülkelerdeki devrimci hareketin kendi egemen sınıflarıyla uzlaşmasına, devrimci ayaklanmaların yenilmesine neden oldu.

Milliyetçilik, burjuvazinin temel fikridir. Burjuvaziyle doğmuş, ulusal pazarların ulusal sınırlarla garanti altına alınması için tek tek her ülkede diğer etnik grupları imha ya da zorla ikna ederek egemenliğini pekiştiren bir etnik grubun kendisini meşrulaştırma ideolojisidir. Burjuva sınıfının her hangi bir fikri değil, burjuva sınıfından kopartılamayacak, kapitalist sistemin yeniden üretiminin zorunlu bir koşuludur milliyetçilik. Bu yüzden burjuvazinin elinden alınacak bir oyuncak değildir. Bu yüzden adını değiştirince tadını değiştirmek mümkün değildir milliyetçiliğin ya da yurtseverliğin.

Karl Marks, "işçilerin vatanı yoktur, vatan bir mülkler toplamıdır" derken milliyetçiliğin bu mülklerin zihinlerdeki en büyük bekçisi olduğunu vurguluyordu. İşçi sınıfı yurtseverlikten, vatanseverlikten kopmadan, kendi egemen sınıfının fikri egemenliğinden kopamaz.

Yurtseverliğin mantıksal sonucu, yurt savunmasıdır.

Yurt savunması ise milli üniformalar içindeki işçilerin savaş alanlarında birbirini boğazlaması demektir.

Yurt sevgisiyle her an savaşmaya, her an milli çıkarlarını, değerli cumhuriyetlerini korumaya çalışanlar nerede, 1917 Ekim devriminden sonra, "Alman devrimi gelmezse mahvoluruz" diyen, gerekirse Alman devrimi için kendimizi feda ederiz diyen Lenin'in tutumu nerede.

Stalinizm sosuna Kemalizm baharatını katarak sosyalizmle milliyetçiliği bağdaştırmaya çalışanlar, yani ulusal solcular, tüm haşmeti, ağırlığı, bürokrasisi, ordusu, baskı aygıtı ve tarihiyle bildiğimiz devleti savunuyorlar. Sadece devleti. Yoksa aklı başında hiçbir solcu, sosyalizmin cumhuriyeti kurtaracağını dile getiremez. Saltanat rejimi altında yaşadığı illüzyonuna kapılmayanlar dünya devriminin bir parçası olarak başlayacak sosyalist bir devrimin bu cumhuriyeti tüm kurumlarıyla yıkacağını savunur. Saltanat rejimi altında yaşadığını sananlara ise doktorun yapabileceği hiçbir şey yok!


Dijital sayı 27 - 11 Mayıs 2021 (pdf)

Dijital sayı 26 - 27 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 25 - 6 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 24 - 23 Mart 2021 (pdf)

Dijital sayı 23 - 16 Mart 2021 (pdf)

Abone olun

Dostlarımız

Marksist.org

Marksizm 2013

dsip
















Su Hakkı Kampanyası