Sosyalist İşçi 217 (22 Nisan 2004)

 

Sayfa 3:

BAŞYAZI: Derin devlet ve Kıbrıs referandumu

Kıbrıs’ta hafta sonu yapılacak referandum’da Türkçe konuşanların büyük olasılıkla evet”, Rumca konuşanların ise gene büyük olasılıkla “hayır” diyeceği hemen hemen belli oldu. Eğer referandum gerçekten bu şekilde sonuçlanırsa bu öncelikle Türkiye’deki her türlü derin devlet yanlısı solcu ve sağcının yenilgisi olacak.
Derin devletin bütün baskılarına rağmen Kıbrıslılar büyük çoğunlukla “evet” demeye hazırlanıyorlar. Bu “evet” oyuyla KKTC denen kukla devletin de sonu geliyor. Rumca konuşanların hayır demesi halinde Kıbrıs’ın birliği sağlanamamış olacak. Bu nedenle KKTC bir süre daha varlığüını sürdürecek ama bu yasal durum önemli değil. KKTC fiilen bitmiş olacak.
Önceleri İngiliz işgalcilerin savcısı olarak bağımsızlık savaşçılarına kan kusturan, daha sonra ise Mücahit örgütlenmesi ile Türkçe konuşan emekçilere kan kusturan, son 20 yıldır ise KKTC “cumhurbaşkanı” olarak halkın başına bela olan Denktaş ve çecresi bu referandumla birlikte aslında tarihin çöp tenekesine gidecek.
Onlarla birlikte Türkiye’de “Dayan Denktaş” diyen “Çürük Elma” koalisyonu da çöp tenekesinin dibini boylayacak.
Rumca konuşanların “hayır” oyu ne yazık ki bir taraftan başarılı bir biçimde Kıbrıs’ın bir uçak gemisine dönüşmesini engelleyecekse de Türkiye’de hem derin devletçilere, hem her türlü milliyetçiye hem de AKP hükümetine son bir soluk alma olanağı daha verecek.
“Biz çözümden yana olduk ama bakın şu Rumlara” diyecek AKP ve milliyetçiliği tırmandırmaya çalışacak.
“Çürük Elma”cılar işte gördünüz Rumları. Onlara güvenilmez diyerek aynı şeyi yapmaya çalışacaklar. Bu politikalar kısa bir süre daha iş yapacak ama uzun erimde Kıbrısta Türkçe konuşan toplumun çoğunluğunun “evet” oyu hepsini bir kenara itecek.
Açık ki sosyalistlerin her zaman söylediği gibi gerçek bir çözüm ancak bütün yabancı müdahalelerden arınmış bir biçimde Kıbrıs halkları tarafından bulunabilir. Türkiye, Yunanistan, Birleşmiş Milletler, ABD, bunların hepsi yabancı güçlerdir. 24 Nisan referandumu ne şekilde sonuçlanırsa sonuçlansın asıl önemli olan bu çözümün daha bir öne çıkacak olmasıdır.

Sömürgeci diktatörler

Irak’ta savaşın bittiğini sananlar Şii direnişinin şiddetinden şaşırmış durumdalar. Amerikan ordusu aynen Saddam’ın ordusu gibi Irak halkına kan kusturuyor.
Oysa ABD ve İngiltere Irak’a saldırırken iki gerekçe ileri sürmüşlerdi.Birincisi,Irak’ta Saddam’ın elinde kitle imha silahlarının var olduğu iddiadı idi. İşgalden bu yana bir sene geçti ve ABD güçleri Irak’ta bırakın kitle imha silahları, doğru dürüst bir tüfek bile bulmakta zorlanıyor! Ve zaten artık Bush yönetimi yavaş yavaş bu konuda yalan söylediklerini, sadece bir gerekçe olarak kullandıklarını itiraf etmeye başladı.
ABD’nin ikinci iddiası ise Saddam diktatörlüğüne karşı Irak’a demokrasi gelecek olmasıydı. Bu iddianın da ne kadar yalan olduğu her geçen gün biraz daha ortaya çıkıyor.
İşgalin başlaması ile birlikte Irak halkı direnişe başladı. ABD bu direnişi Irak dışından gelen militanların işi olarak göstermeye çalışıyor ama silahlı direnin yanı sıra süren kitlesel gösterileri de “kökü dışarıda yabancıların” işi olarak göstermek mümkün değil.
Irak halkı her saldırıdan sonra sevinç gösterileri yapıyoır ve gösterilerdeki ortak slogan daima aynı:” İşgale son.”
Ancak şimdi işgalci güçler karşılarında çok daha yaygın, çok daha kitlesel ve güçlü bir direniş ile karşı karşıyalar.
Bu şiddetli direniş Amerikalılara bir kaç hafta içinde yüzlerce kayıp verdirdi. Ve üstelik direniş yavaşlayacağına giderek şiddetleniyor.
ABD ve çeşitli ülkelerdeki yardakçıları bunun bir iç savaş olduğunu söylemeye çalışıyorlar. Bu doğru değil. Naomi Klein’ın da söylediği gibi bu “ABD’nin Sunniler, Şiiler ve Kürtler arasında çıakacağını tahmin ettiği iç savaş değil. Tam tersine ABD işgal güçleri tarafından provake edilmiş, onlar tarafından giderek çoğalan El Sadr taraftarı Şiilere karşı sürdürülen bir savaş.”
Irak halkı son derece kararlı bir biçimde ve kahramanca direniyor. Halk hiç bir biçimde Irak’ın ABD sömürgesi olarak kalmasına razı olmayacağını gösteriyor. Çoğu silahlı binlerce gösterici Amerikan ordusu askerleri ile karşı karşıya geliyorlar. ABD’nin devasa askeri gücü Irak halkının direnişi karşısında çaresiz.
Ve Irak direnişi ABD’nin yeni savaşlara girişmesini engelliyor. 130 bin Amerikan askeri Irak’a çakılı kalmış durumda.
ABD’nin oluşturduğu ittifakta da çatlaklar giderek büyüyor. Seçimleri savaş karşıtı hareketin mücadelesi ile kazanan İspanyol sosyal demokratları İspanyol askerlerini geri çekeceğini açıkladı. Ardından Honduras aynı açıklamayı yaptı.
Irak’ta 10 bin askeri olan Polonya Cumhurbaşkanı savaş öncesi kendilerine yalan söylendiğini söyledi. Tayland eğer askerlerine dönük bir saldırı olursa derhal çekeceklerini ifade etti.
ABD’nin en sağlam görünen müttefiği İngilizlerin Irak’taki birliklerinin komutanı bile ABD ordusunun zalimliğinden şikayetçi. İngiliz komutana göre ABD ordusu komutanları Iraklıları aşağı görüyor.
Ve, Amerikan ordusu tarafından yetitirilen Irak ordusu kendi halkına karşı savaşmayı reddediyor.
Kısacası Amerikan emperyalizmi Irak’ta tam anlamı ile batağa batmış durumda. Kimileri Irak için “yeni Vietnam” diyor. Amerika belki de Vietnam’da olduğundan çok daha batmış durumda.
Kimileri bir sene önce ABD’nin muazzam güçlü olduğunu ve ona karşı çıkmanın, gösterilerin anlamsız olduğunu söylüyorlardı. Kimileri ABD’yi her istediğini yapabilecek süper güçolarak tarif ediyorlardı.. Irak’taki gelişmelere her gün bir kere daha bu düşüncelerin ne denli yanlış olduğunu gösteriyor.
Bugün en önemli görev Irak’taki direnişe omuz vermek. Yığınsal eylemlerle ABD emperyalizmini teşhir etmek gerekiyor. ABD’nin Irak’ta ki yenilgisi sadece Irak halkı için değil, bütün insanlık için, bütün emekçiler için muazzam bir zafer kazanacak. ABD’nin yenilgisi bir yandan Irak halkının direnişi, diğer yandan da dünya halklarının mücadelesi ile mümkün.
İstanbul’da toplanan Avrupa Sosyal Forumu hazırlık toplantısının sonunda gerçekleşen Avrupa Savaş Karşıtları Buluşması 26 Haziran’da başlayavak bir haftalık bir Küresel Mücadele Haftası ilan etti. Türkiye’de ise Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu 28-29 Haziran’da istanbul’da toplanacak olan NATO zirvesine ve İstanbul’a gelecek olan Bush’a karşı 26 Haziran’da eylem yapacağını duyurdu.

Doğan Tarkan