Sosyalist İşçi 217 (22 Nisan 2004)

 

Sayfa 5: Dünya

Irak direniyor

Irak'ta Amerika'nın savaşı artık Amerika'nın kabusuna dönüşüyor. Artık Amerikan CNN'i bile yaşanan 'olayların' ulusal direnişe dönüşebileceğini telaffuz etmeye başladı. Müttefikleri bir bir ABD'yi terk ediyor. Amerikan kamuoyunda da muhalif sesler giderek yükseliyor, Başkan Bush'un desteği her geçen gün azalıyor. Çünkü direniş, sanıldığının tersine, her geçen gün büyüyor.
Bir avuç terörist
Önce, ABD öncülüğündeki işgale direnenlerin bir avuç Baas militanı olduğu iddia ediliyordu. 'Sünni üçgeni sorundur' denildi. Sünni-Şii çatışması yaratılmaya çalışıldı. Şimdi de Şii lider Mukteda el-Sadr'ın peşinden sokağa dökülen onbinler dinci fanatikler olarak açıklanıyor. Sadr'ın militanları direnişçi değil de, 'demokratik hayatı' (varmış gibi) tehdit eden unsurlar olarak tanıtılmaya çalışılıyor. İşgale karşı çıkan demokrat, ılımlı isimler, dünyanın başka bölgelerinde de savaşmış paralı kontr-gerilla askerleri tarafından ortadan kaldırılıyor. İnsanlar emperyalizmle işbirliği ya da radikal İslam arasında seçim yapmaya zorlanıyor. Ancak artık apaçık olan bir gerçek var ki ABD Irak'ta Vietnam'dakinden daha beter bir batağa gömülüyor.
Kürt kartı tutmadı
ABD'nin Kuzey Irak'ta, silahlı güçlerine güvenebileceği bir Kürt devleti kurma projesi de pek başarıya ulaşmış sayılmaz. Petrol bölgelerine yakın olup buraları denetlemekte kullanılacağı düşünülen Kürtlerle ilgili oluşacak siyasi yapı, umulanınaksine en zayıf halkaya dönüşmeye başladı. Çünkü hem Şii, hem de Sünnileri çılgına çevirdi.
Denize düşen yılana sarılır
Halk arasında, bu sözün pek bilinmeyen aslı şöyledir: "Göle düşen saza sarılır". Ve bu söz umut bağlanan şeyin gerçekte ne kadar yetersiz ve anlamsız olduğunu anlatır. ABD'nin bugün geldiği noktayı çok iyi anlatıyor.
Önce, İspanya'da seçimleri asker çekme vaadiyle kazanan Zapatero bu sözüne sadık kalarak, 1.300 askerini hemen çekeceğini duyurdu bile. Böylece Bush yönetiminin Avrupa'da yaratmayı umduğu bölünme kendisi açısından bir çatlağa dönüştü. Polonya kandırıldıklarını açıkladı. Güney Kore asker göndermekten vazgeçtiklerini duyurdu. Honduras yönetimi asker çekeceğini duyurdu. ABD Türkiye'den NATO zirvesi sonrasında asker talep edebileceğini söyledi. Oysa böyle bir şeye ihtiyacı yoktu güya. ABD yıllardır düşmanlık beslediği, terörü destekleyen ülkeler listesine aldığı İran'dan bile Şiilerin ayaklanmasına karşı 'yardım' talebinde bulundu. Kadim dostu ve müttefiki İngiltere'de bile artık muhalif sesler daha fazla. Hatta Irak'taki İngiliz komutanlardan biri geçtiğimiz günlerde "ABD askerlerinin NAZİ yöntemleri uyguladığını, İngiliz askerlerine bile silah doğrultabildiğini" açıkladı. ABD askerleri arasındaki yılgınlık ve askerlik süresini uzatmama eğilimi de giderek artıyor. Amerikan ailelerinden giderek daha fazla sayıda insan çocuklarının geri getirilmesi için düzenlenen kampanyada (Bring Them Home Now) yer alıyor. ABD'deki kampanyalar henüz merkezi ve birleşmiş değil ama bu yakında olacaktır. Hatta Irak'ta direnişçilerin rehin aldığı yabancılar bile Irak'ta kalmak istediklerini duyuruyorlar. Rehin alınan üç Japon'dan ikisi "buradaki yardım faaliyetine devam edeceklerini, Irak halkından nefret etmediklerini" açıkladı. Rusya 800 vatandaşını tahliye etmek istedi, ama bunların 316'sı kalmak istediğini söyledi ve kaldı.
Irak direnişi dünya direnişiyle bütünleşiyor. Haziran sonunda İstanbul'da yapılacak NATO zirvesinin ardından Irak'ta yönetimin Iraklılara devredilmesi ise işleri kolaylaştırmayacak çünkü Iraklı gruplar da aralarında her konuda anlaşmış değiller.
Direnişe buradan destek
Her ülkenin savaş karşıtları artık Irak'taki işgale karşı direnmenin Bush ve ekibinin kanlı dünya diktatörlüğüne direnmekle eş anlamlı olduğunu kavramaya başladı. İrili ufaklı bütün mücadeleleri bu mücadeleye bağlayarak anlatmak artık eskisinden daha kolay. Savaş başladığında bizim işimiz ABD, İngiltere ve onların müttefiklerinin devasa savaş bütçeleri, milyonluk orduları ve silah güçleri karşısında zordu. Ama şimdi, hem kendi blokları çatlayan, hem tüm dünyada kitlesel ve kararlı bir muhalefeti karşılarında bulan, hem de kendi evlerinde en büyük muhalefetlerle karşılaşıp (İngiltere'de yürüyen iki miyonu hatırlayalım), girdiği seçimleri sırf bu yüzden kaybeden (İspanya'da Aznar hükümetini deviren sokaklardaki 11 milyon insanı hatırlayalım) emperyalist işgalcilerin işi bizim karşımızda çok daha zor. Irak'ı kuşatan emperyalizm hem içeriden hem dışarıdan darbe yiyor. Bu güveni kaybetmeden, zaten çatlayan emperyalist bloğa, Iraklı direnişçilerle birlikte vurmaya devam edelim.

Şaron kan dökmeye devam ediyor

ABD Başkanı Bush'un, İsrail Başbakanı Şaron'un Gazze Şeridi'nden çekilirken Batı Şeria'da işgal ettiği topraklarda sonsuza dek kalma planına onay vermesinin ardından, Filistin topraklarında acı ve kan kol geziyor. Geçen ay füze saldırısı ile öldürülen Şeyh Yasin'in yerine Hamas liderliğine gelen Rantisi de füzelerle vuruldu.
Rantisi'yi pek çok kez hapse atan Arafat bile "Barbar işgalcilerin işlediği suçlar ancak direnişimizi pekiştirir." açıklamasını yaptı.
İsrail'in bu yeni terörist saldırısı, ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesi'nin yaldızlarının çabuk döküleceğinin de göstergesi. İsrail'in her türlü pervasızlığına göz yuman Bush, neredeyse İsrailli olmayan tüm Ortadoğu halklarını düşman ilan ediyor. Onların arasından, kendine teslim olanları, "ılımlı İslam" kategorisinde değerlendirerek yedekliyor. ABD, AKP Hükümeti'ne de aynı rolü biçiyor. Neo-conlar liderliğinde yürütülen neo-liberal siyasete, işgal altındaki halkların kurtuluş mücadelesine destek vermek, insanlığın geleceği için zorunlu hale geldi. Şaron'un ve Bush'un dünyamızdan çıkması için, her alanda direnmek, Bush karşıtı kampanyalara destek vermek hayati bir öneme sahip. 1 Mayıs'ta "Gelme Bush" pankartı altında, Haziran'daki NATO zirvesine karşı tüm dünyayla birlikte var olmalıyız: "İşgale hayır, Filistin'e özgürlük!"