Sosyalist İşçi 222 (20 Ağustos 2004)

 

Sayfa 3:

BAŞYAZI
Tren Kazası AKP’yi raydan çıkardı
Hızlı Tren kazasının ardından AKP hükümeti ilk gerçek açığını verdi.
Bir süre önce 50 yıldır hiçbir yatırım yapılmayan demiryollarına yatırım yapacağını ilan eden AKP hükümeti ardından Ankara-İstanbul arasındaki trenlerden bazılarının hızını arttırdı.
İlk bakışta kulağa hoş gelen bir gelişme.
Ne var ki gerekli incelemeler ve yatırım yapılmadan ytapılan bu yatırım kısa zamanda 37 insanın canına mâl oldu. AKP halk yığınları karşısında ilk büyük açığını verdi. Sinirleri gerildi.
Demiryollarına yatırım yapacak olmak puan getirecek bir tutumdu ne var ki arkasında yatan oyun iyi gizlenmişti. Demiryolları allanıp, pullanacak ve ardından özelleştirilecekti.
“Hızlı tren kazası” işte bu gerçeği ortaya çıkardı.
Ancak basın işin bu yanı ile ilgilenmiyor. Bu yönü tartışmıyor. Oysa asıl sorun burada. Asıl rezalet burada.
Burjuva basının özelleştirmelerin yarattığı sorunları öne çıkarması beklenemez. Bu görev bütünüyle işçi hareketine ve sosyalistlere düşmekte.
“Hızlı tren kazası” bir kere daha sosyal haklar için yoğun bir kampanyanın gerekliliğini de öne çıkardı.
Ulaşım politikası için, emeklilik hakları için, SSK’nın talan edilmesine karşı, ilaç fiyatlarının artmasına karşı acilen yoğun kampanyalar yapmak gerekiyor.
AKP hükümeti bütün bu alanlarda ciddi boyutlu açıklar veriyor.
Yarın bunlara yeni konular eklenecek. Üniversite harçları olağanüstü boyutlarda arttı.
Yığınsal bir öğrenci direnişini örgütlemek gerekir.
Kamu emekçileri topsu sözleşmeye oturuyor. AKP, IMF politikalarının sonucu kuruş vermemek isteyecektir.
Yığınsal bir direnişi örgütlemek gerekir.
Kısacası önümüzdeki dönemde güçlü bir muhalefetin örgütlenmesi için sayısız konuda AKP hükümetinin karşısına çıkmak, mücadele etmek gerekiyor.

 

Devlet “gizli kahramanları” korumak için iş başında
HESAP SORALIM!
Çakıcı’nın devlet korumasıyla yurtdışına çıkarılmasının ardından ortaya çıkan Yargıtay-MİT tartışması, Susurluk kazasından bu yana aslında değişen pek bir şey olmadığını da gözler önüne serdi.
Çakıcı kimdir?
Eski MİT mensubu ve ülkücü mafya şefi olan Çakıcı’nın etrafındaki kişilerin statüleri çok çeşitlilik göstermekte. BAşbakanlar, bakanlar, milletvekilleri, iş adamları, sanatçılar, futbol klübü başkanları, basın ve televüzyonda çalışan üst düzey yöneticiler.
Çakıcı’nın çevresindeki kişiler kadar sicili de çeşitlilik arz ediyor.
1980 sonrasında 41 kişinin ölümü ve çok sayıda kişinin yaralanmasına adı karıştı. Çakıcı hakkında 1985 yılından itibaren 15’ten fazla yakalama kararı çıkarıldı. Çakısı’nın MİT’le çalıştığı dönemle sınırlı olmak üzere, adam yaralama, tehdit, öldürmeye azmettirme, haraç alma, eroin kaçakçılığı gibi 35 ayrı suç dosyasında adı geçmekte.
Enson olayda Çakıcı’yı kurtarma operasyonuna Yargıtay Başkanı’nın da adı karıştı. Çakıcı’nın tarihindeki aranma ve kurtarılma operasyonları sistemin kurumlarından olan adalet ve güvenlik mekanizmalarının nasıl işbirliği içinde çalıştıkalrının çarpıcı bir göstergesi.
Son olay basına ilk önce bir bomba gibi düştü. Ardından devletin kurumları yıpratılıyor uyarısıyla birlikte, Yargıtay-MİT arasında kimin yalan söylediğinin saptanacağı hukuksal bir sürece dönüştürülerek arka plana itildi. ama sonuçların ortadan kaldırılması pek mümkün değil.
MİT’in ikinci adamı olarak bilinen Kaşif Kozinoğlu ile Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya görüşmelerinin içeriği tam belli olmasa da birden fazla ke görüştü. Bu görüşmelere Yargıtay Başkanı’nın yazlık evinin tadilatını üstlenen müteahhit aracılık etti ve bu müteahhit Çakıcının adamı.
Ve Çakıcı hakkındaki mahkumiyet kararı Yargıtay tarafından onanmasına rağmen elini kolunu sallayarak bir kez daha ülke dışına çıktı. Tüm bu tartışmalar kamuya malolmasına rağmen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kozinoğlu’nun soruşturulması için gereken talimatı halen vermedi.
MİT Başkanı Şenkal Atasagun satır arasında bu tür konularla ilgili olarak Yargıtay’la en az 50 defa görüştüklerini ifade etti.
Bu görüşmelerin gerekçesi hem MİT Başkanı hem de Yargtay Başkanı (son olay için yaptığı açıklamada) tarafından devletin güvenliği ve istihbarat amacıyla olduğu ileri sürüldü. Sususrluk kazasının ardından pek çok Kürt, aydın, gazeteci, sendikacı, solcu ve emekçinin öldürülmesinden, çek-senet mafyasına, eroin kaçakçılığından haraç almaya kadar pek çok kirli işin ve ilişkinin açıklaması olarak aynı şey söylenmişti. “Devletin güvenliği ve çıkarları için yapıldı.”
En özet halini Çiller söylemişti: ‘Devlet için kurşun atanda kurşun yiyende şereflidir’
Hürriyet Gazetesi yazarı Ertuğrul Özkök, Çakıcı olayına ilişkin yaptığı değerlendirmede bu mirasa sahip çıkıyor. Özkök her ülkenin derin devlete ve gizli kahramanlara ihtiyacı olduğunu söyleyerek devletin “gizli kahramanlarını” gerektiğinde korumayı bilmesi gerektiğini ifade ediyor.
Özkök’ün dinirlenmesine neden olan; bu ilişkilerin sıradanlaşması ve seviyesinin düşmesi. Son olayda “gizli kahramanların” şanına yakışır bir koruma sağlanamadığından ve seviyesinin düştüğünden yakınıyor.
Özkök’ün doğru olarak tespit ettiği bir nokta var: Derin devletin ve onun yarattığı kahramanlara karşı mücadele etmediğimiz, cinayetlerin ve diğer suçların hesabını soramadığımız sürece bu ilişkiler devletin en üst ve en ‘güvenilir’ kurumları başta olmak üzere pek çok alanda varlığını koruyor.
Bu olay Özkök’ün belirttiği gibi sıradanlaşıyor. AKP Hükümeti, iktidara geldiği günden itibaren AB’den gün almak için her gün mütemadiyen hak, hukuk ve özgürlükten bahsederek, jet hızıyla kağıt üzerinde bir dizi değişiklik yaparken son olay üzerine bir açıklama dahi yapmadı. Erdoğan ıslık çalmayı tercih etti.
Susurluk kazasının ardından gelişen muhalefet, ışık kapama eylemleri ile Türkiye’de en fazla sayıda insanın katıldığı kitleselliğe ulaşmıştı. Bu mücadele sayesinde pek çok karanlık ilişki ve sorumluları su yüzüne çıktı. bu muhalefetin bastırılması ancak 28 Şubat muhtırasıyla mümkün olabildi. Şimdi yarım bıraktığımız işi devam ettirmek, sorumlulardan hesap sormak zürundayız. Aksi takdirde, geçmişte olduğu ve Çakıcı olayında tekrarlandığı gibi devletin “gizli kahramanları” özgürlükten ve demokrasiden yana olan herkese karşı işlerin başında olmaya devam edecekler.

Nurdan Düvenci