Sosyalist İşçi 224 (23 Eylül 2004)

 

Sayfa 15: Not Defteri

 

Michael Albert İstanbul'daydı

ABD'de Vietnam Savaşı'na karşı muhalefet etmiş ve günümüzde Bush'un savaşlarına karşı aktif mücadeleye devam eden bir avuç tutarlı muhaliften biri olan Michael Albert geçtiği-miz hafta İstanbul'a geldi.
Boğaziçi Üniversitesi'nin yanı sıra Karakedi Kültür Merkezi'nde de konuşan Michael Albert'in bu toplantısına 150 kişi katıldı. Michael Albert Diyarba-kır'da da bir konuşma yaptı.
Michael'ın özelliği sadece muhalif bir hareketin parçası olmakla sınırlı değil. O, aynı zamanda karşı çıktığı değerlerin yerine ne konulması gerektiği konu-sunda da arayış içindeki aktivist bir aydın. Kapitaliz-me karşı geliştirdiği "katı-lımcı ekonomi" gibi vizyon girişimlerinin yanı sıra, toplumsal değişimin stratejileri üzerine de kafa yoran, entelektüel çabalarını, aktivizm ile birleştirebilen sayılı muhaliflerden biri. Türkiye'den antikapitalistlerin Michael ile tartışma olanağı kaçırılmaz bir fırsat oldu. Toplumsal değişim ve mücadele konusunda söz sahibi olma iddiasındaki çok sayıda kişinin toplantılara ilgisizliği ise dikkat çekiciydi.
Michael, İstanbul'da Boğaziçi Üniversitesi ve Karakedi Kültür Merkezi'nde düzenlenen toplantılarda, "kapitalizm sonrası yaşam" adı altında, ekonomik vizyonunu anlattı. Eylül ayı başında Aram Yayıncılık'tan çıkan "Katılımcı Ekonomi: Kapitalizmden Sonra Yaşam" adlı kitabının tanıtımı niteliğindeki söyleşilerde, ağırlıkla kapitalizmi aşarken solun hangi değerleri sahiplenmesi gerektiği konusundaki görüşleri öne çıktı. Michael'ın söz konusu ettiği değerler şöyle: dayanışma, çeşitlilik, hakkaniyet, özyönetim, sürdürülebilir büyüme, sınıfsız bir toplum. Michael konuşmasında ayrıca "iktidar zemini"ni kaldırmak ve "dengeli iş bölümü" oluşturmak gerektiğini vurguladı. Beyaz yakalı işçileri "koordine edici sınıf" olarak tanımlarken, tüm bu değerlerin gerçekleşmesi için ise piyasanın ortadan kaldırılması gerektiğinin altını çizdi.
Michael her ne kadar bu değerlerin toplamına "sosyalizm" demiyorsa da, "katılımcı ekonomi" adı altında öne sürdüğü fikirler, devrimci marksistlerin de sahiplenmesi gereken evrensel değerleri içeriyor. Kapitalizmi aşmanın yöntemi ve bu konudaki mücadelenin seyri konusunda, yani stratejilerde bir takım ayrılıklara düşüyoruz, ancak temel konularda anlaşıyoruz. Michael ile ayrılıklarımız, temel olarak kapitalizmden, sınıfsız topluma geçiş aşamasındaki stratejilerle ilgili.
Michael, kapitalizmi "şiddet" yoluyla aşmanın yanlış olduğunu, günümüzde "devleti yıkarak" bir devrim gerçekleştirmenin olanaklı olmadığını ileri sürüyor. Bunun karşısında, Kuzey Amerika'da oldukça yaygın olarak benimsenen, Zapatist hareketten ödünç alınmış, ancak pratikte bir çok kez yanlışlığı kanıtlanmış olan bir anlayışa dayanan, karşıt güçlerle 'konsensüs' sağlanması; bu zeminin giderek genişletilmesi; kapitalist devlet organlarının içeriden giderek fonksiyonlarının azaltılması ve böylece ele geçirilen alanların genişletilmesi yoluyla kapitalizmin aşılabileceğine inanıyor. Bu anlayış, otonom hareketin bir çok kanadı tarafından benimsendi ve pratikte uygulanmaya çalışıldı. Ancak Zapatist hareketin bugünkü halinden de anlaşılabileceği gibi, başarısız kaldı. Meksika hükümeti, Zapatistlerin tüm konsensüs çabalarına sırtını döndü; hareketin kazanımları, silahlı mücadelenin başladığı 1994'ten de geriye gitti. Öte yandan, 2001 yılında G8'lere karşı Disobbe-dienti (İtalyan otonom hare-keti) tarafından Cenova'da uygulanan taktik, kapitalist İtalyan devletinin uygula-dığı şiddet karşısında, bütü-nüyle başarısızlığa uğra-tıldı. Bu başarısızlıktan son-ra hareketin liderliği, taktiklerinin yanlışlığını itiraf e-derek, yeniden gözden ge-çirme zorunluluğu hissetti.
Michael ile anlaştığımız noktalar, bugün küresel kapitalizme karşı mücadele eden hareketin de benimsediği değerler. Hareketin en önemli özelliklerinden biri, çeşitliliği barındırıyor olması. Bu sadece farklı renkler, farklı kültürler anlamına gelmiyor. Aynı zamanda farklı görüşler, farklı politik gelenekler da demek. Bu, küresel kapitalizmin ortaya çıkardığı sorunlara isyan eden; adaletsizliğe, eşitsizliğe, şirketlerin hakimiyetine karşı mücadele eden, yerine insanı ve doğayı merkezine alan bir başka dünyaya özlem duyan herkesi kapsayan bir çeşitlilik.
Böylesine bir çeşitlilik, kuşku yok ki, kapitalizmi aşmada birden fazla çözüme sahip olacaktır. Devrim, merkezde kurmayların olduğu, emir-komuta düzeniyle yukarıdan aşağıya gerçekleştirilen bir olgu değil. Tüm toplumsal yapıların altüst olduğu, toplumun her kesiminin değerlerinin parçalanarak, ezilenlerin tarihin sahnesine özne olarak çıktığı radikal bir süreç. Bu anlamıyla "çeşitlilik" hareketimizin zenginliğini ifade ediyor. Michael, bu çeşitliliğe gerçek anlamıyla zenginlik katan devrimcilerden biri.
F. Levent ŞENSEVER


YENİ BİR SOL ÜZERİNE TARTIŞMALAR
Güçleri yapıştırmak değil,
Gücü artırmak için birlik

Türkiye'de son birkaç yıldır çok çeşitli sol birlik deneyleri yaşandı. Son genel seçimlerdeki "Emek, Barış, Demokrasi Bloku" ile son yerel seçimlerdeki Demokratik Güç Birliği seçim birlikleri idi. Emek, Barış, Demokrasi Bloku bir süre seçimler sonrasında da devam etmeye çalıştı. Bunlar dışında da ABD'nin Irak'ı işgaline karşı çeşitli birlikler oluştu. Irak'ta Savaşa Hayır Koordinasyonu önce çok geniş bir birlikken işgalin başlamasından sonra bileşenlerinin önemli bölümünün ayrılmasıyla küçük bir birlik olarak kaldı. Daha sonra Irak'ta İşgale Hayır Koordinasyonu, Bush ve NATO Karşıtı Birlik adlarıyla devam etti bu birlik. Savaş ve Irak işgaliyle ilgili olan bu birlikler dışında da zaman zaman çeşitli sorunlar etrafında birlikler kuruldu. Birçok yerde kurulan Hücre Karşıtı Platform gibi birlikleri de buna örnek verebiliriz.
Tüm bu birliklerin sorunu birliği oluşturan sol örgütlerin sadece kendilerinden ibaret bir birlik kurmaya çalışmaları. Bu birlikler zaten toplumdan uzak olan ve gerçekten nicelik olarak küçük olan örgütleri bir araya getirmekten başka bir şey yapmadılar. Bir araya gelmeleri, sayılarının artmasına, toplumla daha fazla yakınlaşmaya yol açmadı. Özellikle savaşa karşı mücadele içinde oluşan sol birlikler, savaş karşıtı hareket içindeki olumlu çabalara karşı mücadeleyi öne çıkararak mücadelenin gelişmesinin önünde engel bile oldular.
Birlikten amaçlanan şey, savaşa karşı daha güçlü bir mücadeleyse, birlik modeli olarak örgütlerin birliğini görmektense daha başka birlikler yaratmak gerekiyor. Birlik, öyle bir şey olmalı ki savaşa karşı çıkan herkesin gücünün birleşeceği bir platform haline gelebilmeli. Yani sadece emperyalizme ve kapitalizme karşı olduğu, sosyalist olduğu için savaşa karşı çıkanları değil, hangi nedenle olursa olsun savaşa karşı çıkan herkesi bir araya getirmeli. Çünkü diğer türlüsü zaten işe yaramaz. Bu ülkedeki sosyalistlerin hepsini bir araya getirseniz bırakın ABD'nin terörünü durdurmayı, topluma derdini doğru düzgün anlatamaz haldedir. Zaten bu sol bir araya geldiğinde bazen gerçekten de anlaşılması güç olan "ilkeler", "teoriler", "politikalar" adına burjuva politikacıları gibi saatler, günler süren pazarlıklar yapılmakta, yazılacak bildiriler, yapılacak konuşmalar, atılacak sloganlar, sahneye çıkacak şarkıcılar, kortej sıralaması vs. vs. gibi konuların her biri çılgın bir güç dengesi mücadelesi konusu haline gelmektedir.
İster savaş konusunda olsun, isterse daha genel bir toplumsal mücadele programı etrafında olsun, kurulacak birlikler toplumsal muhalefetin kabul edebileceği, onun önünü açacak net ve anlaşılır talep ve sloganlara sahip olmak zorunda. Çünkü, mücadele halindeki kitleleri gerçekten kendi etkilerinden daha büyük bir güç haline getirecek birlik için böyle bir amaç birliği gerekir. Çünkü henüz mücadeleye katılmamış ve katılması mutlaka gerekli olan kitleler ancak böyle talep ve sloganları ciddiye alır.
Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu bu konuda henüz yeni de olsa olumlu bir deneyimdir. Bu birlik içindeki tüm köken farklılıklarına rağmen, birlikte olan insanlar birbirlerinden farklı yeni bir güç ve enerji yaratmaktadır. Bu birlik, bugüne kadar mücadele içinde olmayan insanların mücadeleye katılabileceği yeni bir kampanya birliği ortamı sağlamaktadır. Temel konularda anlaşıldığı için, başka mücadele alanlarının konuları bu birliğe dayatılmadığı için birlik içindeki herkes, diğerlerinin çabasının birliği güçlendirdiğinin farkındadır ve bu da gerçek bir birlik ruhu yaratmaktadır. Bu olumlu deneyim, önümüzdeki dönemde hem Küresel BAK'ın nasıl daha da gelişebileceği, hem de yeni birliklerin nasıl olması gerektiği konusunda önemli özelliklere sahiptir. Geniş kitlelerle buluşmak için talepleri, amaçları belli ve samimi birlikleri güçlendirmek gerekiyor.
Erkan KARA