Sosyalist İşçi 224 (23 Eylül 2004)

 

Sayfa 3:

BAŞYAZI
Avrupa Birliği balonu
AKP hükümeti ağır aksak Avrupa Birliği'ne uyum için adım attıkça, yasalar çıkarttıkça her bir yasa adeta bir devrim gibi sunuluyor. Her yasa, AB'ye bir adım daha yaklaşmamızın garantisi olarak gösteriliyor.
Toplumda öyle bir rüzgar estirilmeye çalışılıyor ki AB'den başka bir umudumuz, AB'den başka bir ışığımız yokmuş gibi hissetmemiz isteniyor.
Bütün bu AB heyecanı arasında ortalığı kaplayan iki yüzlülük unutuluyor. Türk Ceza Kanunu sadece zina merkezli tartışılıyor. Tartışmada zina yasasının köhnemişliği değil, yasanın Türkiye'nin AB üyeliğini zora sokması öne çıkartılıyor. "Uygar Avrupa" istese, AB'ye girişimizi kolaylaştırsa, zina da savunulacak, işkence de.
AKP ve medya el ele vererek tüm toplumu hipnotize etmeye çalışıyor. AB'den müzakere takvimi almak tüm sorunların çözümü gibi pişirilip pişirilip masaya konuluyor. Müzakere takvimi ekmek demek, müzakere takvimi para demek, AB'ye giriş işsizliğin sona ermesi, zenginle fakir arasındaki uçurumun kapanması demek.
İçinde uyuşmamız istenen bu halüsilasyona bir son vermek zorundayız.
AB, Avrupalı patronların örgütüdür ve aldığı kararlar daha fazla kâr içindir.
AB, işçi haklarına düşmandır.
AB, işsizlik demektir.
AB demek, göçmen işçilere karşı ırkçı yasalar demektir.
Yerimiz ne AB'ye girerek dünya sermayesiyle bütünleşmek işsteyen Türk patronlarının yanıdır, ne de AB balonuyla milyonlarca yoksulu, işsizi ve demokrasi isteyen milyonlarca emekçiyi ve Kürt hareketini uyutmaya çalışan AKP'nin yanıdır.
Avrupa işçi sınıfı AB'ye karşı başka bir dünya için mücadele ediyor. Yerimiz onların yanıdır.

 

ABD hegemonyasını durdurmak zorundayız
Irak'ta ABD bombardımanının başladığı günlerde gazetelerde şöyle bir haber geçti:
"Adı Ali İsmail Abbas. Henüz 12 yaşında. ABD ve İngiltere'nin Saddam'ı devirmek için başlattığı savaş, onu çocuk yaşında kolsuz bir bedene mahkûm etmekle kalmadı, tüm ailesini elinden aldı. Bağdat'taki evlerine gece yarısı düşen bir füze ailesinin birçok ferdinin ölümüne, Ali'nin ise iki kolunun birden kopmasına, vücudunun büyük bölümünün yanmasına neden oldu. Gözlerini Bağdat'taki Kindi Hastanesi'nin yoğun bakımında açan Ali, yaşadıklarının bir kâbus olmadığının farkında. O geceyi gözyaşları içinde anlatırken, 'Füze üzerimize düştüğünde gece yarısıydı. Hepimiz uyuyorduk. Babam, annem ve kardeşim öldü. Annem beş aylık hamileydi' sözleri dökülüyor dudaklarından."
Ali Abbas basına yansıyan bir örnekti. ABD Irak'ı kolları kopartılan bir nüfusa çevirmeye çalışıyor.
Afganistan'da yaklaşık 10 bin sivili öldürdükten sonra, sıra Irak'a geldi. Ortadoğu'ya korku ve diktatörlükle hükmeden ABD'nin, 11 Eylül saldırısının sonucunda kulelerin çöküşünün kıyaslanmaz üstünlüğüne darbe vurmadığını kanıtlaması ve iplerin kontrolünü hızla kendi ellerine alması zorunluluktu. Bush, Cheney ve Powell, güdüsel olarak, ABD'nin ezici gücünün mührünü Ortadoğu'ya bir kez daha basmasını planladılar. Ortadoğu, teröristlerin hayvanlar gibi avlandığı bir safariye tanık olmalıydı. Uygulanacak şiddet ezici olmalıydı, sadece bu Pentagon'a üzüntüsünü unutturabilirdi. ABD hükümeti dikkatli adımlarla, Arap dünyasını tahrik etmeden planını uygulamaya başladı. Cezalandırmak için en az savunulan, en az dostu olan, en güçsüz, en fakir ve en ümitsiz yeri, Afganistan'ı seçtiler. Bin Ladin, cinayetlerini meşrulaştırmak için çok uygun bir kılıftı.
Ardından Irak'a saldırdılar.
Irak'la ilgili öne sürdükleri tüm gerekçelerin yalan olduğunu bugün kendileri itiraf ediyor.
Savaş karşıtları bu gerekçelerin yalan olduğunu zaten biliyorlardı. Tüm dünyada milyonlarca insan, Bush ve ortaklarının yalancı olduğunu bildiği için savaş başlamadan çok önce sokaklara çıkıp "Savaşa hayır!" dediler.
ABD, diğer emperyalist güçlerin kendisine rakip olmasını engelliyor. Üstelik Hazar bölgesinin ve Irak'ın petrol rezervlerinin tartışmasız dünyanın en büyük ikinci rezervleri olduğunu bir kez daha hatırlamalıyız. "Önceden Misilleme" ya da "Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi"nin nedenleri ve bu ölçüde de ABD'nin Irak'ta ne yapmak, ne kadar kalmak ve Irak'tan sonra hangi adımları atmak istediği daha çok açık. "Haydut devletler", "Kitle imha silahları", "El Kaide" , "Halkları tiranlardan kurtarmak", "Demokrasi ve özgürlük taşımak" gibi ABD kökenli cumhuriyetçi-sağ patentli bu argümanların, üretenlerin kendilerinin bile inanmadığı süslü yalanlar olduğu gün gibi ortada.
11 Eylül'den önce ve sonra geliştirilen tüm fikirler ve tutumlar, Afganistan'ın ve ardından Irak'ın bombalanması ve işgal edilmesi ve bu adımların toplamı, Bush ekibinin, Amerika'ya karşı herhangi bir meydan okuma tehlikesini engellemek bahanesiyle, Amerika'nın askeri gücünün otoritesini tüm dünyaya, başta da Çin, Almanya, Japonya, Rusya ve Fransa gibi güçlere kabul ettirme araçlarıdır.
Savaş çılgını Bush'un emriyle Iraklı Alilerin kollarının kopartılmasının nedeni bu.
Bu yüzden ABD'nin hegemonya adımlarını durdurmak insanlığın geleceği için atılacak en önemli adımdır.
Şenol KARAKAŞ