Sosyalist İşçi 225 (8 Ekim 2004)

 

Sayfa 2: Haberler

"IMF programı değil halk için sosyal program"

KESK, toplu görüşmelerde bir dizi kentte eylemler yaptı. Eylemin temel talebi IMF için değil halk için program yapılmasıydı.
İzmir'de KESK'e bağlı Şubeler Platformu üyesi kamu emekçileri Bornova-'da düzenlenen basın açıklamasında AKP hükümetine karşı öfkeli sloganlar attılar. Eyleme yaklaşık 2 bin kamu çalışanı katıldı. "İşsizliğe yoksulluğa ve haksızlığa boyun eğmeyeceğiz", pankartının taşındı-ğı eylemde sık sık IMF ve AKP karşıtı sloganlar atıldı. Eyleme Türk-İş ve DİSK temsilcileri destek verdi.
Adana'da kamu çalışanları, "Sözleşmeli personel olmayacağız" sloganıyla miting yaptı. Mitinge yaklaşık 2 bin kişi katıldı.
Sinop'taki gösteriye yaklaşık 1000 kişi katıldı.
Antalya- Gösteriye yaklaşık 1000 kişi katıldı.
Bu eylemlerin yanında Çorum, Manisa, Antep, Edirne ve Zonguldak'ta da eylemler gerçekleşti. Diyarbakır'da ise yaklaşık 3 bin kamu çalışanın katıldığı gösteri oldukça coşkulu geçti. "Direne direne kazanacağız", "Yaşasın halkların kardeşliği", "Biji aşiti" sloganlarının atıldığı eylemde de aynı talep dile getiriliyordu: "IMF'ye değil, halka bütçe",

Bu paşa şakayı hak ediyor. . .

19 Eylül tarihli Milliyet Gazetesi'nde bir "Türk büyüğü" ile yapılan bir röportaj yayınlandı. Bu büyük insan, hiç kuşkumuz olamazdı ki, uzun yıllar askerlik mesleğini icra etmişti: Emekli Korgeneral Hasan Kundakçı.
Kundakçı, sadece asker değil, Türkiye'deki tüm askerler gibi, memleketin bir dizi sorunu hakkında çözüm önerilerine sahip siyaset erbabı arasında yerini alan bir yazar aynı zamanda. 1990'lı yılların ilk yarısında, Kürt halkına karşı şiddetlenen askeri operasyonlar sırasında komutanlık yapan Kundakçı, anılarını bir kitap haline getirmeyi de ihmal etmemiş.
Kundakçı'nın Milliyet'te yayınlanan röportajı, bir döneme, bir dönemin acılarından sorumlu olan bir zihniyete başarıyla ışık tutuyor. Elleri titremiyor yani, açık açık konuşuyor.
Röportaj, 1989'da, Kürt illerinden Cizre'de, Yeşilyurt köylülerinin yaşadığı "dışkı yedirme" olayına geldiğinde, Kundakçı olayı yalanlıyor ve "O bir şakaydı" diyor.
Şaka!!! Üniforma giymiş insanların bazı insanlara bok yedirmesi olayına ancak kirli savaş komutanlığı yapmış bir zihniyet bu espri dozu yüksek bakış açısıyla yaklaşabilirdi.
Şaka!!! Röportajı yapan gazetecinin ve Milliyet yazarlarından Hasan Cemal'in "Paşa" diyerek seslendikleri Emekli Korgeneralin espri anlayışı buz gibi, ölüm gibi soğuk.
Kirli savaş döneminde öldürülen 25 bin Kürt, şaka mı? Boşaltılan 3000 köy, şaka mı?
Aralarında Musa Anter gibi gazeteci ve aydınların, Mehmet Sincar gibi milletvekillerinin de olduğu "faili meçhul" saldırılar, şaka mı? Mehmet Ağar'ın vakti zamanında "1000 operasyon yaptık" demesi de şaka olsa gerek…
Ya Leyla Zana ve arkadaşları şakacıktan mı yıllarca hapiste kaldılar?
İşin gerçekten de şaka gibi olan yanı ise, o dönem, Celal Başlangıç gibi gazetecilerin her türlü baskı ve engellemeye pirim vermeden üstüne üstüne gitmesine rağmen, dışkı yedirme olayının, Türkiye'de yargı konusu olamaması. Olay, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde değerlendirmeye alındı ve Türkiye burada dışkı yedirilme vakasından dolayı Yeşilyurt köylülerine tazminat ödemeye mahkûm edildi.
Emekli korgeneral, emekli emeksiz tüm askerler gibi konuşmaya meraklı değil sadece, aynı zamanda yalan beyanda bulunuyor. Dramatik olan ise "Paşa" beyle bu röportajın yayınlandığı gazetenin internet sitesinde şu haberin yer almasıydı: "Gümüşhane Şiran'da operasyon yapan jandarmanın, domuz avına çıkan silahlı köylüleri terörist zannederek ateş açması sonucu 2 kişi öldü, 2 kişi de yaralandı."
İşte bu da bir şaka!!!
İnsan, bu tür askerlere anladıkları dilde şaka yapmamak için kendini zor tutuyor!


KESK'in talepleri
Toplu görüşmelerde
En düşük maaş 840 milyon lira
Kira yardımı 154 milyon lira
Her çocuk için 38 milyon lira ücret yardımı
Çalışmayan eş için 96 milyon lira ücret yardımı


AKP'den yüz kızartıcı suç: Kamu çalışanlarına %10 zam!

Eylül ayının ikinci yarısında hız kazanan hükümetle kamu çalışanları arasındaki toplu görüşmeler uzlaşmazlıkla sona erdi. Aylardır ekonominin düzeldiğini, enflasyonun düştüğünü, büyüme artışının her geçen dönem hızlandığını anlatan AKP hükümeti, sıra kamu çalışanlarına yapılacak zamma geldiğinde gerçek yüzünü gösterdi. Pazarlıkların sonucunda hükümetin önerdiği zam oranı, %10 oldu.
Kamu çalışanlarının bu rakamı kabul etmesi beklenemezdi. Memur-Sen ve Türk Kamu-Sen hükümetin zam önerisin kabul ederken, KESK, görüşmelerin sonucunda Uzlaşmazlık Kurulu'na gitmeye karar verdi.

Kamu çalışanları fakirleştiriliyor

AKP hükümeti kamu emekçilerini açlık sınırında çalışmaya zorluyor. Kamu çalışanlarının yüzde 65'i 750 milyon liranın altında ücret alıyor. Sadece 2003 yılında kamu çalışanlarının ücretinde reel erime, yüzde 7'nin üzerinde. Ücret dağılımı adaletsizliği ise son hızla devam ediyor.
Bugün kamuda en düşük ücret alanla, en yüksek ücret alan arasındaki fark 6 katı buldu. Avrupa ülkesinde asgari ücret ortalama 1000 euronun üzerindeyken Türkiye'de kamu çalışanlarının ortalama aylığı, sadece 375 euro.
Bu manzara içinde %10 zam önerisi, AKP'nin kamu çalışanlarını defterden silmeye çalıştığını gösteriyor.


Cop ve biber gazı: İşte AKP demokrasisi

AKP hükümetinin sözcüleri her buldukları platformda demokrasiden söz ediyorlar. Her zaman olduğu gibi demokrasinin ne kadar geliştiğinin göstergesi sokaklarda yaşananlar oluyor.
İstanbul'daki KESK eylemine polis biber gazları ve joplarla saldırdı. Saraçhane'de toplanan 500 kamu çalışanı yürümek iste-yince polis barikat kurdu. KESK Genel Sekreteri Mustafa Avcı'nın uzun bir arbe-deden sonra yaptığı basın açıklaması sırasında polis kamu çalışanlarına biber gazı sıkarak saldırdı.
Bir kamu çalışanı soluduğu biber gazının yoğunluğundan hastaneye kaldırıldı.
Kamu çalışanlarına verilecek zam konusunda son sözü söyleme yetkisini taşıyan Recep Tayyip Erdoğan bir yandan %10'luk zam önerisiyle yüz kızartıcı suç işlerken bir yandan da meydanlarda ve tv kanallarında attığı demokrasi nutuklarının hakkının arayanları kapsamadığını kanıtlamış oldu.


ABD 7 liman ve 6 alanı kullanacak
Bush'un cinayetlerine ortak olmayın!

Geçtiğimiz hafta, ABD tarafından gönderilen askeri malzemenin, Türkiye üzerinden ve Türkiye içinde nakline ilişkin esasları düzenleyen Dışişleri Bakanlığı tebliğnamesi yürürlüğe girdi.
Tebliğe göre, ABD gemi ve uçaklarıyla Türkiye'ye getirilecek ve buradan götürülecek destek yüklerinin giriş ve çıkışı yedi liman ile altı havaalanından yürütülecek.
Limanlar, İstanbul, İzmir, İskenderun, Yumurtalık, Antalya, Aksaz-Karaağaç ve Ağalar. Havaalanları ise, Ankara Esenboğa, İstanbul Atatürk, İzmir Çiğli, Adana İncirlik, Antalya ve Aksaz-Dalaman.
AKP hükümeti 1 Mart'ta başaramadığını, ABD'nin Irak işgaline ortak olma isteğini şimdi el altından gerçekleştirmeye çalışıyor.
Buna dün izin vermedik, bugün de izin vermeyelim.