Sosyalist İşçi 233 (18 Mart 2005)

 

Sayfa 5:

Yıldız Önen ile Küresel Barış ve Adalet Koaliyonu üzerine sohbet
Tüm küresel sorunlar için
kampanyalar gerekli
Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu (Küresel BAK) 19 Mart'ta gerçekleşecek küresel eylem gününe aylar öncesinden başlayarak hazırlandı. "ABD işgaline ortak olma" başlıklı kampanya yaygınlaşarak devam etti. 19 Mart'ta onlarca ülkede gösteriler gerçekleşecek. Fakat bir yandan da hem dünyada hem Türkiye'de çok sayıda küresel sorun gezegeni ve emekçileri tahrip ediyor. Küresel BAK Yürütme Kurulu üyesi Yıldız Önen'le bu sorunları konuştuk:

19 Mart gösterisi için düzenlenen
kampanya Küresel BAK'ın kaçıncı
kampanyası?
Sanırım büyük boyutlu beşinci kampanyamız bu bizim. Küresel BAK 2003 yılında kuruldu. Kuruluşunda da ilan edildiği gibi ilk kampanyası 2003 yılının Eylül ayında merkezi bir Ankara mitingi örgütlemek oldu.
27 Eylül'de Filistin İntifada'sının yıldönümünde Ankara'da bir dayanışma gösterisi gerçekleştirdik.
Aynı yıl yine binlerce genç savaş karşıtıyla buluştuğumuz Barışarock kampanyasını düzenledik. Bir yandan bir rock festivali, diğer yandan da başta Cola olmak üzere silah ve savaşla bağlantılı çokuluslu şirketlerin teşhir kampanyası olarak tamamlanan çok başarılı bir etkinlikti.
2003 yılının kasım ayında yeni bir kampanyayı ilan ettik. 2004 yılında İstanbul'da NATO zirvesinin toplanacağını ve ABD başkanı Bush başta olmak üzere savaş koalisyonunun ve tüm emperyalist ülkelerin yöneticilerinin İstanbul'a geleceğini biliyorduk. Ocak ayında kampanyaya başladık. Kampanyanın temel sloganı olarak, "Gelme Bush" sloganını tercih ettik. Bu sloganla ilgili çok sayıda tartışma olsa da, NATO zirvesine karşı kampanyaların en popüleri, halk tarafından en çok benimseneni, bu yüzden de amacına ulaşan temel kampanya motifi "Gelme Bush" oldu. Gazetelere "Gelme Bush" günlükleri, "Gelme Bush" etkinlik takvimleri ve karikatür köşeleri yayınlandı. "Gelme Bush" kampanyasının Türkiye'de yapılan en parlak, en etkili ve en kapsayıcı kampanyalardan birisi olduğunu düşünüyorum.kampanyanın genişliğini şu rakamlar daha iyi anlatır sanırım. Kampanya boyunca sadece İstanbul'da 55 örgütlenme toplantısı yapıldı. Tüm Türkiye'de bazılarına 1000 kişinin katıldığı paneller ve forumlar düzenlendi. Bazıları sokakta olmak üzere 15 basın açıklaması yaptık. Kampanya boyunca 4 sayı olmak üzere toplam 40 bin adet bülten, 50 bin adet sticker, 5000 adet kağıt bayrak, 200 adet bez bayrak, 120 bin adet bildiri, 15 bin adet afiş ve 10 bin adet rozet dağıtıldı. Binlerce savaş karşıtının katıldığı bir "Gelme Bush konseri" düzenlendi.
"Gelme Bush" kampanyasını esas olarak sokakta örgütledik ve sokaklarda açılan imza masalarında yüzlerce insan aktivist olmak için imza verdiler.
“Gelme Bush” kampanyasından sonra Barışarock'ın ikincisini ve onun hemen ardından da ABD'deki başkanlık seçimlerine paralel olarak "Bush'a hayır, Irak'ta işgale son" kampanyasını düzenledik.
Oldukça yoğun bir takvim bu.
Evet gerçekten de böyle. Ama bir kampanya da ancak bu yoğunlukla başarı kazanabilir. Üstelik eklemediğim ama kısaca anlatabileceğim bir dizi önemli adım daha var. Küresel BAK, üç önemli iddiayla kendisini ilan etti.
1. Tüm Türkiye'de bir kampanya birliği inşa etmek.
Bugün çok sayıda ilde Küresel BAK aktivistleri savaş karşıtı kampanyalar örgütlüyorlar. Böylece birçok yerde aynı anda aynı slogan etrafında etkinlikler örgütleyerek sesimizi daha güçlü bir şekilde duyurabiliyoruz.
2. Küresel anti kapitalist savaş karşıtı hareketle ilişkilerin çok daha organik bir hale getirilmesi.
Bugüne kadar 2003 yılında Paris'te, 2004 yılında Londra'da yapılan Avrupa Sosyal Forum'larına katıldık. Konuşmacılarımız Türkiye'deki savaş karşıtı kampanyaları anlattılar. 2003 yılında Kahire'de yapılan Dünya Savaş Karşıtları Konferansı'na, 2004 yılında önce Hindistan’daki Dğünya Sosyal Forumu'na ve ardından Beyrut'ta yapılan Dünya Savaş Karşıtları Buluşması'na katıldık.
Şimdi de 2006 yılının Mart ayında Yunanistan'da yapılacak olan Avrupa Sosyal Forumu'na katılmaya hazırlanıyoruz. Bu uluslararası ilişkiler ABD'nin hegemonya savaşına karşı gelişen yığınsal savaş karşıtı küresel hareketin kopmaz bir parçası olmamızı ve küresel eylemlerin ve tartışmaların eşgüdümünün merkezinde yer amamızı sağlıyor.
3. Küresel BAK kuruluş metninde de belirtildiği gibi, "Örgütsüzleri harekete geçirmek".
Bugüne kadar yaptığımız bütün kampanyalarda bu amaçlarımız doğrultusunda hareket etmeye özen gösterdik.
Peki sadece savaşa karşı kampanya yapmak doğru mu?
Savaşa karşı kampanya yapmak en önemli adım. Ama bundan sadece savaşa karşı kampanya yapalım, diğer küresel sorunları görmezden gelelim sonucu çıkartılmamalı. Hareket devam ediyor. On binleri, yüz binleri, daha da iddialı söylemek gerekirse milyonları içine çekebilecek yükselişi devam ediyor. "İslamcı-manken-solcu" koalisyonu olmanın da ötesine geçerek, toplumun savaşa muhalefet etme potansiyeli taşıyan her bir bireyini, her bir kurumunu bir araya getirmenin olanakları var. Değerlendirmesini bilirsek, hala zamanımız var. Savaş karşıtlığı bizde bir saplantı olduğu için değil, kapitalizm hakimiyet ve baskının sayısız biçimlerine ihtiyaç duyarken 11 Eylül'le birlikte, kapitalizme karşı verilen mücadelenin içindeki en önemli cephenin Irak'taki savaşı durdurmak olduğunun farkında olduğumuz için kampanyalara ara vermemek bir zorunluluk. Dünyadaki en büyük kapitalist güç sadece dünya üzerindeki hakimiyetini devam ettirmek ve küresel enerji kaynaklarını kontrol etmek için değil, ayrıca, neo-liberal ekonomik politikaları dünyanın geri kalanına zorla dayatmayı kolaylaştırmak için planladığı savaşlar dizisinin en yenisini başlattığı için savaşa karşı çıkmaya devam etmek bir zorunluluk. Eğer Amerika Irak'ta zafer kazanırsa, Bush yönetiminin ya da başka bir ABD savaş kabinesinin neoliberalizme karşı direnişin en ileri düzeyde olduğu Latin Amerika'da saldırılarını sürdürmesi daha da yüksek bir ihtimal olacağı için savaşı durdurmak için tek bir saniyemizi bile kaybetmemek bir zorunluluk.
B52'ler ve Özel Güçler doğrudan Brezilyalı topraksız köylülerin ve Arjantinli piqueteros'ların üzerine saldırmasa da, Amerikan ordusunun zaferi, yoksulluğa ve açlığa karşı verilen mücadeleyi zayıflatacağı için önce Bush'u durdurmak, ardından ABD'nin Irak'tan ve işgal ettiği tüm bölgelerden çekilmesi için, savaşa karşı kampanya yapmak bir zorunluluk.
Anlatmak istediğim şu: Küresel sermaye, iki yüzü olan bir madalyon gibi. Savaş, küresel sermayenin vahşetinin doğrudan görüldüğü yüzü. Ama sermayenin bu yanı, diğer yanından, IMF, Dünya Bankası ve DTÖ gibi organize saldırılarından bağımsız değil.
Savaş korkunç bir manzara sunuyor. Ama küresel ısınma da tüm insanlığın geleceğini korkunç bir biçimde tehdit ediyor. Bush, Irak'ta işgal emrini vererek onbinlerce insanın ölmesine neden oldu. Ama aynı Bush Kyoto Protokolü'nü imzalamayarak tüm gezegeni de imha ediyor.
Bizler tüm küresel sorunlar için kampanya yapmalıyız. Sosyal ve ekonomik haklarımıza yönelik küresel saldırılara karşı da kampanyalar örgütlemeliyiz. Örneğin AKP Hükümetinin küresel sermayenin liberal politikalarının azimli bir uygulayıcısı olduğu çok açık. Denizcilik işletmelerinde çalışanlara, SEKA emekçilerine, sağlık alanındaki kısmi kazanımlarımıza ve kamu çalışanlarına doğrudan saldırıyor. GDO'lu ürünler konusunda kesinlikle DTÖ'nün emri altında.
Tarım alanında sübvansiyonları azaltarak milyonlarca tarım emekçisini ve köylüyü kritik bir eşiğe iteledi. Üstelik SEKA'nın bir başlangıç olduğu, arkasından Kardemir gibi binlerce işçinin çalıştığı çok sayıda kamu işletmesinin beklediği ortada.
Bu sorunlara karşı, genel bir kampanya yapmak, küresel sermayenin Irak'ta füze ve silahla yaptığını, SEKA'da ve tüm kamu hizmetlerinde yasalarla ve polis zoruyla yaptığını görerek adım atmak içinden geçtiğimiz dönemde gerçekten de çok önemli.