Sosyalist İşçi 234 (1 Nisan 2005)

 

Sayfa 2: Haberler

İncirlik kapatılsın
ABD 1 Mart tezkeresiyle Türkiyeli savaş karşıtlarından yediği golün acısını çıkarmak için AKP hükümetinden İncirlik Üssü'nün kullanımı konusunda sınırsız yetki talep ediyor. Şu anda ABD İncirlik Üssü'nü yalnızca Irak'tan çekeceği askerleri için geçiş kapısı olarak kullanabiliyor. Üstelik bu kullanım iznini altı aylık ve bir yıllık sürelerin sonunda yenilemesi, yani meclisin onayını alması gerekiyor. Oysa ABD'li savaş şahinleri böyle 'ayrıntılarla' uğraşmaya gelemiyor.
Hükümetten istenen öncelikle, yalnızca Irak'tan çıkış değil Irak'a giriş için de yetki verilmesi. Hatta İncirlik'ten istedikleri her yöne doğru hava sahalarının kullanılması. Üstelik süreli ve yenilemeye tabi izin değil, süresiz ve sınırsız kullanım yetkisi istiyorlar. Yani tamamen denetim dışı kalacaklar ve Türkiye'den havalanarak istedikleri her ülkeye saldıracaklar.
Eski CIA danışmanı Chalmers Johnson yeni kitabı "İmparatorluğun Dertleri"nde ABD'nin dünyadaki üslerini kullanım amaçlarını çok net anlatıyor. 138 ülkede toplam 725 askeri üssü (sadece Kore'de 101 üs) ve 500 binden fazla askeri (müteahhit şirketler ve ajanlar hariç) bulunan ABD'nin amaçlarını Johnson beş maddede özetliyor:
1. İmparatorluğun hiçbir köşesinin zincirlerini koparmaması amacıyla, dünyanın bütün ülkelerine karşı mutlak askeri üstünlüğümüzü korumak.
2. Sahip olduğumuz teknolojik imkanları kullanarak burnumuzu sokamayacağımız yer olmadığını göstermek ve müttefik ya da düşman ülke ayrımı yapmadan tüm dünyadaki sözlü ve yazılı haberleşmeleri dinlemek ve kaydetmek.
3. Hem Amerika'nın bitmek bilmez yakıt ihtiyacını karşılamak, hem de bunu gitgide petrole daha bağımlı hale getirilen ülkelere karşı bir pazarlık kozu olarak kullanmak ve ele geçirebildiğimiz tüm petrol kaynaklarını kontrol etmek.
4. Askeri-sınai aygıta iktisadi kaynak sağlamak.
5. Silahlı kuvvetler mensuplarıyla ailelerinin konfor içinde yaşamalarını sağlamak.
"Ancak bu amaçların hepsini biraraya getirseniz bile üsler imparatorluğumuzun durmadan genişlemesini açıklamaya yetmiyor. ABD'nin kendi sınırları dışındaki üslerinin varoluş sebebini kavramamızı sağlayan yegane kavramlar emperyalizm ve militarizmdir. Pentagon sahip olduğu imparatorluğu korumak için sürekli yeni bahaneler uydurarak, halihazırda elindeki üslerin kurulmalarına neden olan savaş ya da krizlerin oluşturduğu şartlar yok olup gitmişken, bunlara yenilerini eklemenin yollarını arıyor."
Başka söze gerek var mı?


Newroz'da Kürt halkı ayaktaydı
Bu yılki Newroz kutlamaları tek kelimeyle müthiş bir kitlesellikle geçti. İstanbul'da 100 bin kişi, Kürt illerinde yüzbinlerce insan sokaklara çıktı, şenliklere katıldı ve haklı sloganlarını haykırdı.
İstanbul'da aşırı kalabalık nedeniyle erken bitirilmek zorunda kalan Newroz'da Kürt halkı "Yaşasın halkların kardeşliği", "Savaşa hayır" sloganlarını attı.
Kalabalık o kadar muhteşemdi ki şenliklere katılan sanatçılar "böyle bir kalabalık görmedik"lerini söylediler.
Bütün şenliklerde Kongra-Gel Genel Başkanı Abdullah Öcalan lehine sloganlar atıldı.
Newroz birçok kanıtı bir arada sundu. Öncelikle Kürt halkının dimdik ayakta durduğunu gösterdi. Hakları için mücadele etmekten bir an bile vaz geçmeyeceğini gösterdi. Türkiye'de işçi sınıfının ne önemli müttefikinin Kürt halkı olduğunu bir kez daha kanıtladı. Kürt halkının geniş kitlelerinin ABD'nin Irak işgaline de karşı olduğunu atılan sloganlarla kanıtladı.


Bayrak çılgınlığı
Newroz kutlamaları sırasında iki çocuğun Türk bayrağına yönelik tavırları kısa sürede bir bayrak çılgınlığına dönüştü. Bir çok şehirde liderliğini faşist MHP'nin ya da Büyük Birlik Partisi'nin yaptığı bayraklı yürüyüşler düzenlendi. Büyük tv ve gazeteler evlerinizde balkon ve camlara bayrak asın kampanyası yaptı.
Mersin'de Newroz kutlamalarının ardından gelişen olayda bayrağa "uygunsuz tutum alan" çocuklar kısa sürede yakalandı. Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, bayrağa saldıranları, "sözde vatandaş" olarak suçlayan bir açıklama yaptı. MHP, BBP ve DYP gibi partiler, "bayrağı yakanı biz de yakarız" içerikli açıklamaları her gün yapmaya başladılar.
Faşist ve sağ partilerin, Genelkurmay başkanının ve medyanın ateşlemesiyle yaklaşık bir hafta boyunca toplumda ırkçı bir linç havası estirildi. Bu havanın bir ürünü olarak bir çok DEHAP binasına saldırı oldu. Özellikle İstanbul Üsküdar'daki DEHAP binasına faşistler saldırdı.
Göz altına alınan çocuklar, Newroz kutlamaları sonrası sloganlar atarak geriye dönerken takım elbiseli ve hiç tanımadıkları bir kişinin bayrağı ellerine verdiğini ve "bunu yakın" dediğini anlattılar. Gazeteler bu takım elbiseli vatandaşın görüntülerini yayınladılar.
Öte yandan KESK gibi sendikal konfederasyonlar, Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) gibi demokratik dernekler ve sol gruplar Kürt halkına destek mesajlarını verdiler. 28 Mart'ta İzmir ÇHD Genelkurmay başkanı Hilmi Özkök hakkında Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulundu.
Bu toplumda puslu bir hava yaratmak isteyen faşistlerin ve ırkçıların pusuda beklediğini bir kez daha gösterdi. Kürt halkının mücadelesi ve dimdik ayakta durmasının ne kadar önemli olduğunu ve solun "Yaşasın halkların kardeşliği" yaklaşımıyla tetikte beklemesinin ne kadar önemli olduğunu da gösterdi.