Sosyalist İşçi 242 (6 Ekim 2005)

 

Sayfa 5 :

24 Eylül'de yüzbinler işgale karşı sokaktaydı
Savaşa karşı kabaran öfke


Yaz aylarının başlarında Amerika'da üç binden fazla örgüt, savaş karşıtı kampanya, birey vs. bir araya gelip 24 Eylül'de bir kez daha 'Irak'ta İşgale Son - Birlikleri Hemen Eve Geri Getirin' talebi ile gösteri yapma çağrısı yaptılar. Bunun üzerine, 24 Eylül Cumartesi günü Amerika ve İngiltere başta olmak üzere, dünyanın bir çok ülkesinde (Yunanistan, Danimarka, Japonya, Avustralya, Türkiye, Kanada, İrlanda vs) çok çeşitli gruplardan, kampanyalardan gelen yüz binlerce insan bir kez daha sokaklara döküldü. Amerika'da etkinlikler üç gün boyunca devam etti. Ayrıca Amerika'da sadece Washington'da değil, başka bir çok şehirde gösteriler gerçekleşti, Los Angeles'taki gösteriye 50 bin kişi katıldı.
Türkiye'de Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu da Taksim Gezi Parkı'nda bir basın açıklaması düzenleyerek, hem Irak'taki direniş ile hem de dünyadaki, özellikle Amerika'daki savaş karşıtları ile dayanışma içinde olduğunu gösterdi. Büyük bir şans eseri aynı gün İstanbul'da Avrupa Sosyal Forumu Hazırlık toplantısının yapılıyor olması, Avrupa'nın çeşitli ülkelerinden gelen savaş karşıtlarının da gösteriye katılmalarını, dünyadaki savaş karşıtı hareketin ruh halini, coşkusunu yaptıkları konuşmalarla yansıtmalarını sağladı.
'Bağdat yanıyor, New Orleans batıyor, Halliburton kar ediyor'
24 Eylül'de gerçekleşen eylemlerin başarılı olmasının iki nedeni var: Birincisi, savaş karşıtı hareket, hareketin gerilemeye başladığı, artık başka konuların ön planda olduğu gibi iddialara bir kez daha sokakta yanıt verdi. İngiltere'de, 24 Eylül'deki gösteriden hemen sonraki günlerde yapılan İşçi Partisi kongresi öncesinde Tony Blair savaşın kongrenin ana gündemi olmayacağından çok emindi. Ancak Londra'da sokağa çıkan yüzbinler hükümet ne kadar görmezden gelmeye çalışırsa çalışsın savaşın hala kendileri açısından ana gündem olduğunu gösterdiler. Amerika'da 24 Eylül'den sonra, eylemi örgütleyenlerin başında gelen United for Peace and Justice Coalition (Barış ve Adalet İçin Birlik Koalisyonu)'nun yayınladığı raporun başlığı 'Vietnam savaşından bu yana Amerika'da yapılan en büyük savaş karşıtı gösteri' idi.
İkincisi, hem İngiltere'de hem Amerika'da insanlar kendiliğinden bir şekilde Irak'ta devam eden işgal, Londra'da patlayan bombalar ve Katrina felaketinin Bush felaketine dönüşmesi arasındaki bağlantıyı kurmuş olmalarıydı. İngiltere'deki gösterinin sloganı 'Birlikleri Hemen Eve Geri Getirin - Sivil Haklarımızı Savunalım' idi, Amerikalı savaş karşıtı koalisyon United for Peace and Justice'ın bildirisinde şöyle diyordu; "Katrina felaketi ulusal önceliklerimizn ne kadar yanlış olduğunu gösterdi. İnsanların hayatını kurtarmak için kullanılabilecek kaynaklar insanların hayatını elinden alan savaş aktarılıyor…" Türkiye'deki Bianet gibi bir bağımsız haber ağı olan The New Standart'ın (www.thewstandard.org) 24 Eylül eyleminde yaptığı röportajlar bunu çok iyi gösteriyor: "İlk başta Irak'taki savaşı desteklemiş olan Baltimore'dan Joan, bunun katıldığı ilk gösteri olduğunu söyledi. "Kasırga beni sınıra getirdi. Kendi ülkemizde yapacak yeterince işimiz varken neden Irak'tayız?" The New Standard'ın haberinin devamında şöyle diyor: "Yürüyüş boyunca, Ulusal Vergiye Direnenler Koordinasyon Komitesi'nin iki üyesi insanları, Amerika'nın savaş çılgınlığını durdurmaya çağırdılar. Dünya Bankası ve IMF'nin ekonomik politikalarına son vermesini talep eden Küresel Adalet İçin Harekete Geç grubu, 'Başka Bir Dünya İnşa Ediliyor' pankartı altında Dupont'dan yürüyüşe başladı ve daha sonra savaş karşıtı gösteri ile birleşti. Gösteriye katılanlar, Irak savaşı ve Irak'ın modernleştirilmesi ile fazlasıyla meşgul olan Dünya Bankası ve IMF'nin politikaları arasında bağlantı kurdular."
Savaş karşıtı hareket yeni bir döneme giriyor
24 Eylül gösterilerinden önce 13-23 Eylül tarihleri arasında Amerika'da bulunan ve bir çok şehirde Amerikalı sinema sanatçısı Jane Fonda ile birlikte konuşmalar yapan ve İngiltere'de Respect milletvekili olarak parlamentoda bulunan George Galloway şöyle diyor: "Şu anda Amerika önümüzde yeni ufuklar açacak bir dönemden geçiyor. Bunu medyadan okuduğunuz haberlerden hissetmeniz ya da görmeniz mümkün değil. Bu, ancak burada olarak anlayabileceğiniz bir durum". Her ne kadar Galloway böyle söylese de, gösterilere, katılanların sayısı açısından değil de, dünyada ve kitleler üzerinde yarattığı politik etki açısından bakanlar da Amerika'ya gitmeden 24 Eylül gösterisine bakarak bunu görebilirler. Eyleme katılanların çeşitliliği, hayatında ilk kez bir eyleme katılmış olanların sayısındaki artış, göstericilerin Katrina felaketinden tutun da, kiracıların sorunları, emeklilik maaşlarının azaltılması, Dünya Bankası ve IMF politikaları ile Irak'taki savaş ve işgal arasında kurdukları bağ 24 Eylül'de yapılan yüz binlerce kişilik gösterilerin de 300 kişilik gösterilerin de aslında gösterdikleri rakamlardan çok daha fazlasına işaret ettiklerinin kanıtıdır.
Bu hareketin henüz çok kısa ama çeşitli dersler çıkarmamıza yetecek kadar da uzun olan üç yıllık geçmişini şöyle özetleyebiliriz: Bush'un Irak'a saldırı planı bir tehdit olmaktan çıkmaya başladığı günden itibaren bütün dünyada milyonlarca insan daha işgal başlamadan sokaklara döküldü. Bunun zirveye ulaştığı an 15 Şubat 2005'de dünyanın onlarca ülkesinde milyonlarca insanın işgale karşı sokaklara döküldüğü gösterilerdi. O günlerde herkes gerçekten bu savaşı durdurabileceğimize inanıyordu. 1 Mart 2003'de Ankara'da yapılan ve tezkerenin meclisten geçmesini engelleyen gösterinin adı 'Biz Bu Savaşı Durdurabiliriz!' idi. Fakat 19 Mart'ta Bush ve çetesi her şeye, milyonlara rağmen Irak'ı işgal ettiler. Aslında o günden bu yana 'Biz bu savaşı durduramadık' düşüncesi hareket içinde çeşitli tartışmalara ve can sıkıntısına yol açtı. Gösterilerin işe yarayıp yaramadığı sorgulandı, hatta artık hareketin bittiği, geri çekilmeye başladığı iddia edildi. Gösterilere katılanların sayısındaki düşüş sık sık bunların kanıtı olarak gösterildi.
Bugün ise başta Amerika ve İngiltere olmak üzere savaş karşıtı hareket yeniden büyük yığınları sokağa dökebilecek, hatta Bush'un ebediyen kaybetmesini sağlayacak bir noktaya geldi. Bunun üç temel nedeni var:
Birincisi, Irak'ta en çok asker bulunduran ve hükümetleri Irak işgalinin baş sorumluları olan İngiltere ve Amerika'da savaş karşıtı hareket yeniden canlandı. Üstelik her iki ülkedeki hareket içerisinde de asker aileleri şimdiye kadar hiç olmadığı kadar büyük ve önemli bir rol oynamaya başladılar. Amerika'da yaz ayları boyunca Bush'un Teksas'taki çiftliğinin önünde çadır kurarak yaz tatilini ona zehir eden Cindy Sheean asker ailelerinin verdiği mücadelenin en büyük temsilcisi haline geldi.
İkincisi, Irak'taki direniş yaygınlaşarak devam ediyor. En üst düzey Amerikalı askeri yetkililer bile bugün Irak'taki durumun hiç parlak olmadığını, Amerika'nın bir an önce askerlerini Irak'tan çekmenin yollarını araması gerektiğini açıkça söylüyor. Bush bu işgale ilk başladığında yanında 34 ülke varken bugün sadece 10 ülke kalmış durumda.
Üçüncüsü iseAğustos ayında Newsweek Dergisi tarafından yapılan bir araştırmada Amerikan halkının yüzde 34'ünün Bush'u desteklediği ortaya çıktı ve bu Vietnam savaşı sırasında başkanlık yapmış olan Nixon'dan sonra bir Amerikan başkanının sahip olduğu en düşük destek (Nixon'unki yüzde 33'tü). Özellikle New Orleans felaketinden sonra bu oranın daha düştüğü çok açık, çünkü artık Amerikan halkı Bush'un neden dünyanın bir ucundaki Irak'a binlerce asker ve milyarlarca dolar akıtırken kendi ülkesindeki insanlara yardım edemediği sorusunu soruyor.
Tüm bunları bizi tek bir sonuca ulaştırıyor, o da Bush'un sonunun çok yakın olduğu. Zaten gelmiş olan bu sonu bir gerçekliğe dönüştürmenin yolu ise bu hareketi daha da büyütmekten geçiyor.
Türkiye'deki savaş karşıtları olarak bizim üzerimize düşen görev ise Bush'a karşı verdikleri mücadelede Amerikalı savaş karşıtlarına destek olmak, Türkiye'de uzun süreli, kitlesel, zaten bu işgale karşı olan büyük yığınları sokağa çıkmaya ikna eden, bunun için de bu yığınların güvenini kazanmayı başarmış büyük kampanyalar inşa etmektir. İncirlik Kapatılsın kampanyası bunun için önemli bir fırsattır.



Birleştirici olan savaş karşıtlığıdır
Çeşitli zamanlarda sık sık kullandığımız bazı verileri hatırlamakta fayda var. Bugün Amerikan ekonomisinin dünya ekonomisinden aldığı pay yüzde 20'ye düşmüş durumda. Ayakta kalmayı başarabilmesi için Amerika'nın kasasına her yıl dünyanın geri kalanından 3 milyar dolar girmesi gerekiyor. Yani Amerikan ekonomisi bugün hiç olmadığı kadar dışa bağımlı hale gelmiş durumda. Dolayısıyla Bush bir yandan askeri saldırganlığı ile dünyaya politik hegemonyasını zorla kabul ettirmeye çalışırken bir yandan da kendi çok uluslu şirketleri ve IMF, Dünya Bankası gibi kurumlar aracılığı ile dünya ekonomisi kendi çıkarlarına uygun olarak şekillendirmeye çalışıyor. Dolayısıyla Irak'ta devam eden işgal ve tüm dünyada IMF ve Dünya Bankası gibi kurumlar aracılığı ile gerçekleştirilen neo-liberal uygulamalar, sosyal haklara yönelik saldırılar aslında bir madalyonun iki yüzüdür ve bu her iki yüzdeki ortak nokta Bush ve onun Yeni Amerikan Yüzyılı projesidir.
Amerika'da, Bush'un sosyal güvenlik alanındaki uygulamaları nedeniyle görevden ayrılması gerektiğini düşünenlerin oranı yüzde 51 iken, Irak işgali nedeniyle görevden ayrılması gerektiğini düşünenlerin oranı yüzde 64.
Aynı şekilde Türkiye'de de özelleştirmelere, işsizliğe vs. karşı verilen mücadele doğal olarak bu uygulamalardan ilk olarak etkilenen belirli kesimleri harekete geçirirken, savaşa ve işgale karşı olanların oranı yüzde 85.
Dolayısıyla savaş karşıtı hareketi inşa etmek, başka alanlarda da mücadele etmeye devam eden kitleleri bir araya getirmenin ve Amerika'nın hegemonya mücadelesini durdurmanın tek yoludur.