Sosyalist İşçi 245 (24 Kasım 2005)

 

Sayfa 11 :

İşçiler sosyalizmi mi yıktı yoksa yıkılan sosyalizm değil miydı?

Dünya tarihinin en büyük kitgle gösterileri dalgası 1989 yılında yaşandı. O günlerde kendisine “sosyalist” denen Rusya’da ezilen halkların gösterileri başlayan mücadele dalgası büyük bir ivmeyle yükseldi ve dahba yükseldi, ta ki Doğu Bloku çatlayıp, dağılana kadar.
Baltık ülkelerinde nüfusun % 60’ı gösteri yaparken herkesin talebi “özgürlük ve bağımsızlık”tı.
1988 yılında Polonya’da ard arda 2 büyük genel grev oldu. Genel grevleri 1980’de devletten bağımsız olarak kurulan ve kısa zamanda 10 milyon işçiyi örgütlemiş olan Dayanışma Sendikası (Solidarnosc) örgütledi.
Polonya’da Dayanışma Sendikası ancak General Jaruzelski’nin askeri darbesi ile geriletilebildi. Binlerce sendika aktivisti, işçi önderi, işyeri temsilcisi hapislere tıkıldı ama bütün bu naskılara rağmen 1988 genel grevleri engellenemedi.
Genel grevlerin ardından dayanışma Sendikası ile hükmet arasında uzlaşma sağlandı. Nisbeten özgür seçimlerin yapılmasında anlaşıldı.
Dayanışma’ya bu seçimlerde 160 aday göstermesine izin verildi. Seçimlerin sonunda dayanışma 160 sandalyenin hepsini kazandı. Hem de büyük farkla.
Böylece 1920’lerden sonra ilk kez Doğu Bloğunda muhalefetin olduğı seçimler yapılmıştı.
Seçim lerin ardından Dayanışma Hükümeti kuruldu.
Polonya’da dayanışma iktidara gelirken Macaristan’da ise aniden eski iktidar partisi önce muhalefet partilerini yasallaştırdı, sonra kendi ismini değiştirdi ardından ise Macaristan’ın isminden “Halk” kelimesi çıkarıldı. Böylece Polonya ve Macaristan Halk Cumhuriyetleri resmen SSCB’nin uydusu olmaktan çıktılar. Bu ülkerdeki benzer gelişmelere daha önce Kızıl Ordu işgaliile cevap veren SSCB bu kez eli kolu bağlı gelişmeleri izliyordu.
Tienanmen gösterisi
Polonya ve Macaristan’ı Çin izlemeye çalıştı. Öğrenciler Pekin’in en büyük ve merkezi meydanında oturma eylemine başladılar. Fabrika işçileri binler ve onbinlerle gelerek onlarla dayanışma içinde olduklarını gösterdiler. Tienanmen’de demokrasi yeşeriyordu ama Çin bürokrasisi Rus bürorasisi gibi davranmadı ve orduyu işçilerin ve öğrencilerin üzerine yolladı. İlk birlikler çatışmayı reddettiama Pekin’e daha uzak mesafelerden getirilen birlikler acımasızca saldırdı. Gösteri kırıldı.
Tienanmen Meydanı katliamını destekleyen nadir ülkelerden birisi Doğu Almanya, diğerleri ise Romanya, Küba ve Nikaragua idi.
Tienanmen’in ardından Rusya’da 250 bin maden işçisi gösteri yaptı. talepleri çok basitti: Temizlenebilmek için sabun istiyorlardı!
Duvar yıkılıyor
Ardından Doğu Almanya’da gösteriler geldi. İlk gösteriler ufaktı. Polis olağanüstü bir şiddetle saldırdı. Ardından binşerce kişi tutuklandı. Ama bu defa tutukluların serbest bırakılması için gösteriler başladı.
Bu gösteriler daha büyüktü. Polis gene şiddetle saldırdı. Gene tutuklamalar yaşandı. Gösteriler daha da büyüdü.
Ardından Doğu Almanya’nın bütün kentlerinde aynı anda gösteriler başladı. Yübinlerce insan özgürlük isteğiyle sokaklara çıkıyordu.
Sonra beklenmedik bir gelişme oldu. Yüzbinlerce insan dalgalar halinde Batı Almanya’ya geçmeye başladı. Batıya geçiş o denli hızlandı ki sonunda polis devletinin başı Honneker istifa etti. İstifasının ertesi günü hükümet düştü.
Gösteriler devam etti. Partinin politbürosu devrildi.
Ertesi günü iktidar partisi Doğu Alman vatandaşlarının batıya özgürce geçmesine izin verdi! Ama Dolğu Almanlar zaten bunu yapıyorlardı.
Sonra Berlin’i ikiye bölen duvarın iki tarafındanonbinlerce insan geldi ve o koca duvarı yerle bir etti.
Doğu Almanya Batı ile birleşti. Rusya bir uydusunu daha kaybetmişti.
“Şimdi sıra kimde?”
Bu soru sorulurken her hafta bir rejim yıkıldı. Bulgaristan, Çekoslavakya birbirini izledi ve en sonunda Çavuçesku’nun Romanyası yıkıldı.
Hemen heryerde benzer gelişmeler yaşandı. Gösteriler genel grevle tamamlandı. Polis saldırmaya çalıştı ama genel grev ve gösteriler yaygınlaştı ve sonunda o eski güçlü politbürolar darmadağın oldu.
Çavuçesku’nun devrilişi en hazin olan oldu. Kendisini desteklemeleri için işçileri bir meydana toplayan Çavuçesku bir anda işçilerin kendisinin devrilmesini isteyen sloganları duydu ve dehşet içinde helikopterine atlayarak kaçmaya çalıştı. Nereye. Yakalandı ve kurşuna dizildi.
1989 Doğu Avrupa devrimlerinde öldürülen tek eski lider Çavuçesku oldu.
Bunlar devrim mi?
Hala stalinizmi savunanlar bu gelişmelerin devrim olduğunu anlamamaya çalışıyor.
Oysa bu gelişmelerin hepsinde işçi sınıfı başı çekti. Çok zaman örgütlü işçi eylemleri rejimlerin yıkılmasında belirleyici oldu.
İşçiler baskıcı rejimlere karşı çıkarken yerine yeni bir alternatif koyamıyorlardı. Bu nedenle Batıdca olanı istediklerini düşündüler. Her yerde Batı türü kapitalizm, yani pazar ekonomisi hakim olmaya başladı.
Bu durum üzerine kapitalizm zafer çığlıkları attı.
Aradan 16 yıl geçti. Bu ülkelerde pazar ekonomisinin mutluluk getirmediği açıkça görüldü. İşçiler ve emekçiler serbest pazar ekonomisinin ne olduğunu bugün daha iyi biliyorlar. Ama eski Doğu Bloku ülkelerinin hiç birinde eskiye özlem yok.
Bu durumda ya işçiler ve emekçiler sosyalizme karşı ya da yıkılan rejimler sosyalist değildi. Bizim cevabımız ikincisi. Stalinistlerin cevabı ise bütün b u rejimlerin CIA oyunu ile yıkılmış oldukları şeklinde.
Eğer öyleyse bu CIA çok güçlü ve onu yenmek hiçbir biçimde mümkün değil. Oysa CIA güçsüz ve onu yenmek mümkün. İşte Irak.
1989 devrimlerinden 3 yıl sonra bu kez Doğu Bloku’nun merkezi ülkesi, SSCB yıkıldı. Stalinistler darbe yapmaya çalıştılar ve yenildiler. Darbenin muhatabı olan Gorbaçov devrildi ama yerine darbeyi tankların üzerine çıkarak durduran Yeltsin geçti.Böylece sistem bütünüyle yıkılıp dağıldı. SSCB parçalandı. Rusya ufaldı ve süper güçolma yeteneğini kaybetti.