Sosyalist İşçi 245 (24 Kasım 2005)

 

Sayfa 16 :

3 Aralık başlangıç olsun

"Siz çevreciler..." dedi. "Ben çevreci değilim" dedim. Suratıma anlamamış gibi baktı. "Nasıl çevreci değilsin? İki saattir iklim değişikliğinin ne büyük bir tehlike olduğundan bahsediyorsun ya" dedi. "İklim değişikliği neden salt bir çevre sorunu olsun ki" diye yanıtladım, bu tarz sorulara alışmış olmama rağmen oldukca sıkılarak. Doğru ya, küresel ısınma ve bunun sonucu olarak meydana gelen iklim değişikliği bir çoklarına göre bir çevre sorunuydu ve bu gibi eften püften konularla "çevreci züppeler" ilgilenirlerdi. Birleşmiş Milletler bünyesinde oluşturulan İklim değişikliği panelinin veya dünyanın bir çok ülkesinden 2000 biliminsanının yıllardır insanlığa yaptığı uyanış çağrıları bile bir çok kişinin durumu ciddiye almasını sağlayamamıştı. Konu uzun süre ya bilimsel dayanağı olmadığı ya da hiçte "çevrecilerin" abarttığı gibi aciliyeti olmadığı gibi küçümsemelere maruz kalmaktan öteye gidemedi. Aslında bu küçümsemelerin hiç bir bilimsel dayanağı yoktu ve durum da oldukca acildi.
Bir açıdan bakıldığında iklim değişikliği tabiki bir çevre sorunu olarak dikkat çekmektedir. Sonuçta insan eylemleri sonucunda ortaya çıkan sera gazları (karbondioksit başta olmak üzere) küresel ısınmaya neden olmakta ve bu nedenle son yüzyıl içinde dünyanın sıcaklığı on binlerce yıldır görülen ısı artışının çok üzerinde bir artış göstermektedir. Bu ısınmanın dünyanın ekosistemi üzerinde yarattığı baskı mercanların ölmesi, canlı türlerinin yok olması veya deformasyon geçirmesi gibi sonuçlara yol açmaktadır. Deniz ısısının yükselmesi sonucunda yok olan mercanlar veya cinsiyet değişikliğine uğrayan deniz kaplumbağaları ile de çevreciler ilgilenmelidir. Bu böyle de iklim değişikliği nedeniyle toprakları son 10 yıl içinde tamamen kuraklaşan İç Moğolistanlı çiftçiler, adaları sular altında kalmakta olduğu için ülkelerini terk etme kararı almak zorunda kalan Güney Pasifik’teki Tuvalulular, ısınan su yüzeyinin etkisi ile görülmemiş şiddete kavuşan kasırgaların vurduğu yerleşim alanlarında evsiz kalan insanlar ile kim ilgilenecek? Başlarına gelen bu felaketin nedenini ve sorumlularını bile bilmeyen bu insanlar nasıl olacak da bir araya gelip bu cinayetin arkasındakilerin yakasına yapışacaklar?
Sorunun sebebi belli: Milyonlarca yıllık evriminin ve binlerce yıllık farklı uygarlıklar inşası ardından insan sonunda inşa etmiş olduğu Petrol Uygarlığı ile kendisini yok etmenin eşiğine geldi. Hem de kendini diğer tüm canlıların üzerinde görmesine sebep olan o üstün zekası sayesinde. Enerji üretmek için ölmüş dinozorları yakıp atmosfere saldığı sera gazları ile kendi felaketini hazırlayan bir zeka.
Burada teknik bilgilere, bilimsel kanıtlara girecek değilim. Kitap yazmak gerekir. Hala şüphesi olan varsa kendilerine ayrıca "belge" gösterebilirim. Durum kötü ve bunun sebebi kurduğumuz Petrol Uygarlığı. Bundan salt petrolün sorumlu olduğunu söylemeye çalışmıyorum. Üstümüze giydiğimiz elbiselerden, kullandığımız bilgisayara, bindiğimiz arabadan, yaktığımız elektriğe kadar yaşamımızın her yerine girmiş olan petrol aslında 21.yüzyılda, kurmuş olduğumuz bu uygarlığa adını vermeye yaraşıyor sadece. Yoksa yaktığımız kömürden, ürettiğimiz atom bombalarından, tohumların ve tavukların genetik yapısını bozan genetik mühendisliğinden mantık olarak pek bir farkı yok. Petrol Uygarlığımız böyle üretmeye, böyle tüketmeye ve böyle kirletmeye devam edemez.
Petrol Uygarlığı’nın mimarları, koruyucuları ve avukatları bize telaş edecek fazla bir şey olmadığını söyleyebilirler. Hatta o muhteşem zekaları sayesinde iklim değişikliği dahil her soruna teknolojik bir çare bulacaklarını da iddia edebilirler. Ama bizim bu muhteremlerin zekalarına güvenecek kadar vaktimiz kalmamış olabilir. O nedenle gelin hep beraber dümeni bunların elinden alalım.
Peki ama nasıl? Meydanlara çıkıp "kahrolsun Amerikan emperyalizmi" diye bağırmak bir sonuç getireceğe benzemiyor. Hem Amerikan emperyalizmi kahrolmuyor hem de küresel ısınma durmuyor. Öncelikle Petrol Uygarlığı'nın madurlarının bir araya gelip ortak bir hedefte anlaşması ve bütün gücümüzle sonuç alabilecek stratejiler uygulayarak kampanya yürütmemiz gerekiyor. Sadece bir gün sokağa çıkarak değil, her gün kendi yaşantımızdan başlayan değişiklikleri de kapsayan bir mücadeleye girmek lazım gözüküyor.
O zaman 3 Aralık bir son değil uluslararası bir kampanyanın başlangıcı olsun. Atölyeler ve çalışma grupları ile yeni stratejiler ve taktikler geliştirip en azından kendi ülkemizde petrole, kömüre ve doğalgaza yatırım yapılmasını engelleyebiliriz. Buna ise iklim değişikliğinin bir çevre sorununun çok ötesinde yaşamımızı doğrudan tehdit eden bir konu olduğunu kamuoyuna ve Ankara'daki yöneticelere anlatmak ile başlayabiliriz. 3 Aralıkta ve sonrasında görüşmek ümidiyle.

Tolga TEMUGE


Başka bir dünya yaratmak için 3 Aralık’a