Sosyalist İşçi 248 (4 Şubat 2006)

 

Sayfa 14 :

FİLM: Münih
Ezenlerin sorunlu bilinci
Steven Spielberg’in tartışmalı yeni filmi Münih İsrail gizli servisi Mossad’ın Filistinli Kara Eylül adlı “terör çetesi”nin üyelerini teker teker öldürmesini anlatıyor.
Filistinli grup 1972 Münih Olimpiyatları’nda 11 İsrailli atleti öldürmüştü.
Film İsrail’in hiçbir zaman hata yapmayacağına inanan Kuzey Amerika ve Batı Avrupa!daki Yahudiler için yapılmış ve bu nedenle filmin olguları doğru kullanıp kullanmaması yapımcısı için çok önemli değil..
Bu olay hakkında doğru olgulara dayanılarak yapılan ve Oscar kazanan Eylül’de Bir Gün adlı filmin yapımcısı Kevin Mcdonald Spielberg’i cesareti nedeniyle övüyor ve onu Hollywood’un en önemli film yapımcısı olarak tanımlıyor.
Spielberg’de Yahudi ve Yahudi katliamı üzerine gene tartışmalı bir film olan Schlinder’in Listesi’ni yaptı.
Film çok büyük bir başarıkazandı ve Spielberg filmin bütün kazancını Holokost’tan kurtulanların verdikleri ifadelerin kaydı için harcanması için verdi.
Spielberg bir Siyonist. Observer gazetesi yazarlarından Neal Ascherson’un dediği gibi bu nedenle siyonist çevreler dışında saçma ve çok zaman saldırgan bulunan sorular sorabiliyor filmlerinde.
Yasa olarak haklılık kavramını keşfeden antik İsrail’e ne oldu? Modern İsrail bu tür ideallere sahip mi?
Spielberg başarılı oldu mu? Bir anlamda cevap evet. Münih ABD’li siyonistler, özellikle de gençler arasında daha önce hiç düşünmedikleri tartışmaları açıyor.
Öte yandan filmin sınırlılığınınfarkında olmalıyız. Bazen bu sınırlılık o denli keskin ki filmin amacı ortadan kayboluyor.
Film baştan sona Mossad’ın suikastleri ve patlayan bombalarla dolu. Bu aslında oldukça banal ve hatta sıkıcı.
Spielberg Hollywood’un özel efektlerdeki en usta yapımcısı.
Patlamalar film boyunca o kadar hakim ki Mossad vurucu takımının konuşmaları neredeyse duyulmuyor.
Daha da kötüsü Mossad daima kazanıyor görünüyor. Bir iki istisnası olsa da Filistinliler ise asıl olarak “terörist” ve kurban ya da ikisi birden olarak gösteriliyor.
Film politik olarak o kadar kaba ki bazen dürüst de değil. Filmin başında İsrail başkanı Golda Meir ile Mossad suikat takımının lideri Avner arasında bir konuşma var.
Meir Filistinlileri kast ederek bağıra çağıra “bu manyakların nereden geldiğini bilmiyorum” diyor. Oysa nereden geldiklerini tabii ki biliyor.
Onun kuşağının Siyonist liderleri başarılı bir biçimde Filistinlileri topraklarından kovarak İsrail’i oluşturdular ama tarihten silip atamadılar. Aslında Meir “Filistinli diye birşey yok ki” diyor. Bu o sırada siyonistlerin başlıca argümanlarından birisi.
Yerlerinden kovulan Filistinlilerin çoğu İsrail’in Ürdün hududuna sürüldüler. 1970’de bu Filistinlilerin onbinlercesi İsrail yanlısı Ürdün kralı Hüseyin’e karşı ayaklandılar.
O yıl Eylül ayında İsrail başbakanı Meir’in ve Amerika’nın desteği ile Kral Hüseyin Filistin ayaklanmasını bastırdı ve büyük bir katliam gerçekleştirdi. Kara Eylül bukatliamın intikamını almak için kuruldu. Evet, Golda Meir bu olayın aslını bütün ayrıntısı ile biliyordu.
Kara Eylül örgütünün hala yaşamayı başaran v e kaçak yaşayan üyelerinden Muhammed Davud Spielberg’e haber yollayarak görüşmek istediğini söyledi.
Spielberg bu öneriyi reddetti. Eğer bir “terörist” ile görüşmüş olsaydı filmi ulaşmak istediği seyirci açısından bütün itibarını kaybedecekti.
Ama tam da bu olay ezenin sorunlu bilincini ve ezilenin hala sessiz kalmak zorunda oluşunu göstermiyor mu?
John ROSE


FİLM: Siyasal filmler
Hollywood’un cesur çıkışı
Annie Proulx’un kısa hikayesi temelinde yazılan bu filmde iki eşcinsel erkek kendilerini toplumun baskısından kurtarabilmek için alternatif bir alan buluyorlar.
Tekaslı Jack (Jake Gyllenhaal) ve Wyoming’li Ennis (Heath Ledger) peş parasız iki kovboydur ve ilk kez Brokeback dağlarında koyun otlattıkları sırada karşılaşırlar.
Önce dağın tepesinde, zor koşullarda ve bütün gözlerden uzakta ilişkilerinin nasıl geliştiğini izliyoruz. Sonunda ateşin başında bir şişe viski içtikten sonra çadırı da paylaşırlar. Ardından romantik bir yaz geçirirler.
Sonra ikiside evlenirler, çocukları olur. Aradan dört yıl geçer ve birgün Ennis Jack’dan bir kart alır, “buluşalım” der Jack.
Gene dağa giderler ve eski ilişkilerine devam ederler. Bu kez balıkçılık yapmak için dağa giderler. Dağın muhteşem havası şehirde yaşadıkları kapalı ortam ile tezat içindedir.
Jack ve Ennis’in cinsel özgürlükleri 1960’ların cinsel devriminin etkisi ile gelişmez. Çevrelerindeki dünya değişmektedir ama onların küçük kasabaları değişmez.
Brokeback Dağı eşcinsellik gibi “tehlikeli” bir konuyu oldukça cesur bir biçimde ele alan çok istisnai bir Hollywood filmi.

Kar ve kaplan
Roberto Benigni hem yönettiği hem de başrolünü oynadığı bu filmde bir yandan korkunç bir trajedinin ortasında ki bir romantiği anlatıyor.
Attilio (Benigni) sevdiği kadının peşinden işgal altındaki Bağdat’a gidiyor. Saf, dünyada neler olduğunu bilmeyecek, Bağdat’ın igal altında olduğunu bilmeyecek kadar saf bir adam. Sadece şiirle ve aikı ile ilgileniyor.
Bağdat’ta dünyanın kaç bucak olduğunu film boyunca izliyoruz. İşgalin çirkinliği bütün filmi dolduruyor. Hastanelerde ilaç yok. Sağlık sistemi çökmüş.
Yollar kapalı. Amerikan askerleri bir haydut gibi davranıyorlar. Ölüm her tarafta.
Üstelik Bağdat sadece işgalle birlikte değil, çok daha önceden derin bir karanlığa düşmüş Ambargo yüzbinlerce Iraklı çocuğun ölmesine neden olmuş.
Kar ve Kaplan yumuşak ve hoş bir film ama bu film boyunca Irak’ta yaşananları çok canlı bir biçimde izleyebilirsiniz.

Kar ve Kaplan
Yönetmen: Roberto Benigni, Oynayanlar: Roberto Benigni, Nicoletta Braschi, Jean Reno


KİTAP:
Kim bu Amerikalılar?
George W. Bush neyin devamcısı? Babası neyin devamcısıydı? Bu adamlar ve etraflarında biriken yeni muhafazakârlar nereden türediler?
Sadece bu sorulara yanıt vermek için değil, bugün dünyanın süper gücü olan ABD'nin, Colombo'dan bu yana, kıtanın keşfinden bugüne kadar geçirdiği evrimi anlamak için Howard Zinn'in çalışması olağanüstü bir hazine gibi.
Kitabın önemi, iki işlevi birden aynı anda görmesinde yatıyor. Biryandan ABD egemen sınıfının oluşumu anlatılıyor. Ama aynı anda ABD küresel kapitalizmin efendisi durumuna gelirken, gerçekten de ABD halklarının mücadelesi aynı anda ve çok renkli bir dille anlatılıyor.
Bir yandan resmi tarihin anlattığı kahramanların ellerinin ne kadar kanlı olduğunun altı çizilirken, aynı anda, Amerika'nın gerçek sahiplerinin, Afrika'dan kopartılıp köleleştirilen insanların, beyaz yoksulların, işçi sınıfının, sosyalistlerin, kadınların, lezbiyenlerin acıları ve mücadeleleri de çok öğretici bir biçimde gösteriliyor.
En umutsuz görünen durumlarda bile ezilenlerin verdiği mücadelenin öneminin anlatıldığı bölümler çok çarpıcı. Yoksul beyazların, yerlilerin ve Afrika kökenli Amerikalıların mücadeleleri, eylemlerini birleştirmek için gösterdikleri kahramanlıklar ABD'nin tarihine başka bir açıdan ışık tutuyor.
Kitabı okuduğumda düşündüğüm tek şey, bu kitabın bir başucu kitabı olduğu ve sadece ABD'nin tarihini değil, bugünü anlamak için, ABD uygarlığının kökenlerini anlamak ve tarihin sınıflar mücadelesi tarihi olduğunu bir kez daha kavramak için mutlaka okunması gerek bir eser olduğuydu.

Amerika Birleşik Devletleri halklarının tarihi, Howard Zinn, İmge Kitabevi


TİYATRO: Dario Fo
Cindy Sheehan Bush’un popülerliğinin düşmesinin başlıca nedenlerden birisi


Nobel ödülü de kazanmış olan ünlü İtalyan oyun yazarı Dario Fo Amerikalı savaş karşıtı aktivist Cindy Sheehan üzerine bir oyun yazdı. Dario Fo’nun oyunu Londra’da düzenlenen Barış Konferansı’nda oynandı. Aşağıda İngiliz Socialist Worker gazetesinden Tom Behan’ın Dario Fo ile yaptığı sohbeti bulacaksınız.

Cindy Sheehan üzerine neden bir oyun yazdınız?
Tek başına bir kadının bütün ülkeyi içi,ne çeken bir tartışmayı başlatmış olması beni çok etkiledi. Üstelik Cindy Sheehan’ın öne çıkardığı konuları tartışmaya pek de istekli olmayan bir ülkeden bahsediyoruz.
Onun hakkında okumaya başladığımda yapmak istediği şeylerde ne kadar bilimsel olduğu beni etkiledi. Sorunlara yaklaşımında doğal bir mantık var. Ve küçük gruplara katılmamış “politik” olmayan bir kadındı.
Bütün ülkeyi ayağa kaldırdı. Neden üzerine gittiklerini bu açıklıyor. Karl Rove ve başkaları onunla alay etmeye başladılar. Ama o onları açığa çıkarmayı başardı ve işte o vakit ona hırlamaya başladılar.
O, Bush’un popülerliğinin düşmesinin başlıca nedenlerinden birisi.

Kısa süre önce Milano şehrinin belediye başkanlığına aday olmaya karar verdiniz. Seçim kampanyanız nasıl gidiyor?
Çok iyi gidiyor. Tek sorun güçlü bir dayanışm ağı oluşturmakta. Rifondazione Comunista adlı Milano’da güçlü olmayan küçük bir partinin desteğini aldım. Büyük medyayı kontrol eden büyük partilerle mücadele ediyoruz.
Ne olursa olsun gençlerin eylemleri sonucu değişim olacak ve ben gençlerle çalışıyorum, en çok onlarla konuşuyorum.

Merkez solun temel partilerine karşı aday olmaya karar verdiniz. Neden?
Çok az insan onların gelecek seçimlerde Berlusconiyi yeneceğinden şüphe ediyor. Ama ben bu durumda çok az şeyin değişeceğini düşünüyorum.
Bu bir Truva Atı ama içi boş.

İnsanlar Irak yeni bir Vietnam olacak diyorlar. Katılıyor musunuz?
ABD ciddi bir askeri ve psikolojik yenilgi ile yüzyüze. Orada ciddi bir yenilgiye uğruyorlar. Beyaz Saray’daki liderler o kadar kabalar ki ders almıyorlar.
Am a tarih kendisini mekanik olarak tekrarlamıyor. Tepedeki askeri liderlik bu savaş konusunda çok istekli çünkü iyi bir savaş olmadan kendi meslekleri tehlikede.
Saklamaya çalışmalarına rağmen bu savaş petrol için yapılıyor.