Sosyalist İşçi 259 (16 Eylül 2006)

 

Sayfa 5 :



İran
Aşağıdan bir hareket geliyor
ABD İran’a baskısını arttırıken önümüzdeki aylar “terörizme karşı savaş” açısından çok belirleyici olacak. İran’ın nükleer programı BM’nin yeni belirlediği tarihlerle birlikte gene gündemde. Dışardan gelen baskılar İran’ın içinde de politikayı etkiliyor.
BM’in belirlediği son tarihe gelmeden bir gün önce İran’ın önde gelen muhalif felsefecilerinden Ramin Jahanbegloo Evin hapishanesinden serbest bırakıldı.
Jahanbegloo’nun serbest bırakılmasının ardından Tahran Otobüs işçileri sendikasının lideri Mansour Ossanlou ve İran’ın en çok tanınan muhalifi Akbar Ganji’de serbest bırakıldı.
Jahanbegloo’nun serbest bırakılması bazı tartışmaları da beraberinde getirdi. Serbest bırakılmasından önce üniversite öğretim üyesi olan Jahanbegloo araştırmalarının yabancı gizli servisler tarafından izni olmadan çeşitli ABD’li kurumlara iletildiğini “itiraf etti.”
Reformist hareket
Bu itirafın gerçek olup olmaBu durumu anlamak için 1990’ların başına, kadınların ve öğrencilerin başını çektiği bir reformist hareketinin Muhammed Hatami’yi iktidara taşıdığı günlere bakmak gerekir.
O günlerde umut arttıyeni yayınlar çıkmaya başladı ve her tarafta tartışmalar yapılıyordu. Ancak muhafazakarların baskısı ile reformist hareketin en yüksek olduğu günlerde hatami hareketi frenlemeye, geri çekmeye başladı.
Bu çok önemli günlerde sadece kültürel reformlar yapıyor ve yabancı sermayeyi teşvik eden yeni liberal politikaları benimseyerek uyguluyordu.
Sonunda hatami kendisini seçenlerin çoğunluğuna ters düştü. Muhafazakarlar bu arada aralarındaki sorunları çözdüler, yeniden örgütlendiler ve mücadeleyi hızlandırdılar.
2000 yılından itibaren birçok reformist gazete kapatıldı ve 2003 yılı Nobel Barış Ödülü’nü kazanan Şirin Ebadi gibi önde gelen aktivistler hapislere doldurulmaya başlandı.
Reformist son bir çaba ile direnmeye çalıştılar. Parlamentoda oturma eylemi yaptılar. fakat bu tür çabalar kitlesel bir tabana sahip olmadığı için pek bir işe yaramadı.
Bunu anlamak için reformist stratejinin arkasındaki ekonomik gündemi bilmek gerekiyor. Hatami’den önce ki Cumhurbaşkanı Rafsanjani İran’ın devlet kontrolündeki sanayisini özelleştirme programı başlatmıştı.
Hatami bu programıuygulamaya devam etti. Özel bankalar kurulmasına izin verdi ve devlet şirketlerinin satılmasını kolaylaştırmak ve devlet şirketlerinin hisselerinin satılabilmesi için İran borsasını yeniden çalıştırmaya başladı. Dini lider Ayatullah Ali Hamaey bütün bunlarda Hatemiyi destekliyordu.
Ancak Rafsanjani ve hatemi’nin ekonomik programı eşitsizliği, yoksulluğu ve işsizliği arttırıyordu.
Bütün bunalr 2005 seçimlerinde reformistleri vurdu. Rafsanjani’nin Mersedes araba kullanan eliti mahmud Ahmedinejad’ın kadroları ile baş edemediler. Çok az tanınan eski Tahran belediye başkanı reformistlerin parçalanmışlığından da yararlanarak seçimleri kazandı.
Bütün bu gelişmeler hatemi ve reformistleri nereye koyuyordu? İçeride soyutlanmış olan reformistler destek için giderek daha fazla dışarıya bakmaya başladılar. Ama İran’ın ABD tarafından hedef seçilmesiyle birlikte reformistler şimdi daha fazla basınç altındalar.
Mesela Akbar Ganji’yi ele alın. Eski bir devrim muhafızı olan ve sonra reformist saflara geçen Ganji 1998’de İran liderliğinin yazarlarıve aydınları öldürdüğünü söylediğiiçin 6 yıl hapse mahkum oldu.
Ganji’nin başlattığı açlık grevi uluslararası alanda George Bush’dan başka destek bulamadı.
Diğer yandan ise Şahın oğlu babasının kendisine karşı çıkanlara işkence yaptırdığı hapishanelerdeki mahkumların serbest bırakılmasını talep ediyor.
Ganji ve Ebadi gibi aktivistlerin Irak’a saldırıyı ve İran’a muhtemel bir saldırıyı protesto ettiklerini belirtmek önemli. Ne var ki buna rağmen doğrudan olmasa da sık sık savaş taraftarı kampın tutsağı haline geliyorlar.
Bu son haftalarda kafa karıştıran bir ortam yarattı.
Örneğin Ebadi Londra’da yaşayan ve Hatami taraftarı olan profesör Ali Ansari ile birlikte Batı basınına savaş karşıtı makaleler yazdı ama diğer taraftan da İsrail’den yana tutum aldı.
Bu makaleler İran’ı savaştan korumayı ama diğer yandan da batılı güçlerle ticari iyi ilişkiler kurmasını talep etmekteydi.
Hatemi’nin son yaptığı ABD gezisi sırasında ABD dış politikalarına dönük eleştirileri de aslında asıl olarak ABD neo con’larına yapılan bir eleştiri.
İşte tam bu noktada savaş karşıtı hareket ve onun tartışmaları çok önemli.
Önce İsrail ile iyi ilişkiler kurmak konusunda hiç bir hayale yer yok. İsrail Orta Doğu’da yer alan ikinci bir Pentagon’dur.
Mücadele
Öte yandan İran’da Batılıların müdahalesi olmadan bir hareketin gelişmekte olduğunu görmek gerekiyor.
Batılıların bu harekete müdahalesi muhafazakarların muhalefete saldırmasına neden oluyor.
Yurt dışından rejimin değiştirilmesi doğrultusundaki çağrılar sadece içerdeki hareketin işini zorlaştırıyor.
İran’da değişim sadece aşağıdan gelebilir ve bu Batının müdahalesine gerek olmadan gerçekleşiyor.
Dolayısıyla İran’daki hareketi etkili bir biçimde desteklemek için savaş tehdidini durdurmak ve muhtemel bir ambargoya engel olmak gerekir. Bir ambargo İran’daki hareketi boğar.
Ve ancak savaşa ve ambargoya karşı çıkarak İran’daki son derece cesur hareketin kazanmasına ve Batılı güçler tarafından yolundan saptırılmasına ya da savaş yanlılarıtarafından kullanılmasına engel olabiliriz.
Naz MASSOUMİ


Filistin’de genel grev
Kamu emekçilerinin geçen hafta gerçekleştirdiği genel grev bütün Filistin’i etkiledi.
2 Eylül günü 10 binlerce kamuemekçisi, öğretmen, sağlık emekçisi son 7 aydır ücret almadıklarıiçin greve çıktılar.
ABD ve AB Hamas seçimleri kazandığından beri Filistin’e ekonomik bir ambargo uyguluyor. ABD ve AB ambargonun kalkması için Hamas’ın israil’i tanımasını istiyorlar. Bu da gösteriyor ki onların demokrasisi sadece kendileri için.
Batılı ülkelerin uyguladığı ambargo İsrail’in Gazze ve Batı Yakası’nda sürdürdüğü işgalle birleşince Filistin halkı daha da büyük bir yoksulluğa sürükleniyor.
Bazı Hamas üyeleri grevi seçimleri kaybeden El Fetih’in örgütlediğini söylüyorlar.
Sendika yöneticileri ise grevin doğrudan hükümete karşıolmadığını söylüyorlar.
Filistinlilerin bir kısmı Hamas’ın Ulusal Birlik Hükümeti kurmasını istiyorlar. Batılı ülkelerden bazıları da benzer bir talebe sahip.
Filistinilerden israil vergi topluyor. Bu nedenle Filistin toplumu Batıdan gelen yardımlar sayesinde ayakta durabiliyor. Ambargo Filistin’de yaşayan herkesi cezalandırıyor.
Filistin devlet mekanizmalarında çalışanların çoğu El Fetih taraftarı. Bunların bir kısmı son yıllarda Hamas’a kaydı.
Filistin Otoritesi Filistin’de hemen hemen hiçbir şeyi kontrol edeniyor. Hükümet bu nedenle grevi eleştiriyor ama gervciler de grevlerinin hükümete karşı olmadığını söylüyorlar.
Halk grevcileri destekledi. Herkes işçilere hak veriyor. 7 aydır parasızlar.Kiralarını ödeyemiyorlar zar zor gıda maddesi alabiliyorlar.
Son kamuoyu araştırmaları halkın %75’inin Hamas’ın yönetiminde birleşik bir Filistin Hükümeti istediğini gösteriyor. Gene halkın % 65’i Hamas’ın politikalarını değiştirmesini istemediğinide gösteriyor.
Gazze’de grev batı yakası’nda olduğu kadar güçlü değil. Orada Hamas daha güçlü. Ama hamas’ın desteği giderek büyüyor.
Filistin’de yoksulluk ve açlık hızla artıyor. İşsizlik % 65’e ulaştı. Nüfusun % 75’i yoksulluk sınırının altında.
Bu arada Gazze’ye saldırdığından beri İsrail 33 Filistinli milletvekilini ve bakanı kaçırdı.
Genel grevi işgale karşı nefreti daha da arttırdı.


Blair cehenneme git

Partisini destekleyen sendika kongresinde büyük protestolarla karşılaşan İngiliz başbakanı Tony Blair geçen hafta gittiği Lübnan’da da büyük protestolarla karşılaştı.
Lübnan’ın hertarafından akın akın gelen değişik siyasal eğilimlerden göstericiler “Lübnan sana rağmen hala özgür” diye bağırıyorlardı.
Göstericiler arasında Hizbullah taraftarlarının yanı sıra milliyetçi örgütlerden insanlar, Şiiler, Hıristiyanlar ve Sünniler de vardı. Göstericilerin yaş ortalaması çok gençti.
Blair’in basın toplantısında da protesto vardı. Hükümet üyelerinin ise bir kısmı Blair ile görüşmedi. Sadece iki Hizbullah’lı bakan değil diğer partilerden bakanların bir kısmı da Blair ile görüşmedi.
Lübnan Blair’den nefret ediyor. Ancak, Blair’e gösterilen tepki Lübnan’a gelecek bütün yabancılara da gösterilecektir.
Lübnan’a gidecek olan Türk askerleri de çiçeklerle karşılanmayacak büyük olasılıkla aynı tepki ile karşılaşacaklar.