Sosyalist İşçi 268 (19 Ocak 2007)

 

Sayfa 4-5: Orta Sayfa


Yeni Irak (ABD) stratejisi
ABD Başkanı Bush'un yeni Irak stratejisini açıkladığı 11 Ocak tarihli konuşması, 11 Eylül saldırılarının hemen ardından yaptığı açıklamayı izleyenlerden sonra (seksen iki milyon kişi ), en çok izlenen ( kırk üç milyon kişi ) konuşma olmuş. ABD halkının Irak'taki gelişmeleri ne kadar dik-katle ve bir o kadar da endişeyle izlediğinin kanıtı bu. Bush'un konuşmasıyla değişim ve yumuşama beklentisi içinde olanlar büyük hayal kırıklığına uğradı. Uzun süredir savaşın ve savaş karşıtlığının eski önemi kalmadığını düşünenler de bu konuşmayla büyük bir darbe aldılar. Savaş hala dünyanın temel gündemi.
Konuşmasında "Irak'ta büyük hatalar yapıldı ama varolan durum kabul edilemez" diyen Bush, zaferin ya Amerikan halkının güvenliği ve geleceği olacağını ya da zaferin teröristlerin olacağını söyleyerek tehditler savurdu.
İran'a tehdit
Yeni stratejiyle ilave güç olarak 21.500 asker daha Irak'a yollanacak. Bunlardan 17.500'ü Bağdat'a, 4 bini ise Sünni direnişin merkezi El- Anbar'a yerleştirilecek.
Ulusal uzlaşmayı sağlaması için işbirlikçi Irak hükümetine ağır baskı oluşturan yeni strateji, Suriye ve İran'ı açıkça hedef alıyor. Suriye direnişçilerin geçiş bölgesi olduğu, İran da mezhep çatışmasına neden olduğu iddiasıyla hedef tahtasında. Bush'un konuşmasından bir iki saat sonra İran'ın Erbil Konsolosluğu'nun basılması ve beş İranlının gözaltına alınması daha saldırgan bir politikanın ilk işareti oldu.
Kamuoyu ne diyor?
Bush'un stratejisi hem ABD'de hem de dünyada endişelere ve tepkilere neden oldu. Vietnam yenilgisinden hemen önce Vietnam'a da yığınak yapıldığını söyleyenler Irak stratejisinin aynı felaketle sonuçlanacağını söylüyor.
The Gurdian "Irak cehenneme dönecek" derken, Independent: "Çılgınlık yürüyüşüne devam", Washington Post: "Yeni plan çok riskli", New York Tımes: "Irak stratejisi çatışma riski içeriyor", Times: "Planın inandırıcı bir alternatifi yok", Telegraph: "Bush kumar oynuyor" gibi değerlendirmeleri manşetlerine taşıdı.
ABD'de halkın çoğunluğu (son araştırmalara göre %61) yeni asker sevkiyatına kesinlikle karşı çıkıyor. Yine son araştırmalar Bush'a olan desteğin %30'lara kadar gerilediği yönünde. Bütün bu tabloya rağmen Bush ve ekibinin gözünü karartan neden yeni Irak stratejisi değil, yeni Amerikan stratejisi. Bu strateji dünyanın ve kaynaklarının kontrolünü ele geçirmeye dayanıyor. Bu da emperyalizm açısından, savaş planlarını kaçınılmaz olarak devreye sokuyor.
Yeni Irak stratejisinin uygulanabilmesi için altı milyar dolara yakın kaynak gerekiyor. Hem bu kaynak için, hem de 21.500 asker için ABD Ulusal Temsilciler Meclisi'nin onayı gerekiyor.
Demokratlar engelleyecek mi?
Bush ve Cumhuriyetçi-ler'in son seçimlerde yenilgisiyle Demokrat Parti mecliste çoğunluk durumunda. Dolayısıyla asker talebini engelleyebilirler. Oysa Demokrat Parti'nin (yeni stratejiye karşı çıkıyor gibi görünse de) topu Bush'a atarak gelişmelere onay vereceği tüm kesimlerin ortak görüşü. Yeni Amerikan stratejisi de bunu gerektiriyor zaten.
Tüm bu gelişmeler göz önünde tutulduğunda sadece Ortadoğu'da değil, dünyanın her yerinde savaşın ve şiddetin artacağını söylemek için kahin olmaya gerek yok. Bush ve kabinesine 1.5 milyon Iraklı'nın ölümü yetmedi. Yeni zafer stratejilerini daha fazla kan ve ölüme yaslayacaklar. Bush'un söylemini biraz değiştirirsek: ya onlar kazanacak ya da barıştan yana olan yüz milyonlar. Her iki olasılıkta da dünyanın halinin ne olabileceğini düşünmekte fayda var.


Laikler de, AKP de savaştan yana
ABD yeni Irak stratejisini açıklarken, bölgeden niçin çekilmemesi gerektiğini bir tehditle açıkladı. Bölgeden çekilmeleri durumunda, Irak'ın iç savaşa sürükleneceğini sınır bütünlüğünü kaybedeceğini bunun sonucunda da bölge ülkelerinin özellikle de Türkiye'nin Irak'a gireceğini söylüyorlar.
Türkiye'de bazı kesimler bu açıklamayı bekler gibi hemen üzerine atıldılar. Genelkurmay ve Kemalist cephe gerekirse Irak'a girileceği yönünde arka arkaya açıklamalar yaptı. Türkmenler'in Kerkük'ten temizlendiği ve PKK'nin bölgede konuşlandığı gibi gerekçeleri kullanarak Irak'a girmeyi meşrulaştırmaya çalışıyorlar.
Milliyetçi cephenin bu saldırganlığı aslında ABD'nin yeni stratejisine hizmet ediyor. Çünkü ABD bölgedeki gerginlikleri kullanarak Irak'ta kalıcılaşmaya çalışıyor.
Öte yandan AKP'nin tavrı da ABD'nin işini kolaylaştırıyor. Dışişleri Bakanı Gül "ABD'nin yeni stratejisinin başarılı olmasını ve Irak'a huzur getirmesini" dileyerek, ABD'ye desteğini sundu. Bush'un konuşmasında Irak'ın bütünlüğüne önem vereceklerini ve sınır güvenliği için de komşu ülkelere (Türkiye'ye) hava savunma sistemi Patriot füzesi yerleştireceklerini söylemesi, hükümet açısından plana destek verilmesi için yeterli oldu.
Milliyetçi cephe Türkiye'nin de savaşa girip yeni cephe açılmasını savunurken daha fazla şiddet ve kandan yana politika izliyor. AKP de ABD'nin yeni şiddet politikasına destek veriyor. Savaş yanlısı her iki politikaya karşı barıştan yana olanların sesini çok daha güçlü bir biçimde çıkarmanın gerektiği tehlikeli bir dönemde yaşıyoruz.


Irak'ta ABD ordusu
l Amerikan askerlerinin toplam sayısı: 132 bin
l Koalisyonun diğer askerlerinin sayısı: 27 ülkeden 16 bin
l Amerikan muharip tugay sayısı: 15
l Askeri danışman-eğitimci sayısı: 4-5 bin
l Amerikan askerlerinin ulaştığı en yüksek sayı: (Ocak 2005'te) 160 bin
l Irak'ta ölen Amerikan askerlerinin sayısı: 3 binden fazla
l Çatışmada yaralanan askerlerin sayısı: 22 bin 800
l Savaşın aylık maliyeti: 8.4 milyar dolar
l Irak'ın işgal edildiği 20 Mart 2003'ten beri toplam maliyet: 350 milyar dolar


Bush'tan itiraflar
"Şu anda yaşanan mezhep savaşı istikrarı bozucu bir faktördür ve ABD'de saldırılara yol açabilir."

"Irak'taki koşullar savaş öncesine oranla çok daha kötü."

"Bunun sorgulanır bir tarafı yok. Aldığımız kararlar işleri daha istikrarsız hale getirdi."

"Sanırım tarih dönüp geriye baktığında bazı şeylerin çok daha iyi yapılabileceğini görecek. Buna şüphe yok."

"Bulacağımızı sandığımız silahların hiçbirini bulamadık."

"İdamın sadece bazı bölümlerini internetten gördüm. Asılma anını seyretmek istemedim. Iraklılar idamı daha uygun koşullarda yapmalıydı."


Bush'un başarısızlıklarla dans eden planları
ABD, Irak'ta son dört yıldır çeşitli planları ortaya koyuyor. Bu planları güllük gülistanlık bir ortamda uygulayabileceğini zanneden ABD Irak direnişinin ve savaş karşıtı hareketin sert kayasına çarptı.
" Nisan 2003: Tarihin en büyük bombardımına tuttukları Bağdat'a giren işgalci ABD güçleri Irak'ı yeniden yapılandırma hareketine girişti. Bütün bakanlıklar, saraylar, müzeler, kütüphaneler, binalar yağmalandı. Katliamlar başladı.
" Mayıs 2003: Bush Irak'ta direnişin ve kargaşanın artmasıyla Paul Bremer'i bu kaosa son vermesi için göreve getirdi. Bremer daha sonra otobiyografi-sinde bunun 'imkansız bir görev' olduğunu yazdı.
" Mayıs 2004: Bush, kalıcı bir Irak hükümetinin temellerini atmak için atağa geçti. Amerikan başkanı, altyapı sorunlarını ve güvenliği çözmek için taahhütte bulundu. Sonuç: Irak'ta alt yapı ve güvenlik diye bir şey kalmadı. Direniş giderek artmaya devam etti.
"Kasım 2005: Amerikan birliklerine yönelik şiddet olayları ve ölen Amerikalı askerlerin sayısının tırmanışa geçmesiyle Bush 'ulusal strateji' adını taşıyan başka bir plan ortaya attı. Plan başarıya ulaşmayınca zaman ve sabır istedi.
" Haziran 2006: İşbirlikçi bir Irak hükümetinin göreve başlamasıyla Bush, Irak'a gitti. Bağdat'taki Irak güvenlik güçlerinin sayısını artırmak için 'hep birlikte 'ileri operasyonu' adındaki yeni plan ortaya atıldı. Şiddet artarak sürdü.
" Temmuz 2006: Bush ve Irak Başbakanı Nuri El Maliki, bir önceki planın da suya düşmesi üzerine, Irak birliklerine daha çok Amerikan askeri polisinin entegre edilmesini ve Irak'ın vilayetlerindeki Amerikan askerlerinin Bağdat'a yeniden konuşlandırılmasını öngören yeni bir güvenlik planı hazırladı. Amerikan askeri komutası, ekim ayında bu planın başarısız olduğunu kabul etti.
" Ocak 2007: Irak'ın işgal edildiği Mart 2003'ten itibaren ölen Amerikan askerlerinin sayısı 3 bini geçerken, Bush, yaklaşık 21 bin 500 takviye askerin gönderilmesini, 1 milyar dolardan fazla ekonomik yardım öngören planını açıkladı.


Somali: Savaşın yeni cephesi

ABD yine 'terörle savaş' bahanesiyle sivilleri öldürüyor. Bu kez hedefi Somali. Ülkede El Kaide üyelerinin bulunduğu bahanesinin ardına sığınarak hava saldırılarına başladı. Petrol ve doğalgaz re-zervlerine sahip ülkede, ABD desteğindeki Etiyopya ordusu yerini korumaya devam ederken Bush da Berbera kentine üslenme planları yapıyor.
Yıllardır çatışmaların, yıkımların durulmadığı ülkede Geçici Hükümet (GFH) "Yerde o kadar çok ölü yatıyor ki, kim kimdir bilemiyoruz. Ama saldırı başarıya ulaştı.Amerikalıların Kaide üyelerine hava saldırısı düzenlemeye hakkı var." şeklinde açıklamalarda bulunuyor.


Nükleer başlık projesi
ABD gelecek hafta son 20 yıldaki ilk yeni nükleer savaş başlığını geliştirme yönündeki önemli adımlarını açıklayacak. Bush'un onayının ardından 2010 yılında mühendislik çalışmasına başlanması, 2012'de ise üretime geçilmesi planlanıyor.


GÖRÜŞ
Ahmedinejad'ı bile destekleyeceğiz!
Bir zamanlar hayat sosyalistler için çok kolaydı. Dünya iki kampa ayrılmıştı; kapitalizmi Amerika temsil ediyordu, "sosyalizmi" Rusya. Birincisi kötü, ikincisi "iyi" idi. İkisi doğrudan kapıştığında, düşünmeye gerek olmadan, ikincisi desteklenirdi elbet. Ama genellikle doğrudan değil, dolaylı olarak kapışırlardı; nüfuz alanları vardı; bu alanlarda birinin desteklediği X ülkesiyle diğerinin desteklediği Z ülkesi kapışırdı. Bu durumda da iş kolaydı: Rusya'nın nüfuz alanına dahil olan ülke "ilerici", "sosyalist" olarak desteklenir, Amerika'nınki "karşı devrimci" olarak tanımlanır ve ona karşı çıkılırdı. Uzun boylu tahlillere, araştırma ve tartışmalara gerek olmazdı. George Orwell'in Hayvanlar Çiftliği'ndeki gibi "Dört bacaklılar iyi, iki bacaklılar kötü" idi.
Sonra hayat biraz zorlaştı. Çin ile Rusya'nın arası açıldı, bir nufüz alanı daha çıktı. Bu ikisi itiştiğinde hangisinin iyi hangisinin kötü olduğu, kimin destekleneceği sorun haline geldi. Ama bu sorun da kısa zamanda çözüldü. Ben Çin'i destekliyorsam, Çin'in desteklediği her şey iyidir, ben de onu desteklerim; Rusya'yı destekliyorsam, Rusya'nın desteklediklerini desteklerim. Oldu bitti; o kadar da zor değil.
Bugün ise işler iyice çığırından çıktı. Dünya iyice karmaşıklaştı. Şablonlar yok oldu. Kimin kaç bacağı olduğunu saptamak bile zor artık.
Siyasi düşüncelerini bir süper gücün devlet matbaaları tarafından yayınlanan kitapların tercümelerinden almaya alışık olanlar için, hayat yine de kolay olabilirdi. Sonuç olarak, Amerikan emperyalizmi sapasağlam yerinde duruyor, dünyaya eskisinden bile daha azgınca ve kanlı bir şekilde kök söktürüyor. Buna karşı çıkmak, direnmek gerekir, değil mi?
Evet, ama dünyayı şablon kullanmadan yorumlama yeteneğini çoktan kaybetmiş olanlar için, ek bir karmaşıklık daha var. Emperyalizme karşı durmak gerektiğine inanıyorlar elbet hâlâ, ama bu ek karmaşıklık nedeniyle, emperyalizme sadece lafta değil fiili olarak karşı duranları desteklemekte zorlanıyorlar.
Latin Amerika'da karmaşıklık yok. Chavez, Morales ve Rafael Correa neoliberalizme karşı halkın direnişini temsil ediyor, bu direnişi desteklemekte kimsenin sorunu yok.
Ama daha doğrudan, daha sıcak olan direniş, çeşitli nedenlerle, Ortadoğu ülkelerinde yaşanıyor. İşte bu direnişi desteklemekte zorlananlar çok. Niye? Sözünü ettiğim ek karmaşıklık nedeniyle. Bu ülkelerin nüfusu çoğunlukla Müslüman ve direniş çok zaman İslam'ın dilini, örgütlerini, düşüncelerini kullanıyor. Yani şablona uymuyor. Antiemperyalist direnişin klasik yüzlerine uygun düşmeyen yüzler direnişin başını çekiyor: Lübnan Hizbullahı'nın lideri Şeyh Hasan Nasrallah, Filistin'de Hamas'ın kurucusu Şeyh Ahmet Yasin, İran'da Mahmud Ahmedinejad gibi. Bunların hepsi, direnişin başını çekmenin yanı sıra, beğenmediğimiz, onaylamadığımız işler de yapıyor. En çok da Ahmedinejad yapıyor.
Amerika savaşın boyutlarını genişletiyor, Irak'a yeni asker gönderiyor. Somali'yi bombalıyor. İran'a saldırma olasılığı hergün artıyor. İsrail'in İran'a saldırma planları hakkında bilgiler sızıyor.
İran'a saldırıldığı zaman, Ahmedinejad'ı beğenmedikleri ve şablona uygun bulmadıkları için saldırıya karşı çıkmayanlar emperyalizmin işini kolaylaştırmış olacak. Şablonlardan vazgeçmek daha iyi olmaz mı?
Roni Margulies