Sosyalist İşçi 268 (19 Ocak 2007)

 

Sayfa 8 :


Ne petrol ne nükleer
Güneş, rüzgar bize yeter
İklim değişikliğine sebep olarak doğal etkenler gösterilebilir; ama bugün bizi ilgilendiren insanın etkisidir. Artan nüfus daha çok yerleşim alanına, daha çok besine, daha çok tarım alanına ihtiyaç doğuruyor. Bu da doğa üzerinde bir baskı oluşturuyor. Sonuç olarak sadece doğal etmenleri sebep olarak gösteremeyiz. Ancak insan kaynaklı etkiler dahil edildiğinde bir örtüşme söz konusu.

İklim değişikliğinin işaretleri
l Kutuplardaki buzulların erimesiyle birlikte artan deniz seviyesi. Yüksek dağlardaki kalıcı kar örtüsünün azalması.
l Artan insan göçleri
l Sıcak hava ve suyu seven tropikal bitki ve hayvanların daha soğuk yerlere çekilmeleri. Artan balina ve yunus intiharları.
l Ağaçlardaki yaş halkala-rının daha hızlı büyümesi, daha erken çiçek açmaları ve farklı bölgelerde de yetişmeye başlamaları.
l Son 1400 yılın en sıcak dönemi olan 1990'lı ve 2000'li yıllar.

Çözüm yolu:
enerji verimliliği
İnsan kaynaklı iklim değişikliği, yani küresel ısınma, yalnız bugünkü kuşakları değil, gelecek kuşakları da ilgilendiren en önemli küresel değişiklik konumunda. İklim kendi eşik noktasına yaklaşmış, ama henüz aşmamış durumda. Artık sadece yavaşlatılabilir. Bunun yolu da enerji verimliğinden geçiyor.
Karbondioksit salımını içinde bulunduğumuz çeyrek yüzyılda azaltmak zorundayız. Fosil yakıtlardan vazgeçerek güneş, rüzgar gibi sonsuz enerji kaynaklarına yatırım yapmalıyız. Yasal değişikliklerle bu alan desteklenmeli. Karbon vergileri artırılmalı, temiz enerji teknolojilerine kolaylık sağlanmalı. Bilinçlenmiş bir kamuoyuyla ve doğru politikalarla bu mümkün. Aksi takdirde yakın gelecekte fiziki, siyasi ve sosyolojik açıdan bambaşka bir haritamız olacak.

Petrol savaşları
Sanayi devriminden sonra atmosferde yığılan karbondioksit miktarı %30 arttı ve oluşan "sera etkisi" dünyanın ortalama sıcaklığını artırıyor.
Petrol, kömür, doğalgaz ve otomobil lobilerinin bunu inkar ve örtbas etme döneminin ardından iklim bilimcilerin tamamı artık fosil yakıtların rolünü kabul etti.
Ama bu lobinin ilgisizliği malesef büyük felaketleri ardı ardına getiriyor ve durmayacağını da Irak petrolünün gelecek 30 sene içinde dünyanın üç büyük kapitalist şirketi arasında nasıl bölüşüleceğinin planlarıyla geçtiğimiz hafta anladık.
Halbuki mevcut petrol kaynaklarının azalması ve buna bağlı bir ekolojik çöküşün başlaması için öngörülen tarihler sadece birkaç on yıl uzaklıkta.
Kyoto
Halâ enerji kredilerinin %90'ı ve 300 milyar dolarlık sübvansiyon her yıl bu sisteme aktarılıyor. Gezegendeki milyarlarca insan bu bağımlılık sisteminden kurtulmaya hazır değil ya da üşeniyor. Bu sebeple Kyoto Protokolü yıllardır devreye sokulamıyor. Kyoto'yu imzalayan 122 ülkenin sera gazı emisyonundaki payı %44,2. ABD, Rusya ve Türkiye anlaşma karşısında direnen ülkelerden. Bush iktidarının Kyoto karşıtı tavrı, anlaşmaya yakın olan Rusya'yı sıkıştırıyor. Rusya ise tek başına %17'lik bir orana sahip ve Kyoto'yu imzalaması durumunda öngörülen %55'lik barajın geçilmesini sağlayacak.


Türkiye'deki etkilerinden sadece birkaçı...
l Kapadokya'daki 50 bin peribacasından 5 bini çökme tehlikesi altında.
l Ege'ye can veren 560 kilometrelik Büyük Menderes Nehri evsel ve sanayi atıkları yüzünden artık siyah renkli.
l Ay tanrıçası Selene'nin saçlarını taradığı ve ayna olarak kullandığı Bafa Gölü kirlilik ve kuraklık sonucu kaybolmak üzere. Geçen ekim ayında gölde bütün balıklar ölmüştü.
l Bolu Dağı'nda ayıların gözüne uyku girmiyor. Herkes endişeli.
lKüresel ısınma nedeni ile kışın geldiğini anlayamayan hayvanlar doğal davranışlarını değiştirdi. Bursa'da koruma altında ve hayvanat bahçesinde bulunan 56 ayı hava sıcaklıklarındaki artış nedeni ile kış uykusuna yatmıyor.
lSu seviyesi önemli ölçüde azalan Beyşehir Gölüne şehrin kaldırımlarından toplanan karların suyu ile su takviyesi yapıldı.


Sanayi atıkları Dilovası'nı öldürüyor

50 bin kişinin yaşadığı ve günlük giriş çıkışlarla nüfusunun 70 bin kişiye ulaştığı Dilovası'nda 167 sanayi kuruluşu bulunuyor. Bu kuruluşların yüzde 73'ünde zehirli gazların salınmasını engelleyen filtreler yok. Filtresi olan tesisler ise İl Çevre Müdürlüğü'nün denetim yapmadığı saatlerde gazları filtrelemeden salıyor.
Bu kurumların 46'sının atıklarının çok zehirli olduğu tespit edildi. Dilovası'nda 1995-2004 yılları arasında gerçekleşen ölümlerin yüzde 32.3'ü kanserden.
Kocaeli Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölüm Başkanı'na göre bu konuda çözümler mümkün.
Ölçümlerin yapılacağı online izleme sistemlerinin kurulmasıyla 24 saat bacalar kontrol altına alınabilir ve mobil istasyonlar kurularak ölçümler yapılabilir. Örneğin İzmit'te bacaların kontrolü sağlanmış ve olumlu sonuçlar alınmış. Hollanda'da ise mobil istasyon sistemi uzun zamandır uygulanıyor ve kirlilik kontrol altında tutulabiliyor.


Renkli ve militan!
"Adana'dan kalkan ve Bağdat'a inişi sırasında düşen uçak, Kulak İnşaat Şirketi işçilerini taşıyordu. Kazada ha-yatını kaybeden 30 kişi arasında, inşaat şirketinin ortaklarından İsmail Kulak da bulunuyor."
Ölen 30 kişiden kaçının ismini okuyabiliyorsunuz yuka-rıdaki satırlarda? Bir tek inşaat şirketinin ortaklarından İsmail Kulak adını.
Geçen hafta gerçekleşen uçak kazasında 30 kişi öldü. Giriş metni Milliyet'ten alındı ama neredeyse bütün medya benzer haberlerle, şirket or-tağını manşetlere taşıdı. Öyle ya, "sıradan" veya işçi değildi o, şirket ortağı bir patrondu. İsmini önceden duymamış olsak da patron oluşunun doğası gereği onun ismi haber değeri taşıyordu; işçi-ler ise basit bir istatistik malzemesi idi.
Irak'ta 650.000 insan yaşamını yitirdi. Ne yüz binlerce Iraklı, ne hastane kapılarında, ne maden göçüklerinde, ne de okulda faşist terörde hayatını yitirenler haber olabiliyor burjuva basınında.
Derdimiz elbet tek tek isimlerimizi o gazetelerde okumak değil. 29 işçinin öldüğü uçakta 1 tek patronun adını manşete taşımayı uygun gören yayınlarda "sıradan insanların" öyküsü ne denli gerçekçi olabilir? Sorunları, yaşadıkları kaygılar nasıl olur da kendine yer bulur?
Bulmuyor ve bulamayacak. Bu nedenle yalan gündemleri ve yalan haberleri dayatan "tarafsız" gazetelere karşı, kendini "devrimci antikapitalist" diyerek taraf ilan eden militan bir gazeteyle (evet elinizdeki gazeteyle) "sıradan insanların" sıradan sorunlarını tartışmak gerek. En önemlisi ise bu sorunlara karşı harekete geçmek için, bu gazetenin bizim en değerli silahımız olduğunu unutmamak gerek.
Ersin TEK