Sosyalist İşçi 273 (24 Şubat 2007)

 

Sayfa 6 :



Toplumda önemli bir kırılma:
'301 kere hayır'
Düşüncelerini açıkladıkları için 2005 yılında 157 gazeteci, yayıncı ve aktivist ceza tehdidi altında yargılanırken, bu rakam Bianet Medya Gözlem Masası'nın hazırladığı rapora göre, 2006'da 293'e çıktı. Söz konusu 293 kişiden 72'si TCK'nın 301. maddesinden (eski 159), 35'i 216. maddesinden (eski 312/2), sekizi Atatürk aleyhinde işlenen suçlara dair yasadan, 24'ü de çeşitli düzenlemelerde yerini bulan 'yargıyı et-kilemek' iddiasından mahkemelik oldu. Ayrıca, Hrant Dink'in 301. madde çerçevesinde yargılanma süreci, öldürülmesine giden yolun taşlarını döşedi. Biz de, önümüzdeki günlerde çok tartışılacak bu konu ile ilgili, Karakedi Kültür Merkezi'nde, öğretim üyesi ve gazeteci, hukukçu Turgut Tarhanlı ve Barış Girişimi üyesi avukat Ergin Cinmen ile '301 Kere Hayır' başlığı altında bir toplantı yaptık.

Turgut Tarhanlı: Hrant'ı uçuruma yargı itti
301. madde şöyle der: Birincisi, Türklüğü, Cumhuriyeti veya Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni alenen aşağılayan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. İkincisi, Türkiye Cumhuriyeti Hüküme-ti’ni, devletin yargı organlarını, askeri veya emniyet teşkilatını alenen aşağılayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Üçüncüsü, Türklüğü aşağılamanın yabancı bir ülkede bir Türk vatandaşı tarafından işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte bir oranında artırılır. Dördüncüsü, eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz.
Hukukta, özellikle ceza hukukunda, bir menfaati korumak için ceza hükmü koyarsınız. Burada da bu kurumların menfaati korunmaktadır. Ancak bu kurumlar gerçek değil, tüzel kişilerdir, yani insanların kurduğu organlar ve yapılardır. Fakat yargı yerleri bu kurumların aşağılanmasından, tahkir ya da tezyif edilmesinden söz ederken bu kurumları sanki insanmış gibi ele alıyor. Dolayısıyla burada aslında ifade özgürlüğünün sınırlanması söz konusudur. İfade özgürlüğü demokrasilerde sınırlandırılabilir. Fakat demokrasilerde bu sınırlandırmanın temel bir ölçütü, çok hassas, adilane bir dengesi vardır. Mesela fındık veya ceviz kabuğunu kırmak için kullanılan aletler vardır, fakat o aleti kötü kullanı-yorsanız kabuğun içindeki fındığı da tuzla buz edebilirsiniz. 301. madde aslında yukarıda adı geçen kurumları zedeleyebilecek ve olumsuz anlamda etkileyecek bir takım eylemlerin örtülmesi için hüküm verme sürecini etkileyici bir aygıt, bir cendere olarak kullanılıyor.
Biliyorsunuz Hrant Dink'e dava açılma gerekçesi Türklüğe hakaretti. Bu davanın açılması için savcılığa yapılan şikayet metni ırkçı bir metindir. Yani Hrant Dink nezdinde Ermenileri aşağılayıcı ve onların karşısında Türkleri yüceltici bir içeriğe sahip. Bu suç duyurusu metni aslında suç işliyor. Böyle bir metnin yargı ve yürütme süreçlerinde itiraz edilmeden kabul edilmiş olması ayrımcılığa dayalı bir sistemin benimsenmiş olduğunu gösteriyor. Mahkeme bu sözleri bir Ermeni söylediği için Türklüğe hakaret edildiğine kanaat getirmiştir. Bu tamamen etnik temelde, ırk temelinde bir hüküm inşasıdır. Yargı süreci Hrant'ın o uçurumun kenarına itilmesinin payandalarını oluşturmuştur.

Ergin Cinmen: Irkçılık suç olmalıdır
301 gibi kanunlar düşman üretme saiki ile çıkı-yor. Bunu daha iyi anlamak için bu yasaların gerekçelerine bakmak lazım. 301'in gerekçesinde 'Türklükten ne anlaşılır' konusunda şöyle yazıyor: 'Türklükten, dünyanın neresinde yaşarsa yaşasınlar, Türklere has müşterek kültürün ortaya çıkardığı ortak varlık anlaşılır. Bu varlık Türk milleti kavramından geniştir ve Türkiye dışında yaşayan ve ortak kültürü paylaşan toplumları da kapsar'. Yani Misak-ı Milli'yi de aşıyor, dünyanın neresinde Türk varsa, 301 oradadır diyor.
Bu toplum ne kadarsa, bizim yargıcımız ve savcımız da o kadardır. Çünkü bu yargıç ve savcılar devletin, o camfanusun içinde büyür. Ceza kanunlarında maddi unsur, manevi unsur, hukuka aykırılık unsuru vardır. Bizdeki hakim ve savcılar sadece maddi unsura, yani lafın söylenip söylenmediğine bakar, kasıt olup olmadığına bakmaz.
Başbakan Erdoğan 301 ile ilgili sivil toplum örgütlerinden görüş istedi. Sivil toplum örgütleri de yasada 'Türklük' denmesin, 'Türk milleti' denilsin önerisini getirdi-ler. Bunun bir şey değiştirmeyeceğini söyledik. Yargıtay Ceza Kurulu'nun Hrant hakkında verdiği kararda, Türklük kavramının devletin insan unsuru ile ilgili olduğunu ve bu kavram ile Türk milletinin kastedildiğini söyler. Yani, düşünce özgürlüğü vardır, ama sınırları vardır.
Bence ırkçılık propagandası suç olmalıdır. Etnisiteler korunmalıdır. Ayrıca, 216/2'ye göre Türkiye'de etnisiteler korunmaktadır. Ama Türklük daha fazla korunmaktadır.
Ne yapılması gerektiği konusuna gelince, bence özellikle Hrant Dink'in öldürülmesinden ve cenazesinden sonra toplumun bu konudaki algıları açıldı. Cenazede atılan 'Hepimiz Hrant'ız, Hepimiz Ermeniyiz' sloganı bu toplumda çok önemli bir kırılma yarattı. Artık bu sorunun tartışılması ve çözülmesi işini sadece azınlıklara bırakmamalıyız, çünkü aslında burada aşağılanan bizle-riz. Türkiye'de azınlıkları aşağılayan ifadeler kullanan kişilere dava açmalıyız, gazetelerde çıkan yayınlarla ilgili suç duyurusunda bulunmalıyız, medyayı bu konuda sürekli canlı tutmalıyız. 'Hepimiz Hrant'ız, Hepimiz Ermeniyiz' sloganına dava açıldı. Bu konu toplumun gündeminden uzun süre düşmeyecek. Biz de bu süreçte yargıyı zorlayabilir, ırkçı maddelerin ve 301. maddenin kaldırılmasını sağlayabiliriz.


Irkçılığa DurDe

İstanbul'da bir girişim başlatıldı. Girişimin temel amacı ırkçılığın yasaklanmasını ve ceza yasasına girmesini, ırkçılık yapanların ceza almasını sağlamak. Hedef ırkçılığa-milliyetçiliğe karşı kalıcı bir platform oluşturmak.
Karakedi Kültür Merkezi'nde girişimin iki toplantısı yapıldı. Bu toplantılarda üzerinde anlaşılan birkaç temel nokta şöyle belirlendi:
- Platformumuz ırkçılığa, milliyetçiliğe, ayrımcılığa açıkça karşı olan herkese açıktır.
- Protesto edici değil, kazanıcı kampanyalar yapmalıyız.
- Her türlü milliyetçilikle aramıza uzun bir mesafe koymalıyız.
- Platform sol grupların dar birliği mantığına sahip değildir. Yaygın, geniş, kapsayıcı ve kalıcı olmalıdır.
Bu doğrultuda yapılabilecek kampanya önerileri de oldu. Örneğin, 301 kaldırılsın kampanyası yapan her girişimle dayanışmak, medyadaki ırkçılığı takip etmek ve toplanan bilgileri kamuoyunda yaygın biçimde duyurmak, ırkçı-milliyetçi sözler sarfedenler hakkında suç duyurusunda bulunmak (örneğin, Kerinçsiz hakkında dava açıp mahkeme önlerinde gösteri düzenlemek), dildeki ve ders kitaplarındaki ırkçı-milliyetçi söylemleri tespit edip teşhir etmek, ırkçılık ve milliyetçilik hakkında bilgilendirici toplantı, seminer, vb düzenlemek, imza kampanyaları yapmak, meclise basınç uygulamak üzere milletvekilleriyle temasa geçmek, bir etnik müzik konseri veya festivali düzenlemek.
Bunun ilk adımı olarak, Karakedi'de 22 Şubat'ta "301 kere hayır!" başlıklı bir toplantı yapıldı. Konuşmacılar Turgut Tarhanlı ve Ergin Cinmen'di. Yaklaşık 60 kişi katıldı. Mart ayı içinde de "Irkçılık nedir?" başlıklı bir toplantı yapılacak. Yapılabilecekler bununla sınırlı değil. Her türlü yeni öneri desteklenecek. Ayrıca grup kendisine bir logo arıyor. Bu konuda da destek bekliyor.
Platformun hedefi yalnız İstanbul'la sınırlanmaktansa tüm diğer şehirlerde de ben-zer ayaklar oluşturmak. İletişime geçmek kolay:

[email protected] adresine bir mail yollamanız yeterli.