Sosyalist İşçi 275 (17 Mart 2007)

 

Sayfa 3 :


BAŞYAZI
Bu hareket milliyetçiliği yenecektir
Hrant cenazesine rağmen hala milliyetçiliğin yükseldiğini ileri sürenler var. Hatta panikleyenler var. Sosyalist İşçi gazetesi bunun tam tersini anlatıyor. Milliyetçiliğin yükseldiği belki söylenebilir ama karşısındaki güç ondan çok daha büyük.
Hrant Dink’in cenazesi bu gücün ne kadar büyük ve etkin olduğunu kanıtladı. Yüzbinlerce ve yüzbinlerce insan cenazeye katıldı ve o güne kadar bir tabu olan sloganı tereddütsüz attı: Hepimiz Ermeniyiz.
Bu bir milattır. Artık bu ülkede milliyetçiler değil milliyetçiliğe karşı olanlar güç kazanmaktadır. Çizgi çekilmiştir ve herkes hızla tutum alı-yor, safını belirliyor.
Milliyetçiler, vatanseverler, yurtseverler bir tarafta toplanıyor, milliyetçiliğe karşı olanlar diğer tarafta. Bu mücadeleyi kimin kazanacağı ise şimdiden belli.
Milliyetçiliğe karşı olanlar çok büyük bir hareketin parçası. Dünyanın hiç bir yerinde milliyetçilik güçlenmezken Türkiye’de 3 tane vatansever, yurtsever bunun tersi bir gelişmeyi oluşturamazlar.


Dünyanın sonuna doğru
Çevreci hareket çok uzun bir süredir sayısız konuda dünyayı uyardı. Fazla dikkate alınmadılar. Sosyalistler, özellikle de “reel sosyalizme” inanan sosyalistler çevreci hareketin sesini hiç duymadılar ve hatta küçümsediler. Oysa “reel sosyalizm” dünyanın kirlenmesine en çok katkıda bulunan ülkeler topluluğuydu. Bugün Rusya ve diğer Doğu Bloku ülkeleri hâlâ dünyanın en kirli alanları.
Ancak bugün dünyanın karşı karşıya olduğu durumu görmemek ve bunun değişimi için kolları sıvamamak artık mümkün değil.
Bilimcilerin arka arkaya yaptığı açıklamlar küresel ısınmanın beklenenden çok daha hızlı geliştiğini gösteriyor. Veriler ısınmanın bu biçimde gelişmesi halinde dünyanın ömrünün çok olmadığını gösteriyor.
Küresel ısınmaya karşı bir dizi tedbir alınabilir. Ancak en önemli tdbir açık ki sorunu kökünden çözmektir.
Antikapitalist hareketin temel sloganlarından birisi “kapitalizm öldürür, kapitalizmi öldürelim” küresel ısınmaya karşı çok anlamlı. Kapitalizm gerçekten de öldürüyor ama sadece kâr hırsı ile insanları değil, tüm dünyayı, tüm canlıları öldürüyor. Dünyanın sonunu getiriyor. Bundan kurtulmanın tek yolu kapitalizmden kurtulmaktır.


Savaşa karşı panayır
9-11 Mart tarihlerinde Kadıköy’de kurulan Barış Panayırı’na binlerce insan katıldı. Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu’nun düzenlediği panayır etkinliklerinde yok yoktu. Yaklaşık 45 kurumun destek verdiği ve üç gün süren panayırda, İstanbul-Bağdat arasında köprü kurulmaya çalışıldı.
Küresel Eylem Grubu KEG de panayırda standlarıyla 28 Nisan’da yapacağı iklim mitinginin çağrısını yaptı. Bir yandan ABD’nin işgal politikaları diğer yandan küresel ısınma! İki konuda dünyanın merkezi gündemleri olmayı sürdürüyor.


İstihbarat devleti
Dil alanında tek resmi referans kabul edilen Türkçe Sözlük'te Andıç kelimesinin karşılığı şöyle: Bir konuda uyarı ve hatırlatma amacıyla yazılan not. 2005 Nisan ayında aynı sözlüğe giren 'derin devlet' tanımı ise şöyle: Devletin çıkarlarını gözetip kolladığı öne sürülen, göz önünde olmayan örtülü güç.
Bu tanımlara ve 'andıçların' sürekli el altından sızdırılmasına bakarak andıçın ve derin devletin gizli, üzeri örtülü olmasını bekleriz. Ama Türkiye'de her ikisi de sürekli ortalıkta.
Basına fişleme
Genelkurmay'dan bir 'Medya Güvenilirlik Raporu' basına sızdırıldı. Buna göre bazı basın-yayın organları TSK yandaşı, bazıları karşıtı. Yani ordu basını fişliyor. Hatırlarsak 28 Şubat darbesi sonrasında da benzeri bir fişleme vakası yaşanmıştı. PKK üst düzey yönetiminden Şemdin Sakık yakalandığında onun itiraflarıymış gibi sunulan bazı suçlamalar gazetelerde yer aldı. PKK'ye yardım ettiği öne sürülen gazeteciler ifşa edildi. Bunun sonucunda Mehmed Ali Birand ve Cengiz Çandar'ın da aralarında bulunduğu bazı gazeteciler işten atıldı, İHD Genel Başkanı Akın Birdal suikasta uğradı. Çünkü ordu o 'andıç'la bu kişileri hedef göstermişti (daha sonra bunların tamamen uydurma olduğu kanıtlandı). Şimdi de aynısı yapılıyor.
Nazi yöntemleri
Bu fişlemeyi yapanlar, her şeyden önce, koruduklarını iddia ettikleri Anayasa'ya ve kanunlara aykırı davranmışlar ve açıkça suç işlemişlerdir. Devletin silahlı gücünü elinde tutanların basın-yayın kuruluşlarını ve mensuplarını, siyasî eğilimlerini belirterek 'TSK karşıtı-yandaşı' şeklinde fişlediği bir ülkede basın özgürlüğü ve demokrasiden söz edilemez. Hiçbir demokratik ülkenin silahlı kuvvetleri bu tip bir fişleme yapmaz.
Faşist diktatörlüklerde bile benzer fişlemeler, silahlı kuvvetler tarafından değil, özel olarak oluşturulmuş bi-rimler tarafından yapılırdı. Nazi Almanyası'nda bu gibi işlemler Alman ordusu tarafından değil SS'ler tarafından yapılıyordu. Kaldı ki bu konu Genelkurmay'ın ne yetkisi ne de uzmanlık alanı içindedir. Basının neyin yandaşı, neyin karşıtı olduğuna karar verecek tek merci vardır, o da okur kitlesidir.
Özel Harp Dairesi
Geçen yıl gayrinizami savaş, Özel Harp Dairesi ve Özel Kuvvetler Komutanlığı'yla ilgili bir tartışma sonucu Genelkurmay resmi bir açıklama yaptı. 'Bu birim, Soğuk Savaş yıllarında, özellikle Sovyet yayılmasına karşı, gayrinizami savaşı örgütlemek için kurulmuştur. Çok önemli görevler yerine getirmiştir' dedi. 'Ama niye hâlâ var' sorusunun cevabını vermedi.
Hâlâ var çünkü 'devletin çıkarlarını gözetip kolladığı öne sürülen, göz önünde olmayan örtülü güç' demokrasiyi değil istihbarat devletini savunuyor. Askeri tatbikatlarda kuvvetleri 'mavi kuvvetler-kırmızı kuvvetler' diye ayırıp savaştıran TSK toplumu da mavi ve kırmızı diye ayırabileceğini sanıyor. Ama yanılıyor.
28 Şubatçılar
Her türlü 'sorun'u çözme konusunda kafası sadece darbe yapmaya çalışanlar, SS subaylarının kasaturalarında ve flamalarında yer alan 'Sadakat şerefimizdir' şeklindeki Nazi sloganını bile taklit eder. Kışla duvarlarına 'Orduya sadakat şerefimizdir' diye yazarlar. Böylece topluma, 'Orduya sadakat göstermeniz lazım' mesajını verirler. Oysa orduya sadakat gösterilmez. Ordu hükümete, Anayasa'ya, demokrasiye sadakat göstermelidir. Varlık nedeni budur.
Ama totaliter bir ideolojiye yaslanan, hiyerarşik bir yönetimi özleyen ordu fişlemelerle bir istihbarat devleti kurmaya çalışıyor. Onun siyasi sözcüsü CHP Genel Başkanı Deniz Baykal da, yeni andıçın kurum içi değerlendirmeye yönelik olduğunu belirterek bu konuda Başbakanlığın yaptığı benzeri uygulamaları eleştiriyor. Hükümet tarafından medyanın baskı altına alındığını iddia eden Baykal "Basın özgürlüğü açısından maalesef susturma, yıldırma yöntemleri aleni bir biçimde götürülmektedir" diye konuşuyor. Yani ordu böyle değerlendirmeler yapabilir, hükümet yapamaz. Tam darbeci mantığı.
Sonları geliyor
Rahatları kaçtıkça bu gibi provokasyonlara girişecekleri zaten ortadaydı. Şemdinli, 'iyi çocuklar', 'dinamik güçler', Vatansever Kuvvetler, bayrak yürüyüşleri bunun açık göstergeleri. Ama kısa vadede bu provokasyonlar olsa bile sonuçta tutmayacak. Çünkü yaşatmak istedikleri sistem aslında çöktü.
Sistemin çöktüğünü sistemin parçaları söylüyor. Evren söylüyor, MİT Müsteşarı söylüyor, kontrgerillacı Mehmet Ağar söylü-yor. Artık bu düzeni devam ettirmeleri mümkün değil.
Cengiz ALĞAN