Sosyalist İşçi 277 (29 Mart 2007)

 

Sayfa 2 :


Komutandan icat: Türkmetre

Kıbrıs'ta CTP Genel Başkanı ve Başbakan Ferdi Sabit Soyer ile Barış (?) Kuvvetleri Komutanı Korgeneral Hayri Kıvrıkoğlu arasında bir gerilim yaşandı. Gerilimi, seçimle işbaşına gelen hükümetin başı değil, atamayla işbaşına gelen asker çıkardı.
Askerin dediğine göre CTP kurultayında İstiklal Marşı okunmamış ve sadece demokrasi şehitlerinin anısına saygı duruşunda bulunulmuştu. Bu nedenle asker, bir törende, Başbakan'ın elini sıkmadı ve gerekçelerini de mikrofondan herkese duyurdu.
Kıvrıkoğlu'na göre Başbakan ve partisi (Cumhuriyetçi Türk Partisi) Türk değildi. "Türklüğünü ispat et diye!" bağırıyordu asker.
İnsan milliyetini nasıl ispat eder? Ne yapması gerekir kanıt getirmek için? Ya bir de ederse ne olur ona "sen Türk değilsin" diyenin hali? İyisi mi Türklüğü ölçen bir alet icat etsinler, 'abuk sabuk' konuşan birileri çıkınca dayasınlar aleti, ak koyun kara koyun çıksın ortaya. Tartışmaya mahal kalmasın.


50. Yılında AB’ye eleştiri

"27 AB ülkesinin liderle-rine, birkaç kilometre güneyimizdeki bir kıtada en savunmasız, zayıf ve mahrum insanlar Sudan'da katledilirken biz Avrupalılar bu kutlamaya nasıl cesaret ediyoruz? Vahşetten daha fazla vahşeti önlemek için kurulan AB'nin Darfur'daki katliamları önlemek için söyleyecek bir sözü, uygulayacağı bir prensibi, yapacak bir şeyi yok mu? Srebrenitza'daki ödleklik tekrar mı edilecek? Eğer öyleyse, biz neyi kutlu-yoruz?
Politik katılımlarımızın zayıflığını mı?
Siyasi sınıflarımızın gereksiz tefekkürlerini mi?
Bürokrasilerimizin iktidarsız hiçliklerini mi?
Auschwitz'e izin veren ve Bosna'da başarısız olan Avrupa Darfur'daki katliama tahammül etmemelidir. Avrupa siyasi sınıf ağlarından, birinci dünya ülkelerinin ekonomi kulübü olmaktan, ve bürokratik şişkinliklerden daha öte bir şeydir. Avrupa insanın değerine ve onuruna önem veren ve yaşatan bir kültürdür. Bu ortak kültürün adına 27 AB başkanını Sudan rejimine karşı tedbir almaya çağırıyoruz.
Onları kıyılarımızı, sağlık sistemlerimizi, ve mallarımızı kullanmaktan men edin. Bankalarımızdaki mal varlıklarını dondurun ve diğer duyarlı ülkeleri harekete geçirin.
Afrika'da bir medeniyet yok olurken biz bir kere daha seyirci kalmayalım, Avrupa medeniyetini aldatacak şekilde davranmayalım.
Bu çağrı bize bir hediye ve kanıt olsun. Her şey düzeldiğinde hep birlikte onurluca kutlayalım."
İMZA...
Umberto Eco
Dario Fo
Günter Grass
Jürgen Habermas
Václav Havel
Seamus Heaney
Bernard Henri-Levy
Harold Pinter
Franca Rame
Tom Stoppard


Sağlık'ta yıkım yine geçemedi !

Yaklaşık bir yıldır sokaklarda yürüttüğümüz GSS kampanyası yine gerçekliğini gösterdi. İnsanlık dışı uygulamalar içeren ve sağlık hakkımızı tamamen elimizden alan Sosyal Güvenlik Reformu'nu hükümet bir kez daha üzerinde köklü değişiklikler yapmak üzere ertelemek zorunda kaldı. Başından beri tüm kesimlerce tepki toplayan yasa defalarca bizim dillendirdiğimiz nedenlerle geri çevrilmiş ve ertelenmişti. Şimdi ise bir sonraki görüşülme tarihi 2008 olarak açıklandı. Konu ile ilgili açıklama yapan Çalışma Bakanı Başesgioğlu, Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararı sonrasında reform üzerinde köklü değişiklikler yapılması gerekliliğinin ortaya çıktığını söyledi. Şimdi önümüzde daha uzun bir zaman var, 2008'e kadar daha güçlü bir kampanya ile sokaklarda olmak üzere KEG'in Sağlıkta Yıkıma Son ve Mediko kampan- yalarını güçlendirmek üzere sokaklarda olmaya devam etmek gerekiyor.


Nükleer lobisi kıpırdanıyor

Geçtiğimiz hafta içinde nükleer enerijyle ilgili üç önemli gelişme yaşandı. Önce, nükleer enerji yasasının komisyonlardan geçerek meclis gündemi-ne geldiği haberi duyuldu. Ardından, Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu'na (TAEK) 'yerli nükleer teknolojiyle elektrik üretimi geliştirmesi' için 3 milyar YTL kaynak ayrılmasına karar verdi. Ödeneğin bir bölümünün ise nükleer atık yönetimi konusundaki araştırmalarda kullanılacağı açıklandı.
Kamuya ait bu paranın pek çok uzman tarafından ölü kabul edilen nükleer enerji araştırmaları için kullanılmasına karar verildi. Bu haberi ise Turgay Ciner'e ait bir şirket olan Park Holding'in, Mersin Akkuyu'da nükleer santral kurmak üzere Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu'na (EPDK) başvurduğu haberi izledi.
Park Holding, 1600 MW kurulu gücünde olacak santral için talep ettiği üretim lisansında, alım garantisi istemediğini açıkladı. Holding, başvurusunda, santralı 2015 yılında bitirmeyi de taahhüt etti. Çok daha ucuz, temiz ve tehlikesiz alternatiflerine rağmen Türkiye için ciddi bir tehlike halini almaya başlayan nükleer enerji macerası, nükleer santrallerin yarattığı tehlikelerin tekrar gözden geçirilmesi ve güneş, rüzgar gibi alternatif enerji kaynaklarına yönelinmesi için gerekli kamuoyu baskısını her geçen gün daha gerekli kılıyor. 26 Nisan'da, onbinlerce insanın hayatına mâl olan Çernobil nükleer santral felaketinin hatırlatmak üzere, "Başka bir enerji mümkün!" sloganıyla 28 Nisan'da Kadıköy'de gerçekleşecek Türkiye Kyoto'yu imzala mitingi bu haberlerle birlikte büyük bir önem kazanıyor.
Kıbrıs’tan elinizi çekin!
Kıbrıs'ta Rum nüfusu çoğunlukta Türk nüfusu azınlıktadır. Türk ordusu Ecevit'in emri ile bu adanın yarısını işgal edinceye kadar da birleşik ve bağımsız bir ülkeydi. Bu adada çıkan her etnik sorun esas olarak Türk ve Yunan egemen sınıflarının kışkırtmasıyla ile çıkıyordu.
Kıbrıs'ın Türk ordusu tarafından işgal edilmesiyle kurulan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni adanın yarısını işgal altında tutan Türkiye'den başka hiçbir ülke tanımıyor.
Kıbrıs'ta çözümün bir tek adımı var: Türkiye'nin Kıbrıs Cumhuriyeti'ni tanıması. İkincisi ise adadaki Kıbrıslı olmayan askerlerin çekilmesidir. Bu iki adım tamamlandığında Kıbrıs Türkiye'nin gündeminden düşecektir ve Türkiye Kıbrıs'a kendi sömürgesi olan bir ülke gibi davranmaktan vazgeçecektir.


Milliyetçilere bir darbe daha!
Türkiye'nin bir çok yerinde yapılan newroz kutlamalarına binlerce kişi katıldı. İstanbul’da 40 bin, Diyarbakır'da 300 bin kişi katıldı. Gösterilerde bir araya gelen binlerce kişi, "yaşasın halkların kardeşliği", "barışa bir ses çift taraflı ateşkes" sloganları attı. Mitinglerde "ırkçılığa ve şovenizme karşı halkların kardeşliği", "Ya gerçek demokrasi ya hiç", "Newroz piroz be, Newroz kutlu olsun" dövizleri taşındı. Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir konuşmasında "Türkiye korkuları ile yüzleşecektir. Artık geçmişte ısrar etmenin anlamı yoktur. Değişim kaçınılmazdır" dedi.
Bu yıl düzenlenen Newroz gösterilerine katılımın yüksek olması bu ülkede milliyetçiliğe prim vermeyen bir damarın olduğunu bir kez daha gösterdi. Katılım devletin tüm tehditlerine rağmen oldukça yüksekti. Bunun ilk işaretini Hrant Dink'in öldürülmesinin ardından düzenlenen cenaze töreninde görmüştük. Yüz binler 'Hepimiz Hrant'ız Hepimiz Ermeniyiz' di-yerek yürümüşler, yıllarca beslenen Ermeni düşmanlığını benim-semediklerini göstermişlerdi. Şimdi de Newroz’da yüzbinler 'Yaşasın Halkların Kardeşliği' sloganıyla sokaklara çıktı. Böylece halk, özellikle seçimlerin yaklaşmasıyla milliyetçilik dozu artanlara, her fırsatta milliyetçiliği, halklar arasındaki düşmanlığı körüklemeye çalışanlara, milliyetçilikten yana olmadığını gösterdi. Son dönemde yaşadığımız bu iki umut verici olay bize milliyetçiliğe karşı mücadele etmenin de ne kadar kolay olduğunu gösteriyor.


Irkçılar ve ırkçılık

Irkçı atasözleri
Çingeden çoban olmaz, Yahudi’den pehlivan.


MERAKlitus
Milliyet'in anketine göre kendisini Türk değil, Türkiyeli olarak tanımlayanların oranı kaçtır?