Sosyalist İşçi 277 (29 Mart 2007)

 

Sayfa 8 :


Irak'ta bakkala gitmek
Iraklı kadın hakları savunucusu Yanar Muhammed Irak'ta yaşayan kadınların durumunu tarif etmeye çalışı yor:
"On yıllardır görmediğimiz aşırılıkçı, kadın karşıtı uygulamaların geri döndüğünü görmek yüreğimi burkuyor. Benim Irak'ta büyüdüğüm zamanlarda kadınlar okula giderdi; eğitimli, profesyonel, çalışan kadınlar toplumun bir parçasıydı. Bugün bakkala gitmeye kalkan bir kadın hayatını tehlikeye atmış oluyor. Hayatlarımız bizden çalındı."
İşte Amerikan işgalinin Irak halkını içine sürüklediği durumun özeti. Birleşmiş Milletler (BM) Irak Yardım Misyonu'nun (UNAMI) son raporuna göre, kadınların cesetleri morglara bırakılıyor; aileler de namuslarının lekelenmesinden korkarak bu cesetleri almıyor. Rapora göre, 2006'da yalnızca Necef'te aileleri tarafından alınmayan ve gömülen 140 kadın cesedi var. Bir başka "namus cinayeti" vakasında, ortaokul öğrencisi bir kız çocuğu doğu Bağdat'ta silahlı milisler tarafından halk arasında asıldı; onu kurtarmaya çalışan erkek kardeşi de vurularak öldürüldü.
Kuzeyde, kadınların ya kazara ya da intihar girişimiyle kendini yaktığını aktaran rapor, 239 vakayı "namus cinayeti" olarak niteliyor. Ölü kadınların vücutlarında korkunç yaralar bulunuyor.
Yeni askerler
ABD işgali altında geçen dört yılda, 650 binden fazla sivil öldürüldü, 2 milyon Iraklı ülke dışına kaçtı, 2 milyona yakının da ülke içinde yerinden oldu. Her ay 50 bin kişi (yani bizim seçimlerde 1 bağımsız milletvekili çıkarmamıza yetecek sayıda insan) yerinden oluyor. Ederi sadece 2 YTL olan steril iğne, oksijen maskesi veya K vitamini olmadığı için ölen Iraklı çocuklar var.
Bush ise, çekilme baskıları karşısında hâlâ "ülke güvenliğinin büyük bir darbe alacağını" söyleyip Irak'a 43 bin yeni asker göndermeyi planlıyor. Bu arada, yeni petrol yasası, BP, Shell ve Exxon, Chevron gibi çokuluslu petrol şirketlerinin 30 yıllık sözleşmelerle Irak'ın petrol gelirlerine el koymalarını sağlıyor. İşgalciler Irak halkının kanını her manada emmeye devam ediyor.



Bush'un başı dertte
Senato Adalet Komisyonu, Beyaz Saray görevlilerinin sekiz federal savcının görevden alınması konusunda bilgi vermesini istiyor. Bu kararlar sonucunda yetkililere celpler gönderilmesi Kongre ile Beyaz Saray'ı açık bir savaşa sürükleyebilir.
İfade vermesi istenen yetkililer arasında Başkan George Bush'un siyasi danışmanı Karl Rove ve eski şahsi hukuk danışmanı da var. Kongre'de çoğunluğa sahip olan Demokrat Parti, savcıların siyasi gerekçelerle görevden alındığını öne sürüyor. Tartışmaya konu olan sekiz savcıdan bazıları siyasi yolsuzluk suçlamalarını araştırıyordu.


Bolton’dan inciler
BBC sordu ABD Dışişleri Bakanlığı'nda silah kontrolünden sorumlu bakan yardımcısıyken, tartışmalı biçimde, Amerika'nın BM büyükelçiliğine getirilen John Bolton yanıtladı.
Geçen yıl İsrail Lübnan'a saldırdığında ateşkes ilanına karşı çıkan ABD'nin tutumuna dair görüşünüz:
"Amerika'nın o sıradaki tutumundan ve yaptıklarından gurur duyuyorum."
Irak'a saldırı konusunda herhangi bir pişmanlık duyuyor musunuz?
Pişmanlık duyduğum bir şey yok.
Irak'tan ayrılmanın zamanı geldi mi sizce?
Bence, Irak'taki Amerikalı asker sayısını artırma kararı alırken Başkan Bush, Iraklılara barış içinde bir sivil toplumu isteyip istemediklerine karar verme fırsatı vermek istedi.
Başkan Bush, Irak'ın işgalinin Ortadoğu'da yeni bir demokrasi dönemi açacağını vaat etmişti ama dört yıl sonra ortada çok farklı bir manzara var. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Amerika Birleşik Devletleri demokrasiyi özendirmeyecek de ne yapacaktı yani? Belki İngilizler monarşiyi pek sever ama Amerika'nın böyle bir şey önermesi söz konusu bile olamaz.


Zarar derken?
Sağlıkta dönüşüm programının en önemli ayaklarında olan Genel Sağlık Sigortası, bir olasılık seçim sonrasına kaldı. Her ne kadar IMF, bir an önce uygulanmasını diretse de, büyük olasılıkla AKP'nin yeniden seçilmesine olan ihtiyaç ve güven anlaşmalarını sağladı.
Bütün bu sağlıkta dönüşüm programı boyunca, ana akım basında ve hükümetin ağzında, "sosyal güvenlik kurumları zarar ediyor" sözleri sakız oldu.
Özellikle SSK üzerinden bir "zarar" heyulası yaratıldı. Yeni uygulamayla da özerk bir kurum yaratılacağı ve kendi kendini idame ettireceği balonu anlatılıyor. Daha doğru ifadeyle: Bizi yolacaklar. Çünkü kurum açık verirse, "zarar" etmemesi gerektiği için ya toplanan katkı paylarını arttıracaklar ya da sağlık hizmetlerini daraltacaklar. Sonuçta, bir çok sağlık hizmetini ve hastalığı kurum ödememeye ama bizden daha çok para istemeye başlayacak.
Bunun adı da, zarar etmemek olacak.
Bugüne kadar zarar ediyor denilen sağlık ve sosyal güvenlik kurumları bunu mu yapmamış? İnsan düşünmeden edemiyor. Sağlık zaten yaşayan tüm insanların hakkı değil mi? Sağlık kurumu nasıl zarar eder, nasıl kâr eder?
Kâr ve zarar kavramları ticari işletmelere dair kavramlar. Sağlıkla ilgili kurumlara devletin aktardığı paralar onun zarar ettiğini göstermez. Sağlığa bütçe ayrıldığını, bu sayede de insanların sağlık hizmeti aldığını gösterir. Eğer devlet, sağlığa bütçe ayırmayacaksa neye ayıracak?
Sağlıkta dönüşüme karşı kampanya yapıyoruz. Şimdi çok iyi bir vakte de sahibiz. Eğer ısrarcı olursak, esas "zarar" eden şey, bu dönüşümü uygulamak isteyen hükümet olacak!
Ersin Tek