Sosyalist İşçi 283 (19 Mayıs 2007)

 

Sayfa 2 :


2 Temmuz'da mahkemedeyiz
Hrant Dink'in katledilme-sinin üzerinden yaklaşık 4 ay geçti. Cinayetle ilgili on ikisi tutuklu, on sekiz sanık hakkında dava açıldı. Davalara ilişkin ilk mah-keme 2 Temmuz'da İstanbul 14. Ağır Ceza Mahke-mesi'nde yapılacak. Ama dava basına ve kamuoyuna kapalı olacak. Gerekçe, katilin 18 yaşından küçük olması.
4 ay boyunca davayı aydınlatabilecek herhangi bir bilgi dosyaya eklenmediği gibi, varolan bulgularında karartılmaya çalışıldığı Dink'in avukatları tarafından sık sık dile getiriliyor. Davanın seyrini belirleyecek bazı temel bulgular dosyalardan çıkar-tılmış ya da eklenmemiş durumda.
Yasin Hayal ilk sorgusunda cinayet silahını geçen yıl deniz kazasında ölen bir arkadaşından aldığını söylemişti. Gerçekte böyle olmadığı kanıtlandı. Buna rağmen cinayet silahının nereden sağlandığı dava dosyasında yok.
Mc Donalds bombalamasından sonra cezaevine giren Yasin Hayal, cezaevi günlerinden itibaren Hrant Dink'i öldürmeyi tasarladı. Bu amaçla cezaevindeyken bir dizi görüşme yaptı. Savcılık cezaevinden bu görüşmeleri istediğnde, aldığı yanıt, cezaevi bilgisayar diskinin bozuk olduğuydu. Görüşmeler böylece dosyaya geçmedi.
Azmettirici Yasin Hayal'in ve abi Erhan Tuncel'in cinayetten önce çok sayıda uçak yolculuğu yaptıkları dikkati çekti. Bu bilgi de dosyalara girmedi.
Katilin cinayetten sonra çok sayıda telefon görüşmesi yaptığı tanıklarca kanıtlandı. Hatta üzerinden iki sim kart çıktı. Telefon görüşmeleri de dosyaya girmedi.
Yasin Hayal'in eniştesi Coşkun İğci bir jandarma muhbiri. Katilin bu muhbirle 57 kez, Hayal'in ise 51 kez telefon görüşmesi yaptığı biliniyor. Bu görüşme-lerin içeriği dosyada yok.
Bunların dışında sayısız bilgi ve bulgu görmezlikten gelinerek dava dosyasına alınmıyor. Bu haliyle dava tepedeki isimlere dokunmadığı gibi, katilde dahil sanıkların hafif cezalarla kurtulmasının da önünü açıyor.
Gözümüzün önünde oynanan bu oyuna izin vermemeliyiz. Bu nedenle 2 temmuzda duruşma günü mahkemenin önünde unutmadığımızı hesap soracağımızı söylemek bir kez daha önem kazanıyor.


Sendikal mücadeleye kıyım
Sabah gazetesi ve atv'de çalışan üç gazeteci sendikalaşma faaliyetlerinden ötürü işten çıkarıldılar. İşten çıkarılan Sabah Gazetesi editörlerinden Cengiz Erdinç bianet'e şöyle konuştu: "Hedefimiz sadece özlük hakları, maaşlarımızın yükselmesi değil, bağımsız gazetecilik yapmak, işleyişte söz hakkına sahip olmak, bu da ancak sendikal örgütlenmeyle mümkündü."
Merkez ve Medya çalışanları son bir haftadır sendikalaşmaya dönük müthiş bir baskının olduğundan sözediyorlardı. Çalışanlar, bulundukları her yerde sendikadan çıkmadıkları taktirde işten atılma tehdidiyle karşı karşıya kaldılar.
Yöneticiler bu işin başını çektiğini düşündüklerinin peşindeydiler ve üç gazeteciyi sudan bahanele rle işten attılar.
Bağımsız gazeteci kimliklerini korudukları için işten atılan Sabah'tan Cengiz Erdinç, atv'den Ozan Pezek ve Burak Ersemiz'in haklarını alana kadar verecekleri müca-delenin yanında olmak gerekir.
Basında örgütlenme gerçekleşmeden Türki-ye’de ne doğru dürüst sendikal haklardan ne de özgürlüklerden bahsedilemez. Basında sendikalaşma basında özgürlükdür.


Bağımsız adaylar kampanyası
14 Mayıs Cuma akşamı Kadıköy'de Bağımsız Aday forumu yapıldı. Gerek örgütler gerek sendikaların katılımı açısından epey katılımlı bir forum gerçekleşti. Tartışma ve önerinin bol olduğu bu forum, bir yanı ile umut verici görünürken bir yandan da yapılmaya çalışılan işe ne kadar uzak olduğumuzu gösteriyordu.
Komiteler
Forumda konuşmacılar ellerinde seçim sürecinde uygulanması gereken programlar, oluşturulması gereken komiteler ve bu komitelerde bulunacak isimler hatta aday isimleri ile konuşma kürsüsüne çıktı. Diğer tarafta da çıkan birkaç genç sayılabilecek kişi ise, isimlere ve programlara takılmadan nasıl daha geniş kalabalıkları bu fikir etrafına toplayabileceğimizi düşünelim, kendi dışımıza taşmaya çalışalım dedi.
Düşündürücü olan, bağımsız ortak aday kampanyası ile yaratılan kutuplaşmada arada kalan, şimdiye kadar yapılan saldırgan ve insani çıkarlarımızı gözetmekten uzak politikalardan bıkmış insanlara üçüncü bir alternatif olmaya çalışırken hala kaçmaya çalışılan o eski zihniyetten nasıl da kopamıyor olunduğuydu.
Sokakta kampanya
Toplantı sonunda bağımsız ortak aday kampanyasına destek olması ve sürece dahil olmaları üzere parti, sendika ve aydınlar üzerinde baskı yaratmaya çalışacak bir komite kuruldu.
Tüm bunlarla elimizde kalan kısa zamanda örgütlenmeye çalışılan kampanya şimdiye kadar bir araya gelmeye zorlanan örgütlenmeleri aynı fikre yaklaştırması açısından iyi niyetli bir girişim. Ancak kazanıma gitmeye çalışırken sokaktan ve bu alternatifi bekleyen kitlede uzak iş yapmaya çalışması olumsuz. Bu kadar kısa zamanda ulaşmaya çalıştığı kitleyle yani sokak ile buluşması pek mümkün görünmüyor.
Uzun soluklu kampanya
Oysa daha uzun soluklu, kazanıma daha yakın olabilecek ve sokakta yapılacak bir kampanya hem kitlelerle bizleri buluşturacak hem de sokağın bize tekrar inanmasını sağlayacaktır.
Bu yönlerine rağmen uzun bir zamandan sonra bu kadar ortak nokta da buluşabilen bir girişimi desteklemek önemli. Çerçevesinin belirlenmesinde ortaklaştırıcı ve sokağı da içine alacak bir oluşumun şekillenmesine yardımcı olmak gerekir.


Emekçiler kamplaştırılıyor
İzmir mitingiyle doruğuna çıktığı iddia edilen "cumhuriyet mitingleri"'ne ilişkin bazı sendikacıların görüşleri:
Eğitim Sen 1 No'lu Şube Başkanı Mahir Uslu: "Bu mitinglerde en çok, "Türkiye laiktir, laik kalacak" sloganı atılıyor, bizce Türkiye'de laiklik yok. Laikliğin olabilmesi için Diyanet kaldırılmalı, Anayasa değişmeli. Siyasi partiler din üzerinden politika yapmamalı."
Belediye İş 2 No'lu Şube Başkanı Süleyman Karakaya: "Halkın sağlık hakkı, sosyal güvenlik hakkı elinden alınırken, eğitim özelleştirilirken 'cumhuriyete sahip çıkma' adı altında düzenlenen mitinglerin işçi ve emekçiler açısından bir yararı yok."
DİSK Ege Bölge Temsilcisi Azad Fazla: "Biz cumhuriyetin sosyal değerlerine sahip çıkmak istiyoruz, şoven yaklaşımlardan yana değiliz."
Petrol-İş Aliağa Şube Başkanı İbrahim Doğangül: "Sadece laiklik üzerinden vurguların yapılmasını doğru bulmuyoruz. Asıl konuşulması gerekenler konuşulmuyor."
Eğitim Sen 6 No'lu Şube Başkanı Adil Serim: "Bu miting emekçilerin istemlerine ne bir çözüm üretebilir ne de üretmeye yönelik bir yardımı olabilir. Cumhuriyete sahip çıkma ve laiklik adı altında ülkenin emekçileri kamplara bölünmektedir. Bu kişi ve kurumların, cumhuriyete sahip çıkma adına gerçekçi olmadıklarını görüyoruz."


DTP'ye baskı boşa çıkacak
Demokratik Toplum Partisi (DTP) Diyarbakır'da gerçekleştirdiği iki günlük toplantını sonucunda seçim stratejisini açıkladı. Strateji, parlemontada temsil adaletsizliğine neden olan yüzde on barajına karşı, seçimlere bağımsız adaylarla girmek olarak açıklandı.
Hedeflerinin bağımsız adaylarla parlemontaya girip, grup oluşturmak ve Kürt sorununun barışçıl çözümü için siyasi mücadele vermek olduğunu söyleyen DTP'lilere devletten yanıt gecikmedi.
Meclisteki her türlü oturumda kavga eden, birbirlerinin gözünü oyan partiler, DTP'nin seçimlerde önünü keseceğini düşündükleri bir yasada güç birliği yaptılar. Neredeyse mecliste bulunan bütün milletvekilerinin (430) oyuyla bağımsız adayların isimlerinin birleşik oy pusulasına yazılmasını şart koyan yasayı çıkarttılar. Amaç, Türkçe okuma-yazma bilmeyen Kürt seçmenlerin işini zorlaştırmak.
Devlet, Kürtleri yok sayan politikalarında ısrarlı bir tutum içinde. Bu düşmanca tutuma karşı Kürt halkıyla dayanışmak çok önemli. Devlet tarafından yürütülen baskı ve sindirme politikalarına böylesine direnmiş bir halkın böyle bir gözdağı ile sineceğini düşünmek aptalca. Kürtler kısa sürede Türkçe okuma yazamayı da öğrenirler ve parlemontaya da girip gruplarını oluştururlar.