Sosyalist İşçi 286 (16 Haziran 2007)

 

Sayfa 6 :


Komünist yurtsever olamaz
“İşçinin milliyeti ne Fransız, ne İngiliz ne de Alman’dır, onun milliyeti emektir, özgür köleliktir. Onun hükümeti Fransız, İngiliz ya da Alman değil sermayedir. Onun doğal ortamı Fransız, İngiliz ya da Alman değil, fabrika havasıdır. Ona ait olan toprak Fransız, İngiliz veya Alman değil, yerin bir metre altındaki topraktır.”
(Karl Marks, 1845)

Karl Marks için 1845’de bu denli açık olan gerçek bugün Türkiye’de kendilerine sosyalist veya komünist diyenler tarafından hala karşı çıkılan bir tutumdur.
Türk solunun bir kısmı için milliyetçilik kemalizmden devralınmış bir tutumdur.
Oysa, bir işçi için hangi sınırlar içinde yaşadığı veya o sınırlar içinde hangi ulustan patronların olduğu önemli değildir. Bu nedenle yaşadığı sınırlar içinde, çalıştığı fabri- kada patronun ulusal kimliğinin de bir anlamı yoktur.
Dün bir Türk patron için ücretli kölelik yaparken, yarın bir İtalyan patron için ücretli kölelik yapmak işçinin yaşamında bir değişiklik yaratmaz. İtalyan patron özel olarak Türk patrondan daha kötü veya daha iyi değildir. Her iki ulustan patron da sonuç olarak sermaye birikimi için kâr ve daha çok kâr ister, yani daha çok ve daha çok sömürü ister.
İşçinin aynı ulustan bir patrona sahip olması, onun yaşamını daha iyi hale getirmez.
Milliyetçilik ve yurt- severlik gibi kavramlar sadece ezen sınıflar için, yani patronlar için anlamlı ve önemlidir.
Çünkü milliyetçilik ile patron sınıfı kendilerine bir sınır çizerler ve o sınır içindeki bölgeyi, üzerinde yaşayan tüm insanlarla birlikte kendi pazarları olarak görürler. Başka uluslardan patronların kendi pazarlarına girmesine de mümkün olduğunca engel olurlar. İşte bu nedenle patronların milliyetçiliğe ihtiyacı vardır ve zaten millet ve milliyetçilik kavramları da kapitalizm ile birlikte ortaya çıkmışlardır.
Yurtseverlik, yani milliyetçilik patronların çalışan sınıfları birleş- tirdikleri bir bayraktır. Bu bayrak, patronların tari- fine göre bütün ulusun çıkarlarını korur. Bu ulus içinde kapitalistler de vardır, işçiler de. Dolayısıyla, patronlara göre, patron ile işçinin çıkarları diğer uluslara karşı birdir. Bu nedenle diğer uluslara karşı birlikte mücadele etmelidirler.
Oysa, diğer ulusa karşı verilen mücadele sadece ve sadece patronların çıkarları için, ya patronların ulusal pazarını korumak ya da ulusal pazarlarını büyütmek için verilir. İşçilerin bu mücadelen hiç bir çıkarları yoktur.
İki komşu ülkenin işçileri neden birbirleri ile savaşsınlar? Neden birbirlerine düşman olsunlar? Birbirleri ile nasıl bir çelişkileri, sorunları olabilir ki?
Bir ulusa ait patronların pazarı büyüdüğünde o ulusun işçi ve emekçileri için yaşam koşulları daha mı iyi olur? Hayır.
Ama bir ulus bir başka ulusun patronlarının egemenliği altına girince o ulusun emekçileri için bir sorun ortaya çıkar. Çünkü yeni egemen ulusun patronları ezilen ulusun emekçilerini iki kere sömürmeye ve baskı altına almaya başlar.
Böyle bir koşul oluştuğunda, işçi sınıfı için sömürüye karşı mücadelenin yanı sıra ulusal baskıya karşı da mücadele etme gereği ortaya çıkar. Ancak bu mücadele, ulusal bir mücadele değildir.
Ulusal mücadele, ulus kavramı içine giren bütün sınıf ve tabakaların ortak mücadelesidir. Oysa işçi- ler ulusal baskıya karşı mücadele ederken, aynı anda kendi uluslarının patronlarına karşı da mücadele etmek zorundadırlar. Bu nedenle hiç bir zaman anavatan için savaşmazlar ve bu nedenle hiçbir zaman yurtsever olmazlar.
Birinci dünya savaşından önce sosyalistlerin uluslararası örgütlenmesi 2. Enternasyonal utanç verici bir biçimde milliyetçiliğe kayarak yurtsever bir politika benim- sedi.
Bu yurtsever politika sonucu 2. Enternasyonal’e bağlı partiler kendi ülkelerinin işçilerine diğer ülkelerin işçilerini düşman olarak gösterdi- ler ve işçiyi işçiye kıydırdılar.
O yıllarda Lenin, Troçki ve Rosa Lüksemburg bu milliyetçi/yurtsever politikaya karşı çıktılar ve Rus Devrimi’nden hemen sonra 3. Enternasyonal her türlü milliyetçi/yurtsever politikayı redde- derek kuruldu.
3. Enternasyonal’in politikaları Stalin ve stalinistlerin kontrolüne geçince, Rusya’nın bu karşı dev-rimcileri milliyetçiliği ve yurtseverliği, 3. Enternas-yonal’in temel politikası haline getirdiler. Çünkü bu yeni egemen sınıf için, Rusya’nın “sosyalizmin anavatanı” olarak savu-nulması ve dünya komünist hareketinin tek varlık nedeninin bu olması gerekiyordu.
Nitekim kısa süre sonra Stalin, Almanya’ya karşı süren savaşı “yurtsever savaş” olarak tanımladı.
Bugün Türkiye’de sol milliyetçiliği, yurtseverliği öne çıkaranlar aslında patronlara yardımcı olmakta ve ülke çapında emekçi sınıfların bölünmesine katkıda bulunmakta, milliyetçiliğin artmasına da katkıda bulunmaktadırlar.
Devrimci marksistler ise milliyetçiliğin ve yurtse-verliğin her türüne karşı uzlaşmaz bir mücadele verirler. Milliyetçiliğin ve yurtseverliğin sol saflara patron sınıfı tarafından sokulduğunu savunurlar.

Doğan TARKAN


Genç sivillerin demokrasi sınıfı

Son dönemde darbeye karşı net tutumu ile öne çıkan Genç Siviller oluşumu tarafından 9 Haziran tarihinde Ankara'da "Demokrasi Sınıfı" adıyla Meclis Milli Egemenlik Parkı'nda bir etkinlik düzenlendi.
Yaklaşık 250 kişinin katıldığı etkinlikte Fikret Başkaya "Resmi İdeolojiye Giriş", Mithat Sancar "Hukuka Giriş", İlhami Güler "Şeriat Nedir, İrtica Nedir?, Kim İster?", Hidayet Şevkatli Tuksal "Mitingler, Kadınlar ve Korkular", Tanıl Bora "Ankara Sendromu: Darbecisine Aşık Olmak", Ahmet Çiğdem "Merkezde Çevre Korkusu", İhsan Dağı "Dış Mihraklar Arası İlişkilere Giriş", Ayhan Bilgen "Türkler ve Kürtler Bir Arada Yaşamayacaksa Artık Batsın Bu Dünya" başlıkları ile on beşer dakikalık sunumlar yaptılar.
Yapılan sunumlarda Türkiye'deki resmi ideoloji, modernleşme geleneği, iç politikada otoriter, şoven ve milliyetçi yapıyı besleyen dış politika anlayışı, yükseltilmeye çalışılan milliyetçilik, cumhuriyet mitingleri ve son dönemde yaşanan siyasi kriz üzerinde duruldu. Sunumların yanı sıra insanların serbestçe söz alabildikleri "Hayt Park" ve "Forum" bölümleri de yer aldı.
Konuşmalarda, gerçek anlamda özgürlükten yana olmak için, her türlü darbe ve muhtıraya karşı olmak gerektiği, bütün mağdurların demokratik kazanımlar için bir arada mücadele etmesi gerektiği vurgulandı. Genelkurmay'ın kitleleri şoven- milli- yetçi zeminde linç girişimlerini de içeren gösteriler düzenlenmesi çağrıları yaptığı ve demokrasiden, barıştan ve insan haklarından yana olan kurum ve kuruluşları hedef gösterdiği "e-bildirgeyi" yayımlamasından bir gün sonra böyle bir etkinliğin yapılması oldukça anlamlı oldu.
Ayrıca darbeye karşı farklı kimliklere sahip muhalif insanların ortak tutum sergilemesi açısından Demokrasi Sınıfı'nın oldukça başarılı olduğunu söyleyebiliriz.
Etkinlik sırasında Milliyetçiliğe ve Irkçılığa DurDe ve Küresel BAK'ın aktivistleri olarak kendi standlarımızı açtık. Pek çok kişiye DurDe ve Küresel Bak'ın etkinlikleri hakkında bilgi verildi. 2 Temmuz Hrant Dink cinayeti duruşması ve İncirlik Amerikan Üssü’nün kapatılması kampanyası için çağrı yapıldı, iletişim için katılımcılardan e-mail adresleri ve telefon numaraları alındı.


Irkçı ve milliyetçi partilere oy yok!
Irkçılığa ve Milliyetçiliğe DurDe Girişimi, “nefreti yayanlara oy verme!” çağrısı yaptı.
DurDe diyor ki:
- Hrant Dink'in katili 301. maddenin kaldırılmasını istemeyen partilere oy yok!
- "Ne Mutlu Türküm demeyen düşmandır" anlayışını destekleyen ve bir çok etnik, kültürel ve dini kimliğin varlığını yok sayan partilere oy yok!
- "Ya bizdensiniz, ya düşman" anlayışı ile kendilerinden olmayanlara yok olmaktan başka alternatif tanımayan partilere oy yok!
- Her an harekete geçmeye hazır silahlı çeteleri desteklediği gün gibi ortada olan partilere oy yok!
- "Ya susturacağız ya kan kusturacağız" sloganını bayraklaştıran partilere oy yok!
- Özgürlüğün yasalarca garanti altına alınmasını, ırkçılığın ise yasalarca mahkum edilmesini savunmayan partilere oy yok!
- "Milliyetçilik, ulusalcılık, yurtseverlik, vatanseverlik" gibi söylemlerle sağdan ya da soldan ırkçılığı besleyen fikirleri savunan partilere oy yok!
- Misyoner faaliyetleri diye söze başlayıp tüm Hristiyanları hedef gösteren ve bunun üzerinden örgütlenmeye çalışan partilere oy yok!
- Milliyetçilik ve savaş birlikte meşrulaşır. Milliyetçi söylemlerle savaş çığırtkanlığı yapanlara oy yok!
Onlar insanları ırk, ulus, vatan kavramları ile bölmeye çalışırken bizler insanların siyasal, dinsel, etnik, kültürel ve cinsel kimliğinden dolayı hiçbir düzeyde ayrımcılığa uğramadığı bir dünya için çalışıyoruz. Bu dünyayı istemeyenlere oy yok!

DurDe’ye katılmak için:
www.durde.org iletişim listesine kayıt olabilirsiniz.