Sosyalist İşçi 290 (14 Temmuz 2007)

 

Sayfa 6 :


Seçimler ve yeni sol alternatif
Genel seçim sürecinin son düzlüğüne girildi. Bazı tartışmaları seçim çalışmalarının hızı içinde erteliyoruz. Ama bazı tartışmaları ertelemeden yapmakta, hem seçim çalışmalarının başarıyla yürütülebilmesi için hem de seçimlerden sonra daha sağlıklı adımlar atılabilmesi için ertelenmemesi zorunlu.

Darbe tehdidi altında
Seçim sonuçları hakkındaki tahmin yarışları 27 Nisan muhtırasının militarist ağırlığını bir ölçüde hafifletti. Bu hafifleme bir ilüzyonun ürünü. Çünkü gerçekte darbe tehdidi tüm ağırlığıyla tepemizde sağlanan bir kaya gibi. Genelkurmayın bu kadar müdahil olduğu ve böylesine büyük bir toplumsal kutuplaşmayla girdiğimiz özel bir seçim süreci yaşıyoruz.
Seçim sürecinde solun izlediği bütün bir propaganda hattı ve çalışma temposu, seçimlerden sonra uyanacağımız Türkiye manzarasına da müdahele etme gücü taşıyıp taşımadığımızı belirleyecek.

Meclise Baskın gerek!
İstanbul 2. bölgede bağımsız aday Baskın Oran etrafında süren kampanya, kısa bir süre içinde "Bin Umut" kampanyasına takıldı. Baskın Oran kampanyasının aktivistleri tökezlemeden yolarına devam etme yeteneği gösterdiler. Güçlü bir tanıtım kampanyası, standlarda dağıtılan binlerce bildiri, Baskın Oran'ın televiz-yonlardaki konuşmalarının yarattığ etkiyle, çeşitli seçim bürosu açılışlarının ve şenliklerin yarattığı katkıyla binlerce insanın Baskın Oran'a oy vereceği kesinleşiyor.
"Sesimiz Baskın olsun" kampanyası etrafında yeni bir sol alternatifin ipuçları doğuyor. Üstelik, politik tezleri hayli iddialı olan, Kürt sorunundan Ermeni sorununa milliyetçi cumhuriyet tezlerini alt üst eden, ayrımcılığa karşı mücadelen darbeye ve ırkçılığa karşı insanları dik durmaya çağıran, önümüzdeki on günlük seçim çalışmaları sırasında başarılabilirse tüm ezilenlerin kürsüsü haline gelme potansiyeli taşıyan radikal bir kampanya yaşıyoruz.
Esaki sola, geleneksel hiyerarşik yönetim sap-lantılarına, CHP'nin solcu parti olarak tanıtılmasına öfke duyan, bu solla mesafelenen, AKP-CHP kutuplaşmasına, "yeni liberal-milliyetçi liberal" kutuplaşması olduğunu görerek karşı çıkan, binlerce insan, sokaklardaki özgürlük arayışının simgesi olarak Baskın Oran kampanyası etrafında bir araya geliyor.
Az sayıda örgütlü gücün desteklediği 2. bölge seçim kampan-yasında yeni bir sol alternatifin ilk adımları inşa ediliyor. Sadece savaşlara, ırkçılığa, yoksulluğa, küresel ısınmaya ve darbelere karşı olduğu için heyecanlanmıyor aktivistler, aynı zamanda, aşağıdan bir hareket olarak örgütlenme potansiyellerini, birleşik bir sol olarak örgütlenme ihtimallerini ve en önemlisi aktivistleri emir komite mekanizmasının bir nesnesi değil fikirleri ve enerjisiyle tüm kampanyaya müdahale etme yeteneği taşıyan özneler olarak algıldığını hisettirdiği için büyük bir heyecan yaratıyor Baskın Oran kampanyası.
Bu kampanyanın karşısında aday çıkartan solcular ise eskiyi temsil ediyor. Eskiyi yani örgüt çıkarlarını her şeyin üstünde tutmayı, eskiyi yani parlamenterizmi, eskiyi yani keskin görünümlü uzlaşmacılığı, eskiyi yani kariyerizmi.

Meclise Ufuk gerek!
İstanbul'da 1. bölgede ise Ufuk Uras kampanyası çok büyük bir heyecan yarattı. Ufuk Uras'ı tıpkı Baskın Oran gibi, yeni bir hareketin sesi olarak gören çok sayıda aktivist var. "Meclise Ufuk Gerek!" kampanyasını da yeni bir sol temelde şekillenmesinin başlangıcı olarak görmek için çok sayıda işaret var.
Ama kampanya daha başından itibaren iki ayrı kanalda yürümek zorunda kaldı. Burada, bir bağımsız aday etrafında süren bir kampanyanın başarı kazanması için gerekli olan sayısız inisiyatifin açtığı ayrı kanallardan değil, kampanyayı kendi slogan ve motifleriyle belirlemeye çalışan merkezlerden söz ediyorum. Bin Umut kampanyası, Ufuk Uras'ın kendi adayları olduğunu hemen her seçim bürosunda anlatıyor. Bin Umut kampan-yasının Ufuk Uras'ı desteklemesi bir şeydir, Ufuk Uras'ın her seçim etkinliğinde Bin Umut adayı olarak tanıtılması başka bir şeydir. Bu müdahale o kadar garip bir boyut kazanmış durumdadır ki, Kadıköy Salı Pazarı'nda Ufuk Uras'ın yaptığı pazarcılarla ve halkla görüşme etkinliği sırasında, "Kürt halkının özgürlüğü için, Kürt sorununun siyasi çözümü için, halkların kardeşliği için oyla Ufuk Uras'a” sloganlarını atan arkadaşımız, Bin Umut kampanyası sürdürcüleri tarafından "Bin Umut adayı olduğunu söylese-nize" uyarılarına maruz kalmıştır.
Ufuk Uras etrafında aynı zamanda, Kürt sorununun belirleyici önemini gören ve içeren bir kampanya yapmaktan çok ideolojik bir propaganda biçimini öne çıkartanların kendilerine şu soruyu sorması gerekiyor: Pazarda alış veriş yapan bir ev kadınına "Kürt halkının özgürlüğü için, barışçıl çözüm için, halkların kardeşliği için" çağrısı mı, yoksa "Bin Umut adayı" çağrısı mı daha somut bir etki yaratır?
Kürt halkının yıllardır maruz kaldığı baskılara karşı duyarlı olmanın yolu, Kürt halkının kendi kaderini kendisini belirlemesi için mücadele etmekten ve Kürt hareketinin yıllardır uzattığı barış çağrısına olumlu bişr cevap vermesi için devlet üzerinde baskı yapmaktan geçer. Kürt illerinde bağımsız Kürt milletvekili adaylarının seçilmesi için tüm gücümüzle destek olmamız gerekir. Ama Bin Umut adı altındaki bir kampanyanın "batı"da gösterdiği milletvekili adaylarını desteklemek bir zorunluluk değil. Batıda desteklenecek adayların Kürt sorununda siyasi çözümü savunması, ırkçı ve milliyetçi yaklaşımları teşhir etmesi ama Kürt sorunun yanı sıra ve belirgin bir biçimde sosyal sorunlara, küresel ısınmaya, nükleer santrallere, darbeye, ABD'nin Irak işgaline, yoksulluğa, eğitim ve sağlık sisteminin çökertilmesine karşı da yüksek volümden değinmesi gerekir.

Yeni bir sol parti gerek
Baskın Oran ve Ufuk Uras bu özelliklere sahiptir. Bu iki isim etrafında süren seçim kampanyasında meclise girmek en önemli adımdır ama önemli olan tek adım değildir.
Kazanacağımız her oy, 23 Temmuz'dan itibaren can yakıcılığından hiçbir şey kaybetmeyecek sorunlara karşı örgütleyeceğimiz mücadeleye verilen oy demektir. Ufuk Uras kampanyasına hiçbir örgütle ilgisi olmayan binlerce insan güç katıyor. Bunun nedeni sadece Ufuk Uras'ın meclise girme ihtimalinin yüksek olması değil. Birlikte yepyeni adımları atabileceğimiz yeni bir hareketin şekillenme ihtimali hepimizi heyecanlandırıyor. Kürt sorununun çözümüne "batı"dan yapılabilecek en büyük katkı yeni, radikal, kitlesel, sosyal demokrasinin sol kanadından on binlerce bağımsız aktiviste kadar özgürlükçü bir örgütlenme ağı içinde mücadele etmek isteyen tüm kesim ve bireyleri kapsayan bir solun şekillenmesidir. Hrant Dink'in öldürülmesi ve arkasından gelen Cumhuriyet mitinglerinden sonra sol saflar milliyetçiler ve enternasyonalistler olarak net bir biçimde bölünmüştür. Oran ve Uras'ın hangi tarafta olduğu ise çok açıktır.

Şenol KARAKAŞ


MedyaManyak
Arka arkaya saçmala, yazı olsun

Müesses nizam yanlısı köşe yazarlarının Baskın Oran ve Ufuk Uras'ı "eleştiren" (tırnak içine aldım çünkü eleştirmenin de bir raconu vardır) yazılarını okudukça keyfim yerine geliyor. İki sebepten ötürü. Birincisi, bu köşe yazarlarının bağımsız sol adaylarla uğraşma ihtiyacı hissetmesi İstanbul'un her iki yakasındaki kampanyaların yarattığı yankının boyutlarını gösteriyor. İkincisi de, yazılarının içeriği ve üslubu itibariyle yandaşları dışındakileri etkileme şansı olmayan söz konusu yazarlar "reklâmın kötüsü olmaz" kabilinden hocalarımızın tanıtımını yapıyor (mazot fiyatını tartışan tüm siyasetçilerin farkında olmadan Cem Uzan'ın reklâmını yapması gibi).
Son olarak Cumhuriyet'ten Hikmet Çetinkaya maazallah seçimin kaderini etkileyecek (!) bir yazı kaleme almış. Cumhuriyet okumayı 5 yıl önce bıraktığım için haberim olmayacaktı ama, Ufuk Uras mail grubuna düşmüş "Bu da ne böyle?" gibi yorumlar eşliğinde.
Çetinkaya'ya göre, bir yanda Ertuğrul Günay ve Zafer Üskül, diğer yanda Baskın Oran ve "din bezirgânları" (Bunlar da kim? Ve bezirgân ne demek, bilen var mı?) CHP'yi ırkçılıkla suçluyorlarmış… Yok öyle bir şey sayın köşe yazarı. CHP ne ırkçı ne de faşist, ama çok partili Türkiye tarihinde hiç olmadığı kadar milliyetçi ve tutucu bir parti oldu çıktı. Bu bile CHP'ye sırt dönmek için fazlasıyla yeterli. Yok ama neymiş, ırkçılıkla suçlanıyormuş… Beğenmediğin görüşleri çarpıtma raddesinde abart, favori partini eleştirilerden koru… Bu arada, ben Günay ve Üskül'ü CHP'nin solunda görüyorum. Çünkü CHP öylesine sağcı ki, bu partinin solunda kalmak için özel bir çabaya gerek yok. Ama Çetinkaya'ya bunu söylerseniz muhtemelen sizi İstiklâl Mahkemesi'nde yargılama hayalleri kurar.
Çetinkaya önce CHP'nin Sosyalist Enternasyonal'den atılmasını savunan Avrupalı bir politikacıya kızıyor. Sonra AKP'nin ABD ve AB güdümünde olduğu tespitini yapıyor (sanki CHP kardeş partisi MHP'yle beraber iktidara gelse ezilen dünya halklarıyla dayanışmaya girecek). Ardından "AKP'yi destekleyip dincilerle işbirliği yaparsanız, askere küfredip Barzani'ye selam gönderirseniz televizyon kanallarında iş kapar, Avrupa'da konferans başına 1000 Euro kazanırsınız" gibi ifadeler kullanıyor. Soyut, komplocu ve dayanaksız "iddia"larla ortalığa çamur atmak ne kolay! Hedef de belirtilmemiş, artık okur kime mâl ederse.
Çetinkaya yazının sonunda bağımsız adaylara el atmış. Bu bölümde yazılan her şey uydurmasyon kategorisinden. Güya Oran'a büyük destek varmış ama Uras'a yokmuş. Kimilerine göre Oran "solcu", Uras "kötü solcu"ymuş. ÖDP Oran'a destek, Uras'a köstek oluyormuş. Aydınlar Oran'a destek verip Uras'tan kaçıyormuş… Yazılanlar o kadar gerçekdışı ki, neresini düzelteceğini şaşırıyor insan. Ama ben eminim birileri Çetinkaya'yı yanıltmış olmalı, yoksa kendisinin Uras ve Oran kampanyalarında çalışanları birbirlerine düşürmek gibi bir amacı katiyen olamaz!
Burak Cop


Liseli SaKa'da
Biz antikapitalist, savaş karşıtı liselileriz. Dünyadaki liselilerin ne kadar önemli olduğunun bilincindeki liselileriz. Bizler geleceğiz. Geleceğimizi bir avuç çıkarcı yaratığın ceplerini doldurmakla harcayamayız. Bu bilinçler doğrultusunda savaş karşıtı Liselisaka dergisini çıkartıyoruz. Bu dergi bizimdir ve geleceğimizi kimsenin eline bırakmayacağız.
Biz nerede miyiz? Her yerde Ankara'da, İstanbul'da, İzmir'de, Manisa'da, sokakta...
1 Mayıs'ta ,12 Mayıs'ta 'medikomu vermiyorum' mitinginde, 2 Haziran G8 karşıtı gösteride, İncirlik üssü kapatılsın forumunda, 2 Temmuz kardeşimiz Hrant Dink için basın açıklamasında ve oturma eyleminde...
Biz okullardayız. Aşılanmaya çalışan sistemi çökertmek için uğraşıyoruz. Anne babalarımızdan kaçarak eylemlere toplantılara geliyoruz ve biliyoruz ki çabalarımızın, kaçmalarımızın sonucunu alacağız.
Bize yazın, katılın: [email protected]
LiseliSaKa'dan Murat