Sosyalist İşçi 295 (25 Ağustos 2007)

 

Sayfa 7 :


BARIŞAROCK
5 YAŞINDA!
2003'te müziğimizi küreselleşmenin halkla ilişkiler etkinliği haline getirmeye çalışan bir çokuluslu şirkete karşı başlattığımız karşı festivalimiz, 5. senesine kendi gündemini ve kendi geleneğini yaratmış, Türkiye'nin en büyük müzik festivali ve en önemli barış eylemlerinden biri olarak giriyor. Barışarock, dünyanın haline bakıp yükselttiğimiz "acil barış" çığlığı ile müziğin umudunu buluşturuyor.
DÜNYA SAVAŞLARLA KAN AĞLIYOR.
2007'de de temel meselemiz barış! İnsanlık, 20. yüzyılın kanlı mirasını 21. yüzyıla taşıdı. Dünyanın dört bir yanında yanan savaş ateşleri milyonlarca insanın yokolmasına yol açarken, dünya yoksulluk, tecavüz, kan ve acı denizinin içinde büyük acılarla kıvranıyor. Savaş, insanlığın en büyük felaketi. Ve savaşmak bir kadermiş gibi yutturulmaya çalışılıyor. Savaş çığırtkanları susmak, doymak nedir, bilmiyorlar. Oysa savaş çılgınlıktır. dünyanın evimiz, insanlığın ailemiz olduğunu görememektir. Savaş insanlığın intiharıdır.
Barışarock olarak, savaşsız bir dünyanın mümkün olduğuna inanıyoruz. Bu yüzden uluslar arası savaş karşıtı hareketin bir parçasıyız.
HEPİMİZ FARKLI, HEPİMİZ EŞİTİZ!
Irkçılık dünyanın her yerinde kullanılan bir hipnoz yöntemi. hem uyutuyor hem güdülüyor, böylelikle kışkırtıyor, saldırtıyor. "Benim kanım seninkinden üstün" demek nasıl bir saçmalıktır, anlamakta zorlanıyoruz. "Bir bebekten bir katil yaratan" sistemin ırkçılıktan beslendiğini biliyoruz. Irkçıların "biz kahraman, asil, büyük ve güçlüyüz; diğerleri korkak, zayıf, hain, kalleş ve aşağılıktır." diyerek kana boyadıkları dünyamızın yaşanılır bir yer olması için, ırkçılığın yer yüzünden silinmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Barışarock olarak, ırkçılığa karşı, bütün dünyanın kardeşliğinden yanayız.
BAŞKA BİR ATMOSFER MÜMKÜN!
Kesinlikle farkındayız! Giderek tükenen bir enerji kaynağı olmasına rağmen petrol, milyonlarca insanın kanını döken pis bir savaşın gerekçesi; diğer yandan da dünyayı yaşanmaz hale getiren küresel ısınmanın temel nedenidir. Başta petrol olmak üzere bütün fosil yakıtların denetlen(e)meyen tüketimi, insan neslini tehdit ediyor. Azalan petrol kaynakları hem savaşların sebebi olurken, petrol tüketimiyle salınan karbondioksit, yarattığı "sera etkisiyle" atmosferimizi bir tür fırın haline getiriyor. Eğer bir an önce petrole dayalı enerji kullanımını azaltmaz ve yeni çevre dostu enerji kaynaklarına yönelmezsek gezegenimizi yeni bir felaketin beklediğini biliyoruz.
Barışarock olarak, Türkiye'nin ve Amerika'nın Kyoto sözleşmesini bir an önce imzalamasını savunuyoruz.
BAŞKA BİR DÜNYANIN ŞARKILARI
Barışarock, şarkılarımızın barış için yanyana gelmesi, sesimizin güçlenmesi. notalarımızın kanatlanması. Barışarock, başka bir dünya ve başka bir eğlencenin kapısını aralayan festival. Barışarock, endüstriyel müziğe karşı kalbimizin sesi. Yola çıkarken "rock gücünü samimiyetinden alır" demiştik. 5 yıl sonra müziğin piyasalaştırılarak, içi boşaltılarak, ehlileştirilerek işgal edilmesine Barışarock eylemcesiyle direniyoruz.
Barışarock, piyasaya karşı müziği savunuyor!
BARIŞAROCK, KARŞI FESTİVAL!
"Başka bir hayat mümkün" diye yola çıkan Barışarock; savaşa karşı barışı, ırkçılığa karşı kardeşliği, ekolojik felakete karşı çevreyi savunuyor. 2007 Barışarock festivali bu üç konuyu temel derdi ediniyor.
BARIŞAROCK İLKELERİ
Asla "ticari" olmadı. "Kazanılacak" paraya el sürmeyeceği ve her artıyı barış için değerlendireceği sözü verdi.
Zorunlu kalemler dışında her şeyi dayanışma kültürüyle çözdü.
Tek gündemi ve derdi "barış" oldu. Barış kültürü ve barış çağrısının yaygınlaşması, uluslararası savaş karşıtı hareketin bir parçası olmak yargılarıyla davrandı.
Kendi dışındaki sosyal dertleri olanlarında kürsüsü olmayı tercih etti.
Barışarock internet sitesinden alınmıştır


Irak, Mısır, Heathrow
Bugünlerde sıcaklar falan derken beni fena bir şüphecilik esir aldı. Herşey birbirine bağlıymış gibi gözüküyor. Sabah sabah özgür Irak'ın tümgenerallerinden Abdül Kerim Halaf'ı dinledim: 400'den fazlası öldü, bilançonun yükselmesinden endişe duyuyoruz dedi. Iraklı Yezidiler, işgalden beri gerçekleşen en büyük bombalı saldırıların hedefi olmuşlardı. Sadece Ağustos ayında iki bölge valisini yitiren Bağdat'taki iktidarımsı artık sadece ölü sayıları vermeye alışmış, tehdit savurmaya dahi tenezzül etmiyordu. Irak'ta ölülerin cansız birer istatistik notu olarak birer birer bilançoya yansıması alışıldık bir haber olduğundan ilgim çabuk dağıldı. Sonra ABD Dışişleri Müsteşarı Nicholas Burns'ün bir silah anlşaması için İsrail'de olduğunu duydum. Burns bir yandan İsrail Dışişleri Bakanlığı Genel Müdürü Aharon Abramovitz'le el sıkışarak önümüzdeki 10 yıl içinde İsrail'e 30 milyar dolarlık askeri yardım yapılmasını öngören bir anlaşma imzaladı. Yeni yardım paketi, askeri yardımın dörtte bir oranında artırılmasını öngörürken, anlaşmaya göre, İsrail Washington'un gönderdiği paranın yaklaşık dörtte üçünü Amerikan şirketlerinden silah almak için kullanmak zorunda. Bu denkleme göre, "piyasanın" diğer alıcıları da alışveriş işini ciddiye alsalar iyi olur. Yani, Suudi Arabistan, Mısır ve Körfez ülkeleriyle milyarlarca dolarlık silah anlaşma yapılacağının müjdelenmesi pek de tesadüf sayılamaz herhalde. Yahu tavşana kaç tazıya tut, burada bir oyun mu var acaba derken İsrail'in Mısır sınırını kullanarak İsrail'e "sızan" Darfur mültecilerini topraklarında tutmayacağını açıklaması ilgimi dağıttı. Afrikalı siyahları almayı kabul etmeme kararı politik doğrucu dünyanın aynası medyayı rahatsız etti. İsrail adına açıklama yapan sözcü David Baker, "İsrail içinde yakalanan tüm kaçaklar sınırdışı edilecek. Buna Darfur'dan gelenler de dahil" dedi. Özetle, ortada ırkçı bir durum yoktu. O halde 1 milyona yakın insanın öldüğü Darfur'dan kaçan ve uluslararsı sözleşmelere göre sığındıkları ülkede mülteci olarak misafir edilmesi gereken Darfulular'a bir ayrımcılık yapılmamıştı. Her gün mültecilerle tıka basa dolu olarak Kuzey Afrika'dan, Ege'den ve daha nerelerden denize açılıp, onlarcası ölen insanlar için günümüzde politik duruşu buydu... Haftanın benim için tek iyi haberi İngiltere'den geldi. Heathrow Havaalanı'nda kamp kuran aktivistlerin sayısı hafta sonuna doğru 1,500'ü aşmıştı. İklim değişikliğinin başlıca sebeplerinden olan uçakları durdurmak artık bir hayal olmaktan çıkmış, politik bir gündem olarak İngiliz medyasının gündemine oturmuştu. Polis, bu "saldırıları" sabaha karşı baskınlarıyla önlemeye çalıştıysa da eylem büyüyerek devam etti. Havaalanı kampı, kutup buzlarının tarihte hiç erimdeği kadar hızlı eridiği açıklanırken gündemi yakalamakta hiç zorluk çekmedi. Havalar sıcak, bütçelerin nelere harcanacağı belli, ölü sayıları yükselişteydi. Bir bağlantı varsa da ben çıkaramadım...
Avi Haligua