Sosyalist İşçi 298 (21 Eylül 2007)

 

Sayfa 3 :


BAŞYAZI
İran
Saldırı olasılığı artıyor
Irak ve Afganistan’da hergeçen gün biraz daha sıkışan ABD İran’a saldırmak için hergün yeni bir adım daha atıyor. Kimi yoruncular Bush’un İran’a saldırmasını mantıksız buluyor ve bu nedenle pek ihtimal vermiyor ama Bush tam da bu nedenle İran’a saldırmaya hazırlanıyor. Onun yaptıkları hiçbir zaman mantıklı değil.
Irak’ta giderek daha ağır bir yenilginin içine gömülen Bush ve çetesi çözümü İran’da arıyor.


Anayasa
Özgürlükçü ve eşitlikçi bir anayasa istiyoruz
AKP’nin anayasa önerisi giderek belirginleşmeye başladı. Laik bürokrasi ve Cumhuriyet gazetesi derhal tutum aldı. Solda da bu tutuma yakın söylemler var. Kimi solcular yeni anayasaya karşı tutum alacaklar. Böyle yapanlar 12 Eylül rejimine onay verecekler. Darbelere onay verecekler.
Şimdiden devletin gardiyanları bu meclisin Anayasa yapamayacağını söylüyor. Çünkü kurucu bir meclis olmadığı iddia ediliyor. Kurucu meclis arayanlar darbe bekliyor. Bu çok açık.
DCarbe olacak. generaller seçilmiş parlamentoyu dağıtacaklar, yerine kendi insanlarını atayacaklar ve sonra anayasa hazırlayacaklar. Laik bürokrasi ve ne yazık ki kimi sol gruplar bunu istiyor ve savunuyor.


Hürriyet gazetesi
Gene darbe tehdidi
Hürriyet gazetesinde Ertuğrul Özkök gene tehdit ediyor: darbe olabilir. Ertuğrul Özkök dini bir despotizmin kapıda beklediğini ve her an topluma ve bütün Türkiye’ye hakim olabileceğini söylüyor. Özkök’ün verisi ise bir şehirler arası otobüste bazı yolcuların namaz kılmak için otobüsün mola vermesini istemeleri!
Bu muazzam tehlikeli örnekten yola çıkarak Özkök bunun bir dini despotizm olduğunu ileri sürüyor ve “O despotizm çoğumuzu askerden çok korkutuyor. Hepimiz hissediyoruz ki, askerinkinde hapis var, ama ötekinde cinayet... Biri geliyor ve sonra kendi isteğiyle gidiyor. Öteki gelirse bir daha gitmeyecek.” diyor.
Gerçekten de bugünlerde askeri diktatörlük altında hapis yatmış, işkence görmüş bir kısım insan dahi askeri darbeyi şeriata tercih ettiğini söylüyor.
Öncelikle şunu vurgulamak gerekir; ne darbeyi ne de şeriatı tercih etmek zorundayız. Biri diğerinin alternatifi değildir. Ne var ki “ne darbe ne şeriat” dendikçe sanki bir şeriat tehlikesi varmış gibi darbeye yol açılıyor.
Özkök’ün de yaptığının bir farkı yok. İki kişi otobüsü namaz kılmak için durdurdu diye şeriat tehlikesi anlatıyor ve ardından daha az tehlikeli gördüğü için darbeyi tercih edelim diyor.
Özkök ve benzerleri yanılıyor. Darbe sadece hapse atmıyor, binlerce ve binlerce insanı katlediyor. 12 Eylül’ün, 12 Mart’ın cinayetlerini ne çabuk unuttunuz. Hapishanelerde, sokaklarda, işkencehanelerde ölenleri, idam edilenleri ne çabuk unuttunuz.
Solda durup “ne darbe ne şeriat” diyenler de Hürriyet’ten Ertuğrul Özkök’te aslında aynı şeyi yapıyorlar. Darbe kışkırtıyorlar. Onların asıl sorunu ise şeriat değil. 27 Nisan Genel Kurmay bildirisinin açıkça düşman ilan ettiği “Ne mutlu Türküm” demeyenler “ne darbe ne şeriat” diyenlerin de, Ertuğrul Özkök’ün de asıl sorunu.
Bugün ayırdedici çizgi buradan geçiyor.
F. ALOĞLU


Sol tartışıyor
Çok eski bir ayrışmanın
güncel konumlanışı
Birgün’de yayınlanan Sol Tartışıyor başlıklı röportaj dizisinde söylenenler üzerine söylenecek çok şey var.
Bir kaç istisna dışında kendileri ile konuşulanların çoğunluğu yükselen yeni sola saldırıyor. Akla gelen herşey söyleniyor. Belli ki eski, muhafazakar solda büyük bir telaş var.
Yeni yükselen harekete karşı en önemli eleştirilerden birisi de “köksüz” oluşu. Çünkü yeni sol 1970’lerden bugüne devam etmeye çalışan ve tam da bu nedenle eski ve muhafazakar olan soldan kopuyor. Muhafazakar sol ise yeniyi “köksüzlükle” suçluyor.
Ancak yanılıyorlar. Yeni sol köksüz değil, tam tersine ucu çok derinlere giden köklere sahip.
Bir tarafta sosyalizmi işçi ve emekçilerin kendilerini devlet olarak örgütlemesi olarak gören ve dolayısıyla aşağıdan sosyalizmi savunanlar var, diğer tarafta ise sosyalizmi kendi partilerinin ve dolayısıyla kendilerinin iktidarı olarak görenler var.
Ayrışma ve mücadelenini merkezinde tam da bu sorun var ve bu sorunda alınan tutumlar yenid eğil, çok eski. Marksistlerle anarşistler, enternasyonalistlerle savaş yanlısı milliyetçi sosyal demokratlar, 2. Enternasyonalle 3. Enternasyonal, troçkistlerle stalinistler arasındakiş ayrımlar hep bu tartışmanın üzerine şekillendi. Bugün de Türkiye’de tam da bu ayrışmayı yaşıyoruz.
Bu nedenle ayrışma tar,h içind eher zaman olduğu gibi muhafazakarlarla devrimci marksistler arasında yaşanmaktadır.
Yusuf BULUT


YENİ BİR DÜNYAYI ŞEKİLLENDİRMEK İÇİN
Marksizm 2007


26-29 Ekim
2007

Taxim Hill Hotel
Taksim - İstanbul

4 günlük tartışma toplantıları dizisi

Her yıl DSİP tarafından evsahipliği yapılan Marksizm 2007 bu sene 26-29 Ekim tarihleri arasında istanbul’da yapılacak.
Bu sene Marksizm’de 15 konu tartışılacak. tartışmalara katılacağı şimdiden belli olan konuşmacılar arasında gazeteci yazar Mete Çubukçu ve Metin Yeğin, Tabibler Odası Başkanı Gencay Gürsoy, Greenpeace’den Hilal Atıcı, Arat Dink, Baskın Oran, Ufuk Uras var.

Marksizmde tartışılacak konular

l Yeni liberalizme, savaşa küresel direniş
l Venezüella: Devrim de devrim?
l Rusya’da sosyalizm neden yenildi
l Otonomculuk, anarşizm ve sosyalizm
l Kürt sorununa nasıl bir çözüm
l Sosyalizm ve milliyetçilik

l Devrim nasıl birşey olacak? l Aileden işe kadının kurtuluşu
l Özgürlüğün sineması
l Küresel ısınmayı durdur, dünyayı değiştir
l Şeriat, Türkiye ve laiklik
l Irkçılık ve milliyetçiliği nasıl durduracağız?
l Kapitalizm neden yeni liberal oldu?
l Yeni solun yükselişi
l Yeni bir dünyayı şekillendirmek