Sosyalist İşçi 298 (21 Eylül 2007)

 

Sayfa 8 :


Baro başkanı bile Türüt dostu
Irkçıları yargılayın!
MHP'li türkücü İsmail Türüt'ün "plan yapmayın plan" başlıklı şarkısında açıkça ırkçılık yapması ve Hrant Dink cinayetini savunması tepki topladı. Emniyet ırkçı şarkı ve video klipler hakkında soruşturma başlatırken, İHD, Mazlum-Der ve DurDe faşist Türüt hakkında suç duyurusunda bulundu.
Türüt olayı gösterdi ki ırkçılık bir suç olarak görülmedikçe sıradanlaşmaya ve gelişmeye devam edecek.
İsmail Türüt'de, rezil sözleri yazan "ozan" Arif adlı faşist de yaptıkları işi savunuyor. İlk klibin altından onlarca yeni klibin ortaya çıkması birilerinin bunun üzerinden kampanya yürüttüğünü gösteriyor.

Baro Başkanı'ndan Türüt'e destek
Bu rezil şarkıyı savunanlar da var. Biri İzmir Baro Başkanı Nevzat Erdemir, Erdemir'e göre Türüt adlı "sanatçı" iyi bir iş yapmış:
"Yurtsever olmak ve yurtsever duyguları şarkıyla, şiirle, resimle, yazıyla ifade etmek kutlanması gereken bir davranıştır. Türkiye'de bir süreden beri yurtsever olmak, ulusal değerleri savunmak, neredeyse aşağılanan bir davranış haline geldi. Düşünce ve kanaatleri şarkıyla, besteyle açıklama ve yayma özgürlüğü vardır."
Baro başkanı çekinmeden ırkçılığı ve cinayeti övüyor. Yurtseverliğin gerçek anlamını hepimize anlatı- yor, ulusal değerleri savunmak adına Hrant Dink'ler öldürülebilir!
İzmir Baro Başkanı görevde olduğu sürece bir avuç ırkçının dışındaki çoğunluğun ne hukuki ne kişisel ne de yaşama hakkı yok.

Irkçılığı teşhir et!
Siyasal rejimin özünde varolan, son birkaç yılda ise bir siyasal akım haline dönüşmeye çalışan ırkçılığı yok etmek uzun soluklu bir mücadeleyle mümkün.
Türkiye'de ırkçılık sıradan, ne ırkçı ırkçılık yaptığını kabul ediyor ne de milliyetçiliğin etkisi altındaki kitleler ırkçılığın bir insanlık suçu olduğunu görebiliyor.
Devlet zaten ırkçı güç odaklarını kolluyor, genelkurmay başkanı ne mutlu Türküm demeyenleri düşman ilan ederek en yetkin ağızdan ırkçı fikirleri pompalıyor.
Irkçılık büyük çoğunluğun gözünde bir insanlık suçu olarak mahkum edilmedikçe daha çok nefret çağrısını duyup, izleyeceğiz.
Büyük yığınların gözünde kafatasçılığı mahkum etmenin tek yolu yaygın teşhir kampanya- larıdır.
Irkçılığın kime ne kazandırdığını büyük çoğunluğa neler kaybettirdiklerini gösterebilmek, tarihte ırkçılığın işlediği suçları anımsatmak, ırkçı propaganda yapanların nasıl bir nefreti örgütlediklerini açıklamak, insanların ten rengi, dil, din ve milliyet farklılıkları ile sınıflandırılamayacağını bir çok örnekle kanıtlamak gibi.
Irkçılığa ve Milliyetçiliğe DurDe, ırkçılığı izleme, hukuki mücadele yürütmenin yanı sıra teşhir etmek için de adımlar atacak.


Baskın Oran'a ve İbrahim Kaboğlu'na dokunma!
Yargıtay, Prof Dr. Baskın Oran ve Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu'nun "azınlık raporu"na ilişkin haklarında açılan davadan aldıkları beraat kararını bozdu. Gerekçe "halkı kin ve düşmanlığa tahrik" etmek.
Yargıtay bu kararıyla "Türklüğü aşağılama"yı suç sayan ırkçı yasa maddesi 301'i savunuyor.
Yargı, iki bilim insanına hapis yolunu gösterirken Hrant'ın katilleri, sağa sola bomba koyduklarını pişkince itiraf edenler, darbe çığırtkanlığı yapıp 12 Eylül'ü savunanlara karşı herhangi bir işlem yapmamakta.
Türkiye'de yaşayan azınlıkların varlığından söz etmek suçtur. Ancak azınlıklara karşı ırkçılık suç değildir. Yargıtay bu kararıyla açıkça ırkçılıktan yana tutum almaktadır.
Prof. Dr. Baskın Oran ve Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu'nun yanındayız. Yargıtay’ın kararı yeni anayasa tartışmalarına bir müdahaledir. 301. madde yerinde durduğu sürece ırkçılık meşruluk zemini bulacak ve düşünce özgürlüğü boş bir laf olacaktır.
Irkçılıktan ve ayrımcılıktan arındırılmış, temel hak ve özgürlükleri koruma altına alan, azınlık haklarını teslim eden yeni bir anayasa toplumun büyük çoğunluğun onayıyla oluşturulmalıdır.


301'i kaldırın kampanyası hazırlık toplantıları yapıldı
DurDe, ırkçı yasa maddesi 301'in kaldırılması için uzun süreli bir kampanya başlatıyor. 15 Eylül'de İstanbul'da gerçekleştirilen bir günlük hazırlık toplantılarında aktivistler nasıl bir kampanya yürütmek gerektiğini birlikte tartıştı.
3 bölümden oluşan etkinlikte, ilk gündem nasıl bir kampanya inşa edileceğiydi. Bu gündemde KEG, Küresel BAK, Meclise Ufuk Gerek, Sesimiz Baskın Olsun ve Barışarock kampanyalarından aktivistler deneyimlerini aktardılar.
İkinci bölüm ise Turgut Tahranlı ve Ergin Cimmen katıldığı "301 neden kaldırılmalı" paneliydi. Her iki konuşmacı da etraflı bir şekilde 301. maddenin içeriği, anlamı ve itiraz noktalarımızı sundular.
Son bölümde ise bir çok DurDe aktivistinin söz aldığı bir forum yapıldı. Forumda faşist Türüt'ün Hrant'ın katillerini öven şarkısına karşı neler yapabileceğimiz, Baskın Oran ve İbrahim Kaboğlu hakkında Yargıtay'ın verdiği karara karşı kampanya yürütülmesi, 1 Ekim Hrant Dink duruşmasına hazırlık ve 301 kaldırın sokak stantları ele alındı.
15 Eylül toplantısının ardından DurDe sokağa çıkıyor. 301. maddeyi teşhir eden bir çok eylem ve etkinlik gerçekleştirmeyi planlıyor.


Çöp Sepeti
Küresel ısınmaya karşı bilimsel araştırmalar yarım yüzyıldan fazla bir geçmişe sahip. Mücadele ise esas olarak son bir kaç yıldır sokaklarda kendisini ifade ediyor. Son üç yıldır Türkiye'de de küresel ısınma, Küresel Eylem Grubu'nun kuruluş sürecini de kapsayan eylemler sayesinde önemli bir gündem maddesi haline geldi.
Küresel iklim değişikliği; tarımdan suya, hayvan çeşitliliğinden yer yüzünün fiziki yapısına, dünya üzerindeki yaşamı ilgilendiren her konuda değişimlere yol açtığından çok farklı sayılabilecek kesimlerden ortak bir tepki görüyor.
Öte yandan, fosil yakıtların küresel ısınmaya olan etkisi ve bu yakıtlar arasında petrolün birinci sırada yer alması ile Irak'ta yaşanan savaşın ve çok uluslu şirketlerin arasındaki bağ da çok açık. Dolayısıyla savaş ile küresel ısınma ikiz kardeş gibi görülüyor.
Bu iki konunun; savaş ile küresel ısınmanın bağını gören yalnızca başka bir dünya isteyenler değilmiş. Genelkurmay da, savaş ile küresel ısınmanın bağını görenler arasında yer alıyormuş meğer!
Radikal'den öğrendiğimize göre, Genelkurmay Stratejik Araştırmalar ve Etüdler Merkezi (SAREM) Başkanlığı Ortadoğu Uzmanı Tank Yarbay Süleyman Özmen, Türkiye'nin küresel ısınma nedeniyle savaşmak zorunda kalacağını söylemiş.
Susması gereken yerde bikbik konuşan Genelkurmay Başkanlığı, küresel ısınma konusunda "fosil yakıtlardan vazgeçelim artık yahu, güneşimiz var mis gibi" dememiş elbette. Pay çıkarmış kendine, "küresel ısınma savaş nedeni olacak" demiş.
Merak etmesinler, küresel ısınmayı da durduracağız, savaşları da.
Ersin TEK