Sosyalist İşçi 316 (14 Mart 2008)

 

Sayfa 2 :


Sosyal yıkım tasarısı, komisyondan geçti
Hükümetin, topluma önemli bir reform olarak gösterdiği "Sosyal Güvenlik ve Genel Sağlık Sigortası Yasa Tasarısı" Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu'nda kabul edildi. Tasarı, hükümet açısından IMF ile yürütülen stand-by anlaşmasının tamamlanabilmesi için kritik bir öneme sahipti. Neo-liberal uygulamaların odağı haline gelen IMF'nin dayattığı bir tasarıyı, refaha dayalı bir toplum modeli olarak sunmak, önümüzdeki süreçte hükümetin öncelikli işlerinden biri olacak.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, tasarının Türkiye'nin önündeki 100 yıllık proje olduğunu, Türkiye'nin geleceğine tuğla koyduklarını söylüyor. Bu nedenle tasarıya karşı çıkan sendikaları anlamadığını, onların da zaten kendilerini anlatamadıklarını ifade ederek yasayı meşrulaştırmaya çalışıyor. Ve bakan ekliyor "tasarıya işçiler değil, işverenler karşı çıkmalı".

Toplumsal kayıplar
Tasarı, var olan haliyle çalışanlar açısından büyük hak kayıplarına neden oluyor. Öne çıkan önemli hak kayıplarını sıralayacak olursak:
Emekli olabilmek için prim gün sayısı 7 binden 9 bin güne yükseltiliyor. Ayrıca malul aylığı ve ölüm aylığı bağlanması zorlaştırılıyor.
- Kadınlar için 58, erkekler için 60 olan emeklilik yaşı 65'e yükseltiliyor.
- Mevsimlik işçilerin sağlık olanaklarından yararlanması zorlaştırılı- yor.
- Emekli aylıkları gelişme hızının yüzde 100'ü yerine yüzde 30'una çekilerek reel olarak düşürülüyor.
- Mevcut sistemde 120 gün prim ödeyen bir işçi, işsiz kaldığında kendisi ve ailesi 6 ay sağlık hizmetlerinden yararlanabilirken bu olanak ortadan kaldırılıyor.
- Sağlık olanaklarından yararlanabilmek için işçilerden ayrıca katkı payı alınması sağlanıyor.

Birlikte mücadelenin önemi
Saydığımız değişiklikleri bir reform olarak sunmaya çalışan hükümet, çalışanlardan seslerini çıkartmamasını istiyor. Hükümet, hem işçilerden alınan vergiyi yükseltiyor, hem de her türlü gelecek güvencesinden mahrum bırakıyor. Aslında yapılmak istenilen devletin kamu hizmetlerini sunmasını engelleyerek, işçileri bireysel emeklilikle birlikte özel sigorta şirketlerinin piyasasına terk etmek.
Tasarını meclis komisyonunda geçmesinden 12 saat sonra Türk-İş başkanlar kurulu toplanarak, bir eylem takvimi çıkardı. Türk_iş'in birlik çağrısına 8 işçi konfederasyonu katılarak ortak karar alındı. Alınan kararlarda iş bırakma dahil meclise yürümeye kadar bir dizi etkin eylem planlanıyor. Milyonların geleceğini ilgilendiren bir tasarıya karşı harekete geçmek ve mücadelede birliği sağlamak önümüzdeki dönemin kritik meselelerinden birisi olarak karşımızda duruyor.



Başsavcı darbeyi, idamları savundu
Darbe ve darbecileri övme yarışına yüksek yargıdan da bir ses katıldı. Danıştay Başsavcısı Tansel Çölaşan, Ankara Barosu'nun düzenlediği 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ile ilgili toplantıda kadın sorunu dışında her şeye değindi. 27 Mayıs 1960'ta gerçekleşen ordunun müdahalesine darbe denemeyeceğini, 27 Mayıs'ın bir devrim olduğunu savunan başsavcı dönemin idamlarını da ‘kaşındılar’ diyerek savundu. Devamında Menderes ve arkadaşları için "Cumhuriyet'e ihanetten yargılanmalıydılar; cezalandırılmaları gerekliydi. Sonra ne oldu çok güzel bir dönem yaşadık" di- yerek darbeyi ve darbecileri yüceltti.
Aynı başsavcı Danıştay saldırında da saldırganın "allahuekber diyerek saldırdığını" söyleyerek hedef saptırmaya çalışmıştı. Daha sonra Danıştay saldırısının arkasında Ergenekon terör örgütü çıkmıştı. Bugün ulusalcılar giderek daha fazla batağa saplanıyorlar.
Geçmişte demokrasiyle biraz olsun sıvanmış yüzleri giderek totaliter ve darbeci bir görünüme bürünüyor. Orduyu, bürokrasiyi ele geçirmiş darbe tutkunlarını yargılamadan demokrasiyi kökleştirmek zor görünüyor.


Tuzla grevi kazandırıyor
Tuzla'daki tersanelerde 27-28 Şubat’ta başlayan iş bırakma eylemleri polis baskısına rağmen devam ediyor.
İş kazaları sonucu ölümlerin ve sakatlanmaların yaşadığı tersanelerde DİSK'e bağlı LİMTER-İŞ'in başlattığı eylemler şimdiden sonuç vermeye başladı.
İşverenlerin ve taşeron firmaların bütün saldırganlığına ve baskılarına karşı, çalışma saatlerinde bazı firmalar eylemler karşısında geri adım atarak iyileştirmelere gitmek zorunda kaldılar.
Gemak, Tuzla Endüstri Tersanesi ve Rahmi Koç'a ait RMK firmasında çalışma saatleri 7 buçuk saate indirildi, verilen yemeklerin kalitesi yükseltildi.
Grevin kazanıcı gücünü gören işçiler, bütün tersanelerde ağır ve tehlikeli iş kolu yönetmenliği gereği 7 buçuk saat uygulamasının hayata geçirilmesi ve gerekli iyileştirmelerin yapılması için mücadeleye devam kararı aldılar.


Zorunlu din dersi
İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü, iki öğrenci velisinin çocuklarının "zorunlu din eğitiminden muaf tutulması" yönündeki başvurusunu reddetmesiyle başlayan süreç, Danıştay'a gitmiş ve Danıştay'da "din dersi zorunlu tutulamaz" yönünde karar almıştı.
AKP kurmayları, anayasanın 24. maddesinin din derslerini zorunlu kıldığı gerekçesiyle, Anayasa Mahkemesi’nin bir sorunu olduğu, bu nedenle Danıştay'ın yetkilerini aştığını ifade ediyorlar. Bunda hukuki bir doğruluk payı var. Ama meseleyi yalnızca hukuki bir olgu olarak ele alıp, temel insan hakları zemininde ele almayınca.
Zorunlu din dersleri 12 Eylül darbesinin topluma zorla giydirdiği anayasanın bir sonucu. Yaklaşık 30 yıllık bir dayatma hiçbir hükümet döneminde ele alınıp değiştirilmedi. Buna sosyal demokrat hükümetler de dahil. Bu nedenle bunu şimdi devletin laikliğinin temeli olarak sunmaya çalışanların samimiyeti oldukça kuşkulu.
Zorunlu din dersini, insan hakkının bir ihlali olarak görüp ele almak ve anayasanın ilgili maddesini özgürlükçü bir biçimde değiştirmek öne sürülen en samimi talep olacaktır.


Emekliler eylem hazırlanıyor
Emekliler, sendikaları Emekli-Sen’in devlet tarafından kapatılma kararını kaldırtmak için mücadeleye devam ediyor.
19 Mart’ta Ankara’da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı önünde DİSK Yönetim Kurulu üyeleriyle birlikte oturma eylemi yapılacak.
26 Mart’ta Ankara’da İnşaat Mühendisleri Odası’nda şenliği düzenlenecek.
8 Nisan’da Ankara Yüksel Caddesi’nden İçişleri Bakanlığı’na yürüyüş yapılacak.
Ardından tüm illerde yaygın bildiri dağtımıyla Emekli-Sen’in kapatılma kararı teşhir edilecek.
19 Nisan’da ise Ankara da gerçekleştirilecek ‘Emekli Mitingi’ ile hükümetin emeklilere düşman tutumu protesto edilecek. Emeklilerin sendikası olmaz diyenlere karşı dayanışmaya!


DTP ile dayanışalım
Van'a bağlı Erciş ilçesinde Demokratik Toplum Partisi'nin (DTP) 8 Mart Dünya Kadınlar Günü için düzenlediği 1000 kişilik etkinliğe, polis biber gazı kullanarak ve havaya ateş açarak saldırdı. Saldırı esnasında ağır yaralanan bir kişi daha sonra hayatını kaybetti. Gösteri dağıldıktan sonra da saldırılarına devam eden polis 101 kişiyi gözaltına aldı.
Güvenlik güçleri uzun süredir, DTP'ye karşı teyakkuzda. Çok sayıda DTP'li milletvekili, yönetici ve üye hakkında sayısız soruşturma açıldı ve açılmaya devam ediyor. Politika ve yargıdaki bu gelişmelerde polisleri daha pervasız hale getirmeye yetiyor da artıyor bile. Ordunun Irak'a operasyonlarını protesto eden DTP'lilere de polis acımasızca saldırmış, yaralanmalara ve ölümlere neden olmuştu.
DTP mecliste siyasi çözümün ve barışın sesini yükseltmeye çalışıyor. Bu sese tahammül edemeyen savaştan beslenen milliyetçiler, ulusalcılar da DTP'ye, devletin de olanaklarını alarak bütün güçleriyle saldırıyorlar. Barış sözcüğünden dahi irkilenlere karşı, DTP ile dayanışma içinde olmak, onlara saldırıyı demokrasiye bir saldırı olarak anlatmak bugün çok daha önemli.


TGC: Yıpranma hakkına sahip çık!

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, sosyal güvenlik “reformu” kapsamında yıpranma payı olarak adlandırılan fiili hizmet zammının kaldırılmasına karşı imza kampan- yası başlattı.
TGC yaptığı basın açıklamasında “Yıpranma hakkı, gazetecilerin, matbaa ve ambalaj işçilerinin yanı sıra postacıların, lokomotif işçilerinin de aralarında bulunduğu bir çok sigortalının haklarını korumaktaydı. Tasarı ise birçok işçinin en temel hakkı olan ve ağır çalışma koşulları nedeniyle verilen yıpranma hakkını ellerinden alıyor” tespitini yaptı.
TGC üyeleri bir çok ilde SSGSS’ye karşı yürüdü. Haklarına sahip çıkmakta kararlılar.