Sosyalist İşçi 319 (4 Nisan 2008)

 

Sayfa 2 :


301. maddeden binlerce dava
Yargı, Hrant Dink'in katledilmesine giden yolu açan, Orhan Pamuk, Elif Şafak gibi yazarların yargılanmasına neden olan Türk Ceza Kanunu'nun 301. maddesinin, sıradan bir ceza maddesi olmadığını her fırsatta gösteriyor. Roman kahramanlarından, bakan eli sıkmayanlara kadar geniş bir yelpazenin yargılanmasına yol açan bu madde düşünce özgürlüğünün önündeki en büyük engellerden birisi. Devlet, devletin temellerine karşı yapıldığını düşündüğü her türden düşünceyi cezalandırmak için 301. maddeyi deyim yerindeyse bir silah olarak kullanıyor. Bu nedenle bugünkü rejimin aynen devam etmesinden, hatta daha da totaliterleşmesinden yana olanların 301. maddeyi kutsal bir metin gibi ölümüne savunmalarını anlamak mümkün oluyor. Var olan rejimden geçinenler, palazlanan ve nemalananlar varlıklarını neredeyse bu maddeye bağlamış durumdalar.

Rejimin bekası için
Ordu, CHP, MHP, sivil bürokrasi bu kesimlerin başında geliyorlar. Bu nedenle 301. maddeye sıkı sıkıya tutunup, eleştirenlere tehdit savuruyorlar. 301. maddeyi savunmak için ne kadar vatan-millet edebiyatı varsa yapan bu kesimlerin, en büyük savunusu "her ülkenin kendini korumak için böyle bir maddesi olduğu ve onu kullandığı" yönünde. Aslı astarı olamayan böyle bir iddia, şimdiye kadar hangi ülkede kimin böyle bir maddeden yargılandığı sorulduğunda çöküyor. Ama sorun bu da değil. Herhangi bir ülkede böyle bir madde bulunabilir ve bu maddeden yargılanan da. Bu o ülkenin de demokratik olmadığı anlamına gelir. Önemli olan düşünce özgürlüğüne en büyük tehditlerden birini oluşturan böyle bir yasa maddesinin topyekun ortadan kaldırılması.

Düşünceye karşı 301 silahı
301. madde sıradan bir madde değil, çünkü popüler olan birkaç ismin başına örülen çorapla sınırlı değil. Adalet bakanının verdiği bilgilere göre 2006 yılında, 301. maddeden 835 dava açıldı ve bin 314 sanık hakim karşısına çıktı. 2007'nin ilk 3 ayında ise 744 davada bin 189 sanık yargılandı. Toplamda açılan dava sayısı binlerle ifade ediliyor. 301 kaldırılsın sesleri artarken dava sayılarında da artış var. 301. madde düşünceyi kitlesel olarak yargılayan bir tehdit olarak karşımızda duruyor.


Tuzla'da ölüm kol geziyor
Her fırsatta dünyada hızla önemli bir yer yakaladığı söylenen ve büyük karlar elde eden Tuzla Tersaneler bölgesi'nde iş kazası sonucu yaralanma ve ölümlerin ardı arkası kesilmiyor. 13 Mart'ta 20 metreden düşerek ağır yaralanan Yüksel Özdemir adlı işçinin ölümünün acısını yaşayamadan, işçiler bir çalışma arkadaşlarının ölümüyle daha sarsıldı. Boya işçisi Ali İhsan Çam'da 30 Mart'ta iskeleden gemi güvertesine düşerek hayatını kaybetti. İşveren, ölen işçiyi dikkatsizlikl suçladı.
Son 10 ayda 21 işçinin hayatını kaybettiği Tuzla'da sorumluluk işçilerin üzerine yıkılıyor. İşçiler intihar etmek için Tuzla'da çalışıyor! Ölümün kol gezdiği Tuzla Tersaneler Bölgesi'nde ne hükümet yaptırım uyguluyor ne de işveren önlem alıyor.


İş kazası cenneti Türkiye
Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) 2007 yılında ilk defa yaptığı "İş Kazaları ve İşe Bağlı Sağlık Problemleri" adlı konulu araştırmaya göre, her 100 çalışandan 2.9'u 2006 içinde iş kazası geçirmiş. Bu da Türkiye'de 23 milyon 300 bin çalışan olduğu düşünüldüğünde, 2006 yılında 236 bin iş kazası sonucu, 676 bin işçinin kazalardan etkilendiğini ortaya koyuyor. Kazaların büyük çoğunluğu sigortasız işçi çalıştıran, kayıt dışı küçük işyerlerinde gerçekleşiyor. İş kazalarının sektörlere dağılımı ise şöyle: Madencilik yüzde 10.1, elektrik yüzde 7.7, imalat sektörü yüzde 5.2, inşaat yüzde 4.6, taşımacılık yüzde 3.7. Bu sektörleri de sırasıyla haberleşme ve depolama izliyor. Ayrıca her 100 çalışandan yüzde 3.7'sinin mesleğe bağlı hastalıklara yakalanması da başka bir gerçek.


Ceza gerekçesine bak, hizaya gel
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcısı'nın, hazırladığı bir iddianamede Kürt halkı için "sözde Kürt halkı" demesi karşısında Tevn Yayınevi sahibi Mehdi Tanrıkulu, savcı hakkında Kürtçe şikayet dilekçesi verdi. Tanrıkulu dilekçesinin işleme konulacağını düşünürken, kendi hakkında dava açılacağını aklına bile getirmemişti. Tanrıkulu hakkında "Türk Harflerinin Kabulü ve Tatbiki Hakkındaki Kanun"a muhalefetten dava açıldı.Duruşmalarda Kürtçe ifade ve savunma veren Tanrıkulu 5 ay hapis cezasına çarptırıldı. Bu ceza yetmezmiş gibi Tanrıkulu hakkında mahkemede duruşmalarda Kürtçe konuştuğu için "maksadı üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek" suçundan yeni ceza davası açıldı. Yargı artık Kürtleri mahkum edebilmek için yasal gerekçeler bulamayınca komik gerekçelere başvurarak ceza vermeye çalışıyor. Bu gözü dönmüş acizlik gücünü elbette derin devletten alıyor.


İtirafa rağmen tutuklanmadı
Gaziosmanpaşa'da, Hasdal Hava Üs Tabur Komutanlığı'nda görevli bir astsubayın evinde yapılan aramada cephanelik bulundu.
Evde yapılan aramada mayın, yüzlerce G-3 memisi, işaret fişekleri ve TNT bomba kalıpları bulundu. Daha önce de 9 adet mayını Alibeyköy Barajı'na attığını söyleyen astsubay, inzibat ekiplerinin gözetiminde çıkartıldığı mahkemede tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Bu astsubaya bu yığınağı niçin yaptığı, nereden elde ettiği ve hangi amaçla kullanacağı gibi basit soruların bile sorulmadığı ve serbest bırakıldığı düşünülünce, derin devletin kollarının yaygınlığı da çarpıcı bir biçimde ortaya çıkıyor.


Ankara'da faşist saldırılar
Ankara Üniversitesi'ne DTCF ve Tandoğan Kampüsleri'nde faşist saldırılar hızlandı. Geçen Pazartesi ülkücü faşistler DTCF'de bir öğrenciyi kolundan satırla yaraladı. Ertesi gün yemekhanede yemek yiyen bir öğrenci ensesinden satırlandı. Polis, antifaşist öğrencilerin saldırı haberini alarak yemekhaneye doğru harekete geçmesi üzerine saldırdı ve antifaşist öğrencilerin üzerine gaz bombası attı. Aynı gün Tandoğan Kampüsü'nde de ülkücü faşistler öğrencilere saldırdı. Her iki üniversiteden de toplu çıkış yapan öğrenciler Yüksel Caddesi'nde basın açıklaması yaptılar. Ertesi gün ise saldırıya uğrayan öğrencilerden üçü tutuklandı!


Fora zeytin işçileri
Balıkesir’de bulunan Fora Zeytin Fabrikası işçileri, 4.5 yıllık örgütlenme mücadelelerinin ardından, 40 gündür grevdeler. Patronun anlaşmaya yanaşmaması nedeniyle greve devam edeceklerini belirten işçiler, “iş, ekmek yoksa barış da yok” diyerek grevi sürdürüyorlar. Grevi, içinde Türk-İş bölge temsilciliğinin de olduğu, Tek Gıda-İş, Petrol-İş, Maden-İş, Haber-İş, Orman-İş, Şeker-İş ve Liman-İş bölge şube temsilcilikleri de destekliyorlar.


SCT işçileri kazandı
Mersin’e bağlı Tarsus İlçesi’nde bulunan SCT filtre işyerinde, Mart 2006’da başlayan grev işçilerin kazanımıyla sona erdi. Bir yandan sendikalaşma hakları, bir yandan da sosyal hakları için 742 gündür zorlu bir mücadele veren işçiler, işverene geri adım attırarak taleplerini kabul ettirdiler. Birleşik Metal İşçileri Sendikası tarafından yürütülen toplu iş sözleşmesinin imzalanmasının ardından işçiler eğitim ödeneği, izin ödeneği, evlenme ödeneği, doğum ödeneği, bayram ve yakacak ödeneği gibi sosyal hakların yanı sıra yüzde 20.26’lık ücret artışını ve sendikanın resmi temsilciliğini de işverene kabul ettirerek direnişlerini başarıyla sonlandırdılar.


Tekstil işçileri grevde
İstanbul Gaziosmanpaşa’da bulunan İlbek Tekstil Fabrikası’nın 520 işçisi 40 gündür grevde. Ağır çalışma koşullarının bulunduğu fabrikada işçiler kamerayla sürekli gözetim altında tutuluyorlardı. Sigorta primlerinin, kıdem tazminatlarının ve hatta ücretlerin doğru dürüst ödenmemesi sonucu işçilerin başlattığı greve patronun yanıtı makineleri kaçırma girişimi oldu. İşçilerin kararlılığı sonucu bu saldırı püskürtüldü. İlbek işçileri mücadelelerine kararlılıkla devam ederken diğer tekstil fabrikası işçilerini de ortak mücadeleye ikna etmeye çalışıyorlar.


Cam işçileri ücret artışını kazandı
İstanbul Cam Sanayi AŞ’de çalışan işçiler adına Kristal-İş Sendikası’nın yürüttüğü toplu iş sözleşmesi ücretlerde ve sosyal yardımlarda çeşitli artış ve kazanımların elde edilmesiyle imzalandı.


1300 işçi kararlılığını gösterdi
Sahibi olduğu bankaların ve kamu bankalarının içini boşaltmakta oldukça yetenekli olan Cavit Çağlar, sahibi olduğu Bursa’da ki Nergis Tekstil Fabrikası’nda da aynı yeteneğini işçilere karşı kullanmaya çalışıyor. 3 aydır işçileri zorunlu ücretsiz izne çıkartan Çağlar’a karşı 1300 işçi fabrika önünde protesto gösterisi başlatarak, mücadeleye start verdi.


Ege Çelik’te hak alma mücadelesi
Aliağa’da ki demir çelik fabrikalarının en büyüklerinden olan Ege Çelik’te işveren işçileri giriş- çıkış yaparak haklarından mahrum bırakıyor. Sigortalılık süresi, kıdem tazminatı gibi haklarından mahrum bırakılan eski işçiler bu nedenle hak arama mücadelesine giriştiler. Hak arama mücadelesi yeni işe giren işçileri de etkiledi. Yeni işçilerde asgari düzeyde ücret aldıklarını söyleyerek hak alma mücadelesine destek verdiler. Ege Çelik’te işveren işten çıkarma, vardiya değişimi yaptırmama, mesaileri kaldırma ve telefon görüşmelerini yasaklama gibi uygulamalarla işçilere gözdağı vermeye çalışıyor. Bu arada işçiler fabrikanın büyük karlar elde ettiğini, yeni 200 işçi alma girişiminin de bunu kanıtı olduğunu söylüyorlar.