Sosyalist İşçi 319 (4 Nisan 2008)

 

Sayfa 10 :


www.mahalledenmeclise.org
Yeni ufuk noktaları gerekiyor
Meclise Ufuk Gerek kampanyası 22 Temmuz Genel Seçimleri sırasında gerçekleşen en etkili kampanyaların başında geliyor. Kampanyanın iki temel özelliği çok belirgindi: Birincisi, Ufuk Uras kampanyası, politik açıdan keskin bir kampanyaydı. Baskın Oran kampanyasında öne çıkan “ezber bozma” esprisi kampanyanın bir dizi aşamasında kendisini gösterdi.
Ufuk Uras kampanyası başından sonu kadar anti kapitalist bir kampanyaydı. Sadece kapitalizmin neden olduğu sorunlara karşı değil, kapitalizmin kendisine karşı da sloganlara sahipti. Neo liberal politikalar, “baldırı çıplakların” sesiyiz sloganıyla teşhir edildi. İşçi sınıfı ve emekçilerin hakları ve özgürlükleri sokakta haykırıldı.
Hareketin sesi olmak, ezber bozmak
Küresel ısınmaya karşı, Kyoto Protokolü’nü imzalamayan ABD ve Türkiye’ye karşı kampanya boyunca ses çıkartıldı.
Nükleer santrallara karşı dövizler seçim bürolarına asıldı.
Irkçılığa karşı, milliyetçiliğe karşı konuşmalar, bildiriler kampanya boyunca dağıtıldı.
Kampanyanın sihirli noktalarından birisi Kürt hareketiyle anti kapitalist hareketin altı hafta boyunca somut bir hedef için birlikte mücadele etmesiydi.
Sadece Kürt hareketiyle birlikte mücadele edilmedi. Her yürüyüşte, “Hepimiz Hrant’ız, hepimiz Ermeniyiz” sloganı da atıldı. Hrant’ı anan, unutmayan on binlerce İstanbullu kampanya boyunca halkların kardeşliğine dair güçlü bir isteği dile getiren Ufuk Uras kampanyasında gönüllü bir biçimde yer aldı. Hrant Dink’in başlattığı, cenazesinde on binlerce insanın devam ettirdiği yürüyüş, seçim kampanyasında doğrudan siyasal biçimler alarak sürdü.
Sokağın sesi olmak
Seçim kampanyası sırasında açılan onlarca seçim bürosu ve her gün sabahtan akşama kadar neredeyse İstanbul 1. Bölge’nin tüm sokaklarında kampanyanın taleplerinin görünür kılınmasını sağlayan dinamizm, Ufuk Uras kampanyasının ikinci temel özelliğiydi.
Sokağa çıktık, darbe olur mu tartışmalarının göbeğinde sokakta darbeye karşı demokrasiyi savunan etkili bir kampanya yaptık.
Mücadelenin sokakta kazanılacağını gösteren, sokakta her gün bir öncekinden yaygın bir kampanya yaparak Ufuk Uras seçim sloganlarını görünür kılan bir mücadele dönemiydi.
Mahalleden Meclise yerel seçim kampanyası, Ufuk Uras ve Baskın Oran kampanyalarının bu olumlu deneylerinin üzerinde yükselirse ve Türkiye çapında yaygın bir kampanya olarak örgütlenebilirse, bambaşka bir birliği yaratabiliriz. Hareketin ve ezilenlerin sokakta her günkü kampanyalar içindeki birliği doğrudan siyasal biçimler bularak gelişebilir.
Şenol Karakaş


Halkların kardeşliği İçin
mahalleden meclise!
Kürt olmak Kürt illerinde zor bir iş ama batıda olduğu kadar değil. Batıda yani Ankara, İzmir, İstanbul ve diğer şehirlerde Kürt olmak potansiyel suçlu olmak anlamına geliyor. Son zamanlarda moda haline gelen kimlik kontrollerinde nüfus kâğıdına göre bir Kürt ilinde doğmuşsanız polis tarafından alıkonulmak kaderiniz.
Ayrımcılık her düzeyde
Sadece Kürt olmak da değil, azınlıklara mensup olmak ırkçılığın ve milliyetçiliğin bir devlet yönetme biçimini aldığı bürokraside direk dışlanmak anlamına geliyor.
Bu sorun devlet bürokrasisinin bir mekanizması olarak işleyen yerel yönetim birimlerinde de aynı biçimde yaşanıyor. Yerel yönetimlerde azınlıklara pozitif ayrımcılık uygulamak bir yana, ayrımcılık temel bir yönetim şekli olarak sürüyor.
Mahalleden Meclise kampanyası bu yüzden de çok önemli. Hiçbir biriminde ırkçılığın, ayrımcılığın uygulama fırsatı bulamadığı bir yerel yönetim anlayışının mümkün olduğunu göstermek, “başka bir yerel yönetim” diyebilmek için Mahalleden Meclise kampanyası önemli bir fırsat sunacak.
Kardeşlik için sokakta kampanya
Aynı zamanda kampanyanın örgütlenmesi hakların kardeşliğine güçlü bir vurgu yapacak. Mahalleden Meclise kampanyası Baskın Oran ve Ufuk Uras kampanyalarının başardığı ezilenlere güven verme yeteneğini çok daha yaygın bir biçimde gerçekleştirilebilir.
Bugünden sokakta örgütlenmeye başlayan bir yerel seçim kampanyası bir yandan tüm hareketin aktivistlerini bir araya getirir, harekete yeni bir siyasal kanal açarken bir yandan da tıpkı 22 Temmuz seçimlerinde İstanbul birinci ve ikinci bölgelerde olduğu gibi sokaklar halkların kardeşliği sloganıyla çınlayabilir.
Böyle bir kampanya, sokakta örgütlenen, binlerce ama binlerce aktivisti bir araya getiren, kazanmayı ve Türkiye çapında etkin bir güç olmayı hedef olarak önüne koyan bir kampanya ayrımcılığa maruz kalanların eksikliğini hissettiği en önemli sorunun giderilmesi için ileriye doğru atılmış büyük bir adım olur.
Bu, güçlü, ayakları üzerinde duran, sokakta hareket eden, daima ezilenlerden yana olan, özgürlükçü olan, emek hareketini etkileyen yeni bir solun şekillenmesi sorunudur.
Bu sorun giderildiğinde ne Kürt halkı, ne Ermeniler ne de diğer dışlanan toplumsal kesimler kendilerini yalnız hissedecekler.-


Solun birliği, ama hangi solun birliği ?
Hrant Dink cenazesine katılan muhteşem kalabalık solda bir dizi gelişmeyi hızlandırdı. Bir yanda cenazeye katılmayan, cenazeye katılmayı doğru bulmayan, Ermeni soykırımı görüşünü safsata olarak adlandıran bir sol daha hızlı bir biçimde şekillendi.
301. maddeyi savunma noktasına savrulan, ırkçı iklimin puslu havasında kaybolan, yükseldiğini düşündükleri milliyetçi havaya adapte olmaya çalışarak büyümeye çalışan bir solun şekillenmesi Hrant Dink’in cenazesiyle tırmanışa geçti. Bu tırmanış, toplumdaki büyük politik yarılmanın kaçınılmaz sonucu oldu.
Milyonlarca insanın kendisini Ermeni olarak hissetmesine neden olan cinayet, devletin ve egemen sınıfın en köklü, en sorgulanmaz ideolojisini sarstı. Cenazeye katılan büyük kalabalık milliyetçiliğe karşı tepkisini gösterdi. Bu tepkiyi gösterirken solun güçlerinden kıyas götürmez büyüklükte bir öfke selinin ve milliyetçilikle uzlaşmaya her daim yatkın dünya görüşünden fersah fersah uzak bir politik netliğin birleşmesi sola hangi adımların atılması gerektiği yönünde bir dizi ipucu sundu.
Bu ipuçlarından birincisi, solun etkileyebileceği, aslında solun çoktan bütünleşmesi gereken yüzbinlerce insanla solun arsında her hangi bir bağ yok. Bu ise bütünüyle solun sorunu. Solun sıkışmışlığı, sol hareketlerdeki sekterlik, grup çıkarlarından başka her hangi bir gelişmeyi düşünemeyecek kadar içe kapalı olması, hareketin potansiyellerinin görülememesi sorunun solun birliğinden bambaşka bir boyutta olduğunu gösteriyor.
Toplumda Kürt sorununun çözümü hiç olmadığı kadar yaygın bir biçimde tartışılırken, on binlerce insan “Hepimiz Ermeniyiz” diyebilirken, yoksulluğa ve IMF’ye öfke hiç olmadığı kadar yaygınken, savaşa karşı halkın tam içinde çok yaygın bir duyarlılık varken, sol bu kadar etkisiz ve kendi dünyasında yaşamakta ısrarlıysa, solun birleşmesinden söz etmek, bir sol birlikten söz etmek anlamsız.
Anlamlı olan hareketin birliği. Anlamlı olan harekete geçmeye hazır binlerce insanın öfkesini, enerjisini, politik fikirlerini, mücadele azmini açığa çıkartabileceği kanalları yaratmak. Örgüt ittifakları bu hareketin sahip olduğu potansiyellere yaklaşma olanağı taşımıyor.
Örgütsel sloganlar hareketin sloganlarının, örgütlerin taleplerinin aktivistlerin taleplerinin çok daha gerisinde olduğu çok açık.
Bu açıklığı, Ufuk Uras ve Baskın Oran kampanyasında da bir kez daha gördük. İstanbul’daki bu iki seçim kampanyasını yeni bir sol hareketin, geleneksel olmayan, özgürlükçü bir solun şekillenmesinin başlangıcı olarak binlerce insan kampanyada müthiş bir dinamizmle çalıştılar. Şimdi başarılması gereken çeşitli kampanyaları birbirine bağlarken, yerel seçimler için başlayacak kampanyayı tüm diğer kampanyalarla birleştirmek.
Başarılması gereken solun birliği değil. Solun neyi ifade ettiği konusunda kafalar karışık. Başarılması gereken, harekete her seferinde ama her seferinde daha büyük kanallar yaratmak. Sola değil, sokağa, mücadeleye bakmak.