Kürt sorununa demokratik çözüm  getirmedi.
Hrant Dink’i öldürtenleri açığa çıkartmadı.
Uludere’nin faillerini korudu.
Sınırsız düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğünü tanımadı.
Asgari ücreti insan onuruna yakışır bir düzeye çekmedi.
Alevilerin, Ermenilerin, tüm ezilenlerin haklarını tanımadı.
Başörtüsüne özgürlük getirmedi.

AKP 10 yıldır hükümet partisi. 10 yıldır kendinden önceki hükümetlerin ne kadar kötü olduğunu söyleyip “enkaz devraldık” diyor.

10 yıldır CHP-MHP gerici muhalefetini gösterip “ben iyiyim” diyor. İşçilerin, emekçilerin, yoksulların bu kadarla yetinmesini istiyor.

AKP hükümetinin 10 yılında Türkiye’nin en büyük meselesi, Kürt sorunu çözülemediği gibi savaş sürüyor. 8 bin BDP üyesi tutuklu. Baskı sürüyor. İnsanlar ölüyor.

AKP, “darbecileri ve çeteleri bitirdik” diyor. 2002’de misyonerleri “iç güvenlik tehdidi” olarak değerlendiren MGK bildirisine imza atan Erdoğan, Hrant Dink için “öldür” emrini verenlerin üzerine gitmiyor.

Düşük ücretlerle çalışmaya devam ediyoruz. Her şey pahalanıyor ama ücretler olduğu gibi dururken halkın alım gücü düşüyor.

Toplum “temiz ve ucuz enerji” isterken AKP, nükleer programını sürdürüyor. Her yere termik santral kurdurarak küresel ısınmayı körüklüyor.

İnanç özgürlüğünde de durum aynı. Cemevlerinin ibadethane olmadığını savunan AKP, kamuda başörtüsüne özgürlük tanınmayacağını belirtiyor.

12 Eylül referandumunda darbe düzenine son veren adımlara “Yetmez ama Evet” diyen bizler, eksik değil gerçek demokrasi istiyoruz.

Gerçek demokrasi, barış ve özgürlük için şimdi “Yetti Artık AKP” deme zamanı. Emekçiler bu hükümete mecbur değildir. Halk AKP’ye ve Erdoğan’a güç kazandıran CHP-MHP’nin sağcı muhalefetine mahkum değildir. Özgürlüğü, eşitliği, insanca yaşamı kazanmanın yolu AKP’ye karşı sosyalist muhalefetten geçiyor ki bu muhalefetin ilk adımı hükümeti barışa zorlayacak kitlesel bir hareketi yaratmaktır.