Cengiz Alğan
Açlık grevlerini tek cümlesiyle bitiren Öcalan’la görüşmelerin yeniden başlamasıyla barış umutları bir kez daha yeşerdi. Hükümet eski görüşmelere oranla daha şeffaf bir yöntem izliyor ve kamuoyunun nabzını tutarak temkinli ilerliyor. Kürt hareketinin en yetkili ağızları da barışın bu defa elle tutulur hale geldiğini ilan ediyorlar. Ortadoğu’da yeniden şekillenen güç dengeleri de bu sorunun bir an önce çözüme kavuşturulması gerektiğini gösteriyor. Gerillaların nerelere güvenlik içinde gönderilebileceğine kadar pek çok ayrıntı bile açıkça konuşuluyor. Bu tekerlek artık kolay kolay geri döndürülemez.

Önümüzdeki 2-3 yıl tarihsel yıllar. Yerel ve genel seçimlerin yanı sıra cumhurbaşkanlığı (belki de başkanlık) seçimleri ve yeni anayasanın tamamlanması süreci önümüzde duruyor. Aynı zamanda resmi ideolojinin en dirençli noktası olan Ermeni Soykırımı’nın 100. Yıl hazırlıkları var. Bu birkaç yılda köhnemiş Kemalist sistemin çatırdayarak yıkılışına tanık olacağız. Türkiye’nin kuruluş paradigması değişiyor. Bürokratik oligarşik vesayetçi sistem artık Türkiye’yi taşıyamıyor.

Bu büyük dönüşüm ülkenin bütün siyasi yapılarını sarsıyor. Bütün partiler sınavdan geçiyor. Eskiye tutunan tüm siyasal akımlar yerle bir olacak. Barış sürecinde aktif yer alacak ve demokratikleşmeye katkıda bulunacak akımlar ise süreçte önemli birer faktör ve aktör olacak. Çeşitli dönemeçlerde olabilecek provokasyonlara karşı uyanık olan, derin devletin komplolarına aldırış etmeden (ama uyanık kalarak) yürüyenler bu ülkeye barışı getirecek.

Bu tarihsel dönemeçte bize ilk adımda düşen görev Batı’nın/Türklerin barış istediğini sergileyen dev bir gösteriyle kamuoyundaki barış iradesini taraflara açıkça yansıtmak ve gerektiğinde bunu tekrarlamaktır. Ama yetmez. Nihai barış için uzun vadeli bir perspektif oluşturmalıyız. Barışla birlikte 30 yıllık karanlığın içinden yepyeni bir sol da doğacak. O solun taşlarını şimdiden döşeyelim. Sosyalistler, Müslümanlar, Ermeniler, Süryaniler, eşcinseller, engelliler, demokratlar, kadınlar, gençler… Kemalist diktatörlüğün “Bunlar olmasın” dediği bütün teferruat birlikte döşeyelim.