Şenol Karakaş
''Biz barış sürecini destekliyoruz. Bu sürece destek AKP'ye destek anlamına gelmez. Biz barışa destek veriyoruz, AKP'nin politikalarına değil.'' Bu sözler BDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş'a ait. Henüz iki aydır devam eden Öcalan-Hükümet görüşmelerinde BDP'nin tutumuna itiraz edenler olsa gerek ki, bu açıklamaları yapmak zorunda kalıyor.

BDP'nin AKP'nin politikalarını desteklediğini iddia etmeye başlayanlar, Kürt sorununu yılbaşında İmralı'da başlayan görüşmelere indirgeyenlerdir. Çok çok eskiye gitmeye gerek yok ama insan DTP'yi, DEHAP'ı hatırlar. Onu hatırlamayan, Hatip Dicle ve arkadaşlarını hatırlar. KCK tutuklamalarını, Özgür Gündem gazetesinin daha geçen sene kapatılmaya çalışılmasını, BDP'lilerin milletvekili yemini etmemesini, sivil itaatsizlik eylemlerini, sivil cuma gösterilerini çok çabuk unutanlar, Tayyip Erdoğan'ın bir sabah uyanıp, vicdana gelip, ''Şu Kürt sorunununda çözüm için adım atmaya başlayayım artık'' dediğini düşünüyor.

Böyle olmadı. Kürt halkının hemen her düzeyde verdiği mücadele, yeni çözüm sürecini bir zorunluluk haline getirdi. Oslo süreci adı verilen görüşmeler, daha yoğunlaşmış ve hızlanmış bir şekilde yine başladı.

Yüksek sesle, ''ona da hayır buna da hayır'' demeyi politika yapmak sananlar, kuşkusuz BDP'ye ''AKP'nin kuyruğuna takıldınız'' diyerek yüklenecek. Kürt halkının zevk olsun diye savaştığını ve kendi sekter politikalarını hayata geçirmek için Kürt hareketinden faydalanmayı düşünenler de çözüm sürecine hazırlıksız yakalandıkları için BDP'ye yüklenecekler.

Esad destekçileri de, ÖSO-PYD arasında gerginliğin bitmesinden rahatsız olanlar da BDP'ye yüklenecek.

Biz bunları, referandumdan beri, sabah akşam ''Yetmez ama evet'' kampanyasına saldırmalarından biliyoruz. CHP ''ideologları'', MHP 'ideologları'', faşist gazetelerin köşe yazarları, ulusalcı çevrelerin sözcüleri ve hatta mizah dergilerinin ulusalcı çizerleri, sosyal medyada da çalışan yarı meczup Ergenekoncular güneşin altında tüm çağların sorunlarını ''Yetmez ama evet'' kampanyasına bağlamaya çalışıyorlar. Askeri vesayetin geriletilmesi için oylanan 26 madde, ''Yetmez ama evet'' düşmanlığı yapanların şamatasıyla unutturulmaya çalışıldı. Bu insanların temel sorunu İslam düşmanlığı. AKP, laiklik saplantıları olanların, laik değerleri bir karşı devrimle imha eden parti olarak kodlandığı için, çözüm sürecine de ''Yetmez ama evet'' kampanyasına olduğu gibi saldırıyorlar. Zira Kürt halkının haklarını kazanmasını, yıllardır verdiği mücadelenin şu ya da bu düzeyde meyvelerini toparlamasını AKP'nin hanesine yazılacak bir başarı notu olarak görüyorlar. Hemen ve gerekirse normal olmayan ''etkinliklerle'' yıkılması gereken AKP'yle barış görüşmeleri mi yapıyorsunuz, öyleyse en ağır saldırılarını hak ediyorsunuz demektir.

Böyle düşünenlerin CHP'nin çekim alanında olması, Birgül A. Güler türü ırkçılığı hazmetme yeteneği sergileyebilmeleri, bir CHP-MHP taban ortaklığını sol olarak görebilmeleri, maskelerinin her seferinde düşmesine neden olsa da, bu toplumda solun ne olmadığına dair algı netleşene kadar, yaygaralarını ''solmuş'' gibi algılayıp cevap vermeye mecbur hissediyoruz kendimizi. Ama gerek yok. Çünkü sol değiller. Ulusalcılar.