Can Irmak Özinanır

Ekim Devrimi, devrimci sosyalistler için dönüp dönüp tapınılması gereken bir tapınak değildir. Ekim Devrimi’ne bakma zorunluluğumuz ezilenlerin geleneğinde en önemli halkalardan birini oluşturmasından ve bugüne dair derslerle dolu olmasından kaynaklanmaktadır. 1917 Ekim’inde tarihte ilk defa işçiler kendi özyönetim aygıtları olan sovyetler (işçi konseyleri) aracılığıyla iktidarı ele geçirmeyi başarmış ve burjuva demokrasisinden bin kat daha demokratik bir yönetim kurma konusunda önemli bir adım atmışlardır.

 

1917’de ne oldu?

Rusya’da devrimci atılımların ilki 1917 yılında gerçekleşmedi. 1917 yılındaki devrimci durum, 1905’ten başlayan ve işçi konseylerinin ortaya çıkışını sağlayan bir sürecin deneyimleriyle gerçekleşti. Rusya’da I. Dünya Savaşı’nın parçası olan Çarlık rejimi altında işçiler ve köylüler arasında giderek yükselen bir öfke vardı. Dünyada sosyal demokrat partilerin çoğunluğu savaştan yana tavır almışlar, Bolşeviklerin de içinde yer aldığı enternasyonalistler işçi hareketi içinde bir azınlık olarak kalmıştı. 1914-16 arasında işçiler savaş yüzünden ciddi bir yıkım yaşıyor, ardı ardına gelen yenilgiler işçi sınıfı saflarında “yurtseverlik” propagandasını da geriletiyordu. Bu dönemde pek çok grev yaşandı ve 1917’de Rus takvimine göre Şubat ayına gelindiğinde (bizim kullandığımız takvime göre 8 Mart günü) işçilerin “ekmek istiyoruz” taleplerinin yanına “Kahrolsun Çarlık” sloganı da eklenmişti. İşçilerin kendiliğinden eylemi birkaç gün içinde Çarlık rejimini yıkmayı başardı. Rejimin yıkılışına hiçbir sol parti öncülük etmeyi başaramamıştı, bir yanda işçi sınıfının özyönetim aygıtı olan sovyetler öbür yanda ise burjuvazinin öncülüğünde kurulmuş Geçici Hükümet vardı. Bir ikili iktidar yapısı ortaya çıktı.

İşçi sınıfı grevleri Şubat Devrimi ile kesilmedi, Mart ve Nisan aylarında haklarını talep etmeyen tek bir işkolu dahi kalmamıştı, sanayi işçilerinden kafe çalışanlarına kadar tüm işçiler hakları için eylemler ve grevler örgütlüyordu. İşçi komiteleri işe alma ve işten çıkarmaları denetlemeye çalışıyor, üretimde işçi denetimini hayata geçirmeye çalışıyordu. Sovyetlerin artan istekleri karşısında patronlar kendilerini giderek sıkışmış hissediyordu. Devrime rağmen savaş devam ediyor ve cephedeki askerler arasında da huzursuzluk artıyordu. Devrim henüz sona ermemişti.

Bolşeviklerin sürgündeki liderlerinden Lenin, Nisan ayında Rusya’ya döndü. Lenin, ikili iktidar durumunun sürdürülebilir olmadığını söylüyor ve “Kahrolsun Savaş”, “Kahrolsun Geçici Hükümet”, “Bütün İktidar Sovyetlere” sloganlarını öneriyordu. Nisan ile Ekim arasında geçen süre devrimci bir durumun asla saf bir şekilde yaşanamayacağını gösterir gibiydi. Lenin’in başta kendi yoldaşları tarafından bile çılgınca bulunan fikirleri işçi ve asker sovyetleri içinde giderek yaygınlaşıyordu. Temmuz’a gelindiğinde savaş gündemi halkı iyice radikal bir duruma getirmişti. Petrograd’da bir ayaklanma baş gösterdi ama sovyetler henüz iktidarı almaya hazır değildi; işçi sınıfı iktidarını savunanlar Petrograd hariç sovyetler içinde çoğunluğu kazanamamışlardı. Bolşevikler, sovyetlerin imhasına yol açabilecek bu erken ayaklanmayı durdurmayı başardılar ancak yasadışı ilan edilmişler ve hükümet tarafından “dış güçlerin desteğiyle” darbe yapmaya çalışan ajanlar olarak yaftalanmışlardı. Temmuz günlerinin karmaşası, yükselen işçi hareketinden ve Geçici Hükümet’in bu harekete “yeterli” yanıtı veremeyişinden rahatsız olan başka bir gücü de harekete geçirdi. Kornilov tarafından Geçici Hükümet’e karşı bir darbe girişimi başladı. Bolşevikler, darbeye karşı direnişin öncülüğünü yaptılar. Leninşöyle diyordu: “Şimdi zaman eylem zamanıdır; Kornilov’a karşı mücadele devrimci bir tarzda yürütülmelidir, kitleleri ayağa kaldırarak, onları mücadelenin içine çekerek ve onları tutuşturarak.”

Darbeyi püskürten mücadeleyle Bolşevikler artık işçi konseyleri içinde çoğunluk hâline gelmişlerdi. Eylül’den itibaren Lenin artık ikili iktidar durumuna son vermek gerektiğini savunuyordu. Ekim 1917’de Bolşevik Partisi öncülüğünde bu çelişki sona erdirildi. İşçi konseyleri üzerinde yükselen bir cumhuriyet kuruldu.

Burjuva demokrasisinden daha demokratik bir sistem kuruldu. İşçiler, fabrika temelli örgütlenerek işçi denetimini hayata geçirdiler, Sovyet temsilcileri ortalama bir işçi ücretinden fazlasını alamıyorlardı, kolektif kreşler ve yemekhaneler kuruldu, kadınlar oy hakkı kazandı, boşanma kolaylaştırıldı, kürtaj yasallaştı.

Ekim Dersleri

Ekim Devrimi, kitlelerin kendiliğinden hareketine güvenmenin yanısıra hareket içinde de politik bir mücadele yürütebilecek bir örgütün gerekliliğini gösterdi. İşçi sınıfının konseylere dayanan bir demokrasiyi hayata geçirebileceğini kanıtladı ve dünya devrimine yönelmiş bir devrimler dalgasının ilk adımını oluşturdu. Rosa Luxemburg’un dediği gibi Rusya’da “sorun ortaya konulmuştu” ancak sorunun çözümü dünya çapında gerçekleşebilirdi. Diğer ülkelerde devrimlerin başarıya ulaşamaması sonucu devrimin yalnız kaldığı Rusya’da bürokrasi iktidarı ele geçirmeyi başardı. Ancak aşağıdan sosyalizmi savunanlar açısından sahip çıkılması gereken önemli bir miras kaldı.