Ozan Ekin Gökşin

Asker kaçaklarının GBT’de gözükeceği, cezalandırılacakları, kışlaya teslim edileceklerinin bir tevatür gibi yayılmasının ardından, Recep Tayyip Erdoğan’ın 600.000 asker kaçağı hakkında derhâl işlem yapılması gerektiğini vâzeden buyurgan hitabına nail olduk. Peşi sıra askerden kaçmanın bedeli TL cinsinden basına mal oldu. Öyle ki yoklama kaçakları bir yılı doldurmamışsa 118 TL ödeyerek, bir yıldan sonra ise yoklama kaçakları ve bakayalar işlemlerini kendileri yaptıkları takdirde her sene için 1000 TL, yakalandıkları halde ise 2000 TL ödeyerek birliklerine teslim edilecekler.

Peki, askerlik yaşı gelmiş 600.000 insan neden askerden kaçıyor? Şimdilik hükûmetin bu soruya cevabı olmasa da askerden kaçmanın kabaca sınıflandırırsak politik, dinî, ekonomik ve toplumsal sebepleri bulunuyor. TSK’nın darbelerle, katliâmlarla, hak ihlâlleriyle bezeli tarihi, Kürdistan’da yürütülen kirli savaşın bir parçası olmayı reddetmek, askerî hiyerarşi, askerî yargı, NATO’ya bağlı, Kıbrıs’ta işgalci bir ordunun mensubu olmak istememek siyasi sebeplerin başlıcaları. Yehova Şahitleri ve az da olsa İslamî gerekçelerle zorunlu askerlikten imtina eden bir kesim bulunuyor. İş kurmak, işinin başından ayrılamamak veyahut bulduğu işi 12 aylık askerlik angaryasından sonra devam ettiremeyeceği endişesini taşımak belli başlı ekonomik gerekçeler. Sevdiğinden, çocuğundan ayrılarak askere gitmeye gönlü el vermeyen, angaryaya katlanamayan, patates soymak istemeyenlerin toplumsal gerekçeleri de gayet yaygın.

Askere severek gidenin de, zorla gidenin de şafak saymasının mantıklı bir sebebi var. Kışlada bulunmak, çatışma bölgesine uzaklığı fark etmeksizin, tehlikeli. Son 10 yılda çatışmada 724 er ölmüşken, 965 er şüpheli intihar ya da eğitim zayiatı olarak hayatını kaybetmişti. Bu ölümlerin arasında Kıbrıs’ta DisKo’da işkenceyle öldürülen Uğur Kantar, Ermeni soykırımının 96. yıl dönümünde öldürülen Sevag Şahin Balıkçı da var. Uğur Kantar’ın ölümü, 20 tanığın işkenceyi doğrulamasına rağmen “güneş çarpması” olarak kayıtlara geçti. Sevag Şahin davasında ise cinayetin ırkçı saiklerle işlendiğine dair bir karar çıkmadı.

Çatışmasız geçen 2013 yılında 38 şüpheli ölüm gerçekleşti. Askerî mahkemelerin insafı, henüz şüpheli bir ölümü aydınlatabilmiş değil. Ayrıca Asker Hakları İnisiyatifi’nin çalışmalarıyla gündeme gelen hak ihlalleri de kışlaların tekin yerler olmadığını gözler önüne seriyor. Aşağılama, tehdit, kaba dayak, işkence, uykusuz bırakma, aşırı yüklenme, sağlık hizmetinden yoksun bırakma, devrecilik gibi uygulamalarla zorunlu askerlik bir kâbus. 6 Eylül 2012’de gerçekleşen Afyonkarahisar’daki mühimmat patlamasında 25 er ölmüş, 4 kişi ise yaralanmıştı. Bu kazaya dair açılan davada kimsenin tutuklanmamış olması, askeriyedeki kol kırılır yen içinde kalır mantığının devam ettiğini gösteriyor.

600.000 asker kaçağının savlarını politik alana taşıyabilecek bir mecra henüz olmadığı için eğilimin nasıl seyrettiğini kestirmek mümkün değil. Fakat gözle görebildiğimiz bir durum var. Ne zaman ki asker kaçakları gündeme gelse, eşzamanlı olarak bedelli askerlik tartışılıyor: Bedelli askerliğe karşı her Türk’ün asker doğduğunu anlatan milliyetçi argümanlar ortalığa saçılıyor. Ardından, bedelli askerliğin son bir kez daha yürürlüğe gireceğinin, birçok insanın bu hizmetten yararlanacağının propagandası yapılıyor. Örnekse, en son 2011 yılından yürürlüğe giren bedelli askerlikten 406.000 kişinin yararlanabileceği duyurulmuştu 3. Ancak bu kişilerin 67.000’i, 30.000 TL’yi ödeyerek bedelli askerlikten yararlanabilmişti.

AKP’nin sivil ölümü yaygınlaştıran, asker kaçakları için ülkeyi açık hava cezaevine dönüştüren uygulamasına karşı CHP’nin önerdiği bedelli askerlik teklifi sistemin özüne dokunmadan 600.000 asker kaçağına çözüm arıyor. Teklife göre, yıllık geliri 14.000 TL’nin altında olanlar bedel ödemeksizin askerlik hizmetini yapmış sayılırken, 14.000-25.000 TL arası geliri olanlar 7.500 TL ödeyerek, 25.000 TL üstü geliri olanlar ise 15.000 TL ödeyerek askerlik hizmetini yapmış sayılacak. Şüphesiz, AKP yeterince kâr edemeyeceği bu teklifi değerlendirmeyecek.

AKP’nin bir diğer çalışması ise neoliberal politikalarının bir yansıması olarak profesyonel bir ordu kurmak. Bunun bir ön çalışması olarak görülen sözleşmeli er uygulaması beklenen rağbeti görmedi. Açılan kontenjanın ancak %15’i dolabildi. “Her Türk asker doğar” sözü çöpe atılmış oldu.

Askerden kaçmanın siyasî, dinî, toplumsal ve ekonomik sebepleri için yegane çözüm vicdanî ret. AKP, altına imza attığı uluslararası sözleşmelere, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden çıkan Bayatyan, Erçep ve Ülke kararlarına, Avrupa Parlamentosu’nun vicdanî reddi insan hakkı olarak görmesine rağmen, Suriye’ye karşı savaş kışkırtıcılığı, vatan-millet-sakarya, peygamber ocağı edebiyatı yaparak vicdanî reddi tanımamakta direnç gösteriyor. Zorunlu askerliğin 3 ay kısalmasıyla insanların koşa koşa teslim olacağını düşünüyor. Mustafa Keser’in askerleri için hiçbir anlamı yok bunun.

Son olarak, vicdanî retçi İnan Süver’in ret metninden bir pasaj askerden kaçmanın elzem, vicdanî ret mücadelesinin tek çözüm olduğunu güzel özetliyor;

“Mevzu şudur sayın değerli bol maaşlı insan katledicileri; ısınamıyordum size düşmandım ben size. Çünkü ben biliyordum 12 Eylül›de işkencelerde öldürülen insanları, ben biliyorum insanlık için mücadele eden devrimcileri idam sehpalarında sallandırdığınızı, ben biliyordum işsizlikten dolayı, kaçakçılıktan başka mesleği olmayan amcamı sizin öldürdüğünüzü, ben biliyordum, köylerini yakıp evsiz yurtsuz bıraktığınız insanları, ben biliyordum anadillerini yasakladığın eğitimini yabancı dilde verdiğinden ve de parasızlıktan dolayı eğitimsiz mesleksiz bir halkı, ben biliyordum öldürülen gazetecileri, ben biliyordum seçimlerdeki barajları, ben biliyordum gelir dağılımda ki eşitsizliğinde bu ülkenin dünyanın en üst sıralarında bulunduğunu, ben biliyordum bu ülkede hiç bir başbakanın, bakanın, paşanın cocuğunun doğru düzgün askerlik yapmadığını, ben biliyordum ki bu ülkede hiç bir halkın diğer bir halkla bir sorununun olmamasına rağmen, iki kardeşi bir birine öldürttüğünü, ben biliyordum parası olanın rüşvet ile bir şekilde kacak dolaştığını, ben biliyordum bedelli askerlik altında zenginlerin çocuklarının ayırt edildiğini ona rağmen, nasıl olur da sizin askeriniz olurdum?”