29 Mart seçimleri Kürt sorununda çözüm için adım atmak isteyenlere çözümün nerede olduğunu gösterdi. Çözüm sağda solda Kürt konferansları düzenlemek değildir.
Çözüm, DTP’yi atlayarak Barzani ve Talabani’yle görüşmek değildir.
Çözüm, Kürtçe televizyon açmak değildir.
Çözüm, meydanlarda “Kürt sorunu vardır” demek de değildir.
Çözüm, başbakanın televizyonda tek bir Kürtçe cümle kurması da değildir.
Kürt sorununda çözüm, siyasidir.
Sosyalist İşçi sayfalarında sık sık anlatıldığı gibi, barış, savaşan taraflar arasında bir el sıkışmadır. AKP, savaşan taraflardan birisinin siyasi temsilcisi olduğunu her seferinde unutmuş göründü. AKP unutmuş görünse de Kürt halkı sınır ötesi harekat için gerekli olan tezkerenin meclisten çıkartıldığını unutmadı.
Çocukların Diyarbakır’da gösterilere katıldığı ya da sadece elleriyle zafer işaretleri yaptıkları için hapis yattığı koşullarda çözümden bahsetmek ve televizyondan Kürtçe konuşmak doğal olarak Kürt halkında şüpheler yarattı.
AKP bir yandan daha önceki hükümetlerden farklı olduğunu gösteren adımlar attı. Adımlar attı ama yıllardır özgürlüğü için mücadele eden bir halk, bu adımlarla yetinemez. Bir yandan Kürtçe televizyon seyreder bir yandan da seçim günü gider ve sandıkta oyunu DTP’ye verir. Verir, çünkü Kürtçe televizyonun sadece AKP’nin icadı olmadığını, yıllardır sürdürülen bir mücadelenin ürünü olduğunu bilir. Sadece televizyondan Kürtçe filmler ve belgeseller ya da tartışma programları izlemek için mücadele etmediğinden, siyasi taleplerini geri çekmez.
Kürt halkı, siyasal çözüm istiyor. Demokratik bir çözüm istiyor. Kendi çözümünü belirleyebileceği siyasi koşulların yaratılmasını istiyor.
29 Mart seçimlerinin en önemli sinyali bu yüzden DTP’nin seçim başarısıdır.