Milyonlarca insan işini kaybederken bankaların kurtarılması, iklim değişikliği konusunda hiçbir şey yapılmaması, insan ihtiyaçlarını hiçe saydığı artık açıkça ortaya çıkmış olan kâr odaklı sistemin yarattığı öfkenin odaklandığı önemli yerlerden biri G20 zirvesi. Bu yüzden 2 Nisan'da Londra'da toplanacak olan G20 zirvesine karşı protesto hazırlıkları bir süredir devam ediyordu. G20'ye karşı eylem haftasının ilk büyük olayı 28 Mart'ta Londra'da yaşandı. 150'yi aşkın sendikanın, çeşitli alanlarda faaliyet gösteren ve aralarında hayır kurumlarının, çevre örgütlerinin de bulunduğu sivil toplum örgütlerinin ve aktivist gruplarının bir araya gelerek oluşturduğu "Önce İnsan" koalisyonunun yürüyüşüne yaklaşık 40 bin kişi katıldı. Böylece polisin ve medyanın yıldırma çabalarına rağmen gösteri tahmin edilenden büyük oldu. Bu aynı zamanda kriz başladığından beri krize karşı Londra'da yapılan en büyük yürüyüş.
Katılımcıların ana talepleri iş, sosyal hizmetlerin iyileştirilmesi ve dünyayı felakete sürükleyen iklim değişikliğine karşı önlem alınması oldu. Taleplerini G20 zirvesinde toplanacak olan liderlere yönelttiler. Ama elbette esas vurgulardan biri de ekonomik kriz ve onun sonuçlarıydı. İşçiler, krizden etkilenenler iş imkanı yaratamayan, adaleti sağlayamayan ve ekolojik dengeyi mahveden sistemin başlıca aktörlerine, yani patronlara, bankerlere, zenginlere karşı yürüdüler. Katılımcılardan komedyen ve aktivist Mark Thomas Gordon Brown hükümetine yüklendi ve "Biz buraya neoliberal kapitalizmi yok etmeye geldik. Bize alternatif ne diye soruyorlar. Alternatif biziz! Omuz omuza vererek bir alternatifi yaratacak olan bizleriz. Mücadelemiz kapitalizme karşı demokrasinin mücadelesidir. Bunu kazanmak zorundayız." dedi.
Yürüyüşe katılanların önemli bir kısmını sendikalı işçiler oluşturuyordu. İşlerini kaybetmenin veya daha az paraya daha çok çalışmak zorunda kalmanın öfkesi İngiltere'nin büyük sendikalarını kitlesel bir biçimde sokağa taşıdı. Yapılan konuşmalarda işçilerin birleşik mücadelesinin önemine vurgu yapıldı. Zaten çok farklı sendikalardan, farklı sektörlerden ve hatta ülkelerden işçilerin alanda oluşu bunun bir göstergesiydi. Katılım yalnızca İngiltere'deki sendikalarla sınırlı değildi. Fransa, İtalya ve Hollanda'daki pek çok sendikadan gelen işçiler de mevcuttu ve krizin uluslararası boyutları gözler önüne serildi. Mitingte konuşma yapanların arasında ABD'li ve Avustralya'lı sendika liderleri de vardı.
Bir başka kalabalık kesim de gençlerden, lise ve üniversite öğrencilerinden oluşuyordu. Öğrenciler iklim değişikliğinin ve savaşların durdurulması başta olmak üzere pek çok farklı konuda taleplerini alana taşıdılar.
Hyde Park'ta konuşma yapan antikapitalist hareketin önemli isimlerinden Susan George, G20'nin IMF gibi gözden düşmüş kurumlara para aktarma planlarına karşı çıktı ve şunları ekledi: "Bankalar bizimdir. Bankalar halka ait olmalıdır, insanların ihtiyaçları için kullanılacak birer araç olmalıdır. Krediler iş imkanı sağlamak için ve fosil yakıtların kullanılmadığı bir enerji politikasına geçiş için kullanılmalıdır."
İngiltere'de G20 eylemleri devam edecek. 1 Nisan'da Savaşı Durdurun Koalisyonu savaşlara karşı bir yürüyüş düzenleyecek. Savaşların başlıca sorumlularının, küresel gelirlerin %90'ını ve ticaretin %80'ini kontrol eden G20 üyesi emperyalist ülkeler olduğu teşhir edilecek. Zirvenin yapılacağı 2 Nisan'da da büyük bir G20 protestosu yapılması planlanıyor.