Kürtlere ve Kürt örgütlerine gene saldırılıyor. Hertarafta DTP binalarına polis giriyor. Belediye binaları basılıyor. DTP üyeleri göz altına alınıyor.
Kürtler bu baskılara boyun eğmiyor. Bütün Kürt illerinde gösteriler var. Herkes ayakta. Ama saldırı durmuyor. Kürtlere vuruluyor.
14 yaşındaki Seyfi’ye kendisinden 3 defa daha iri bir Özel Güvenlik görevlisi elindeki uzun menzilli silahın dipçiği ile vuruyor. Seyfi’nin kafasını yarıp bırakıyor. Bir başka özel güvenlikçi gelip bakıyor ve o da bırakıp gidiyor.
Sonra bu olayı protesto edenlere polis gene saldırıyor.
Kürtler acılarını bile ifade edemiyor.
Ana TRT şeş var. Kürtçe şarkı söyleyebilirsin ve Hatta Ahmet Türk parlamentoda grup toplantısında Kürtçe konuşabilir.
Kısacası Kürtler saldırı altında.
Diğer tarafta ise Ergenekon operasyonları sürüyor. Son olarak ÇYDD yöneticilerinden Türkan Saylan’ın evi arandı. Göz altına alınmadı. Kıyamet koptu.
Kemalistler ayağa kalktı. Nasıl olurda cüzzama karşı mücadele etmiş saygın Türkan hanım göz altına alınırdı. Hele Baba Beni Okula Gönder kampanyasının saygın kkordinatörü Tijen hanım. Darbeyle marbeyle ilgisi yoktu. Çocukları okutmaktan başka derdi yoktu Tijen hanımın.
Doğan medya günlerce tam sayfa bunu anlattı. Tijen hanım  göz altı hikayelerini tefrika etti Milliyet gazetesinde.
Solcu olduklarını söyleyen örgütlerin temsilcileri ÇYDD’yi ziyaret etti.
Ama bunların hiç biri DTP operasyo-nuna değinmedi. Eleştirmedi. Kürtlerin yanında yer almadılar. Çünkü ulusalcı politika Kürtlere düşman.
Öte yandan Türkan hanımın ve ÇYDD’nin yüzü daha çıplak ortaya çıkmaya başladı.
Türkan hanım kendilerinin kurucu olduğunuve kendilerinin izni olmadan hi.bir şey yapılamayacağını söylüyor.
DTP operasyonuna sessiz kalanlar Türkan hanımın bu görüşlerine de sessiz kaldılar.

Çözüm içerde
AKP hükümeti Erbil Konferansı’nın çözüm olduğunu söylüyor. Çözümü dışarda arıyor. Oysa çözüm “içerde”.
Kürtler DTP’ye verdikleri oylarla bunu kanıtladılar.
AKP 29 Mart seçimlerinin referandum olduğunu söyledi, referandumu DTP kazandı. Hem de büyük bir farkla. Referandumu DTP’nin çözüm politikaları kazandı.
Kürtler şahin politikalara, bombardımana, sınır ötesi operasyonlara değil, barıştan yana poliitkalara oy verdi.
Hükümet savaşın devamından yana şahin politikalar uyguluyor. Halk AKP’ye verdiği oyu geri çekti.
DTP çözüm diyor. Barış diyor. Bizi muhatap alın diyor. Kürtler DTP’ye oy verdi.Kürtler DTP’yi temsilci olarak gösterdi. Onu muhatap aldı.
DTP’nin seçim zaferi farklı. Onlar oylarını yüzde 2 artırmadı. Birçok bölgede yüzde 70’e varan oylar aldılar. Hakkari’de daha da çok. Iğdır’ı aldılar.
DTP Kürtlerin tek temsilcisi olduğunu gösterdi.
Muhatap olduğunu gösterdi.
Eğer çözüm aranıyorsa bu ancak DTP’yi muhatap alarak mümkün olur. DTP’yi dışlayan bir çözüm olamaz.
Bu eskiden de böyleydi ama artık daha da net.
Bugün Türkiye’de sosyalistler Kürt halkının temsilcilerinden yana koşulsuz bir destek vermek zorundadır. DTP’ye dönük baskı yerleştiği takdirde bu bütün topluma, işçi ve emekçilere ve sosyalistlere de dönük bir baskı  haline gelir.
Kürtler herkesi uyarıyor. Ellerindeki sınırlı olanaklarla baskıya karşı seslerini çıkarıyorlar. Basının sansürüne uğruyorlar.
Dipçikleniyorlar, DTP milletvekilleri polis müdürlerinin saldırısına uğruyor. Biber gazı yiyiyor.
Hükümet Kürtlerin seslerinin duyulmasını istemiyor. Saldırrarak onları susturabileceğini sanıyor.
Yanılıyor.
Hükümet ve devlet yanılıyor çünkü direniş bitmiyor aksine yayılıyor. Her gün daha çok insan sokağa çıkıyor.
 
F. ALOĞLU