Kapitalizmin krizine, küresel ısınmaya ve sosyal adaletsizliğe karşı harekete geç

İşsizlik dünya krizi ile beraber günden güne katlanarak artmakta. Milyonlarca işsiz kendisinin yani çalışanların yaratmadığı bu krizin faturasını ödüyor. Üstelik böyle devam ederse sadece bu yıl dünyada 50 milyon kişi işinden olacak. İşi olanlar ise kapitalizmin krizinde her zaman olduğu gibi patronlar tarafından sömürülüyor, daha fazla mesai ve daha az maaşa razı olmak zorunda bırakılıyor.

Zorunlu izinler, uzun çalışma saatleri, ücret artışının olmaması sistemin vahşi yüzünü gözler önüne seriyor. Türkiye ‘de de dünyadan farklı bir durum yok. İşsizlik rakamları hızla artıyor. Veriler %10’un üzerinde artış olduğu yönünde. Yani binlerce insan işsiz ya da işini kaybetme korkusuyla yaşıyor.
Tüm bunlar olup biterken krize çözüm bulmak için ülkeler toplanıyor ancak bankaları ve patronları kurtarmak için neler yapmak gerektiğini konuşuyorlar. İnsan hayatını hiçe sayan uygulamalar öneriyorlar. Bir diğer büyük kriz olan küresel iklim değişiminin yaratacağı felaketi görmezden geliyorlar. Halbuki tıpkı ekonomik kriz gibi küresel ısınmanın sebebi de onlar oldukları halde ikisinin faturası da yoksullara, çalışanlara, emekçilere kesiliyor.

Buzullar hızla eriyor. 30 yıl sonra yüzde 80'i yok olacak.
Deniz seviyesi yükselirken diğer yandan bir çok canlı türünün nesli tükeniyor. Eğer şimdi sera gazları yüzde 70 oranında kısılmazsa 20 yıl içerisinde denizlerdeki yaşam sona erecek.
Kasırgalar, seller  dünyada zenginleri değil, yoksulları vuruyor. İklim felaketleri sonucunda evini terk etmek ve göçmek zorunda kalan 60 milyona yakın insan var. Sadece 10 yıl için iklim göçmenlerinin sayısının 200 milyona çıkacağı söyleniyor.
Dünyanın bir bölümü aşırı yağışlara maruz kalırken diğer bölümüne tek damla yağmur düşmüyor.Topraklar çölleşiyor, kuraklık sonucu gıda üretimi azalıyor, gıda fiyatları tırmanıyor.
Her yıl çoğu Afrika'da yaşayan 6 milyon insan dizanteri, kolera, ishal gibi temiz suya ulaşamamaktan kaynaklanan basit ve önlenebilir hastalıklar yüzünden yaşamını kaybediyor.
Su bütün canlılara ait, ama şirketler temiz su kaynaklarının mülkiyetini ellerinde tutuyor.
Su ve gıda savaşları kaçınılmaz olacak.
Eğer şimdi sera gazları yüzde 80 oranında azaltılmazsa gezegenimiz biz insanlar, hayvanlar, bitkiler, ağaçlar için yaşanmaz bir yer olacak.
Yaşanan ve yaşanacak olanlar korku filmi senaryosu değil, gerçeğin ta kendisi.
Tüm bunlar olup biterken hükümetler silahlanmaya, savaşa bütçe ayırıyor.
Dünyada her yıl 1 trilyon 300 milyar dolar silahlanmaya harcanıyor. Bu rakam Türkiye'de 2007'de silahlanmaya 11 milyar dolar olarak görülüyor. Silahlanmaya harcanan paralar ve savaşlar binlerce insanın ölümüne neden oluyor. Irak'ta ABD'nin 6 yıldır süren işgalinin bedelini 2 milyondan fazla insan yaşamını yitirerek ödedi. 6 milyon Iraklı evlerini terk etmek zorunda kalıp göç etti. Afganistan'da 2 binden fazla insan NATO'nun işgal orduları tarafından katledildi. Filistin'de İsrail'in soykırımı devam ediyor. Silah tüccarları kazanırken bizleri kaybetmeye mahkum ediyor.

Dünyanın en gelişmiş 20 ülkesi iflas eden şirketleri kurtarmak için 21 trilyon dolar harcıyor ama onlar açları doyurmayı düşünmüyor. Açlık, yetersiz beslenme, yoksulluk çığ gibi büyümekte. Şirketleri kurtarmak için harcanan para tüm dünyadaki açlık sorununu çözebilecekken önce kâr deniyor, sonra insan.Dünyada her yıl 11 milyon kişi açlık veya yetersiz beslenme yüzünden ölürken, 300 milyonu çocuk olmak üzere 800 milyon insan aç..Dünya nüfusunun yarısı günde 2 dolarlık gelirle yaşıyor.Türkiye'de 13 milyon insan yoksulluk sınırının altında yaşıyor. 6 milyar insanın yaşadığı dünyada 17 milyon insan 1 milyon dolardan fazla paranın sahibiyken yani zenginlikler sadece borusu öten bir grup azınlığın elindeyken, çoğunlukta olanlardan faturayı ödemeleri bekleniyor. Adaletsiz sistemin kaybedenleri olmaya zorlanıyorlar. Sadece zenginliklerin adil bir şekilde paylaşılmadığı bir sistemde değil aynı zamanda ırkçılığın, ayrımcılığın, cinsiyetçiliğin de olduğu bir dünyada yaşıyoruz.
Çocuklara adaletin olmadığı bir dünya.. Binlerce çocuk ya üzerine atılan bombalarla ya da polis dipçiğiyle ölüyor. Hapishanelerde sadece Türkiye’de 500 çocuk tutuluyor. Dünyada her üç kadından en az biri hayatlarının bir anında şiddete maruz kalıyor, seks yapmaya zorlanıyor, farklı biçimlerde tacize uğruyor. Eşcinsellerin hakları tanınmıyor. Geyler ve travestiler sadece farklı oldukları için öldürülüyor. Tüm bunların tek bir sebebi var o da küresel kapitalizm. İşsizliğe, iklim felaketine ve adaletsizliğe karşı mücadele etmek bu kadar karamsar görünen tabloda tek çıkış yolu.
Hükümetler karlarını düşünüyorsa, önce insanı düşün demek için mücadele etmek gerekiyor. Küresel ısınma için zaten işsizlikle ve yoksullukla burun buruna gelenlerden fedakarlık yapmasını bekleyemezler.
Aşağıdan geniş kitlelerle ortak talepler etrafında birleşerek hükümetlerin harekete geçmesini sağlamak gerkiyor. İş, iklim, adalet sloganı bu yüzden anlamlı antikapitalist bir slogan. Milyarlarca insanın taleplerini kapsadığı için!