İki yıl ara verilen Cumhuriyet mitingleri bu kez Ergenekon soruşturmasını önlemek için tekrar başladı. İstanbul'da tiyatrocular yürüdü, Ergenekon operasyonuna karşı itirazlarını dile getirdi. Ancak her iki eylemin de gerekçesi aynıydı: Türkiye'de laiklik tehdit altında!
Başkanlığını darbeci general Şener Eruygur'un yaptığı Atatürkçü Düşünce Derneği'nin Genel Sekreteri Suay Karaman mitingde yaptığı konuşmada "Hukuk adına hukuk katledilmektedir. Türkiye’nin aydınlarına karşı yapılan hukuksuzluklar vatandaşlarda derin yaralar bırakmaktadır. Atatürk’ün aydınlık Cumhuriyeti Ortaçağ karanlığına çevrilmek istenmektedir. Laiklik ve Cumhuriyet tehdit altındadır" dedi.

Ergenekon soruşturmasına itiraz eden sanatçılardan biri olan tiyatrocu Gülriz Sururi de aynı şeyi tekrarladı: "Bugün laik cumhuriyetimizin tehlikede olduğunu görüyoruz. Seyirci kalamayız.''
İki önce Cumhuriyet Mitingleri başladığında da Sosyalist İşçi yazmıştı. Cumhuriyet Mitingi'ne katılan herkes darbeci değildir. Aksine iki yıl önceki kalabalıkların büyük bölümü gerçekten şeriatın geldiğini zanneden ve korkanlardı. İki yıl sonra büyük bölümü "laik olmak adam olmaktır" yazılı pankartların açıldığı Tandoğan'da yoktu. Ancak yine de orada toplananların bir kısmı, İstanbul'da yürüyen tiyatrocuların büyük kısmı "laiklik elden gidiyor" korkusuna sahip olanlardı.
Laiklik tehlikede mi?
Laiklik tehlikede olduğu fikri yıllar boyunca TSK tarafından işlendi. 1993'te Sivas'ta Madımak Oteli'nin yakılması milyonlarca insanı buna kolayca ikna etti. Aynı yıl İstanbul ve Ankara başta olmak üzere bir çok belediye yönetimi İslamcı Refah Partisi tarafından alınmıştı. 1996'da hükümet kuracak güce ulaştılar. Demokrasiyi kullanarak geliyorlardı ve çoğunluğu elde ettikleri zaman Batılı yaşam tarzına son vereceklerdi. Tüm kadınlar örtünmeye zorlanacak, tüm öğrenciler dini eğitimden geçirilecekti.
28 Şubat darbesi bu korkuları kullanarak toplumu bölmeyi ve hükümeti devirmeyi başardı. Başörtülü öğrencilere okul kapıları kapatılarak çağdaş eğitim korunmuştu.
Ancak laiklik karşısında tehdit bitmek tükenmek bilmiyordu. 2001'de seçmenlerin çoğunluk oyuyla işbaşına gelen AKP hükümeti RP'nin devamıydı. Liderleri "biz değiştik" dese de bu düpedüz yalandı. Onlar takkiye yapıyordu. Ancak hükümette bulundukları 8 yıl göstermişti ki AKP'nin derdi şeriat falan değildi. AKP'yi laiklik karşıtı eylemlerin odağı olarak suçlayan kapatma davasının internet haberlerinden toplanmış gerekçeleri inandırıcı değildi. AKP toplumu dini kurallar etrafında örgütlemeye dönük yasalar çıkarmaya çalışmadığı gibi, kimseyi kapanmaya zorlamadı. 8 yıllık dönemde hakim medyanın öne çıkarttığı irtica kanıtları bu topraklarda uzun süredir yaşanıyordu.
Laikliğin tehdit altına olduğunu düşünenler sadece bir iddiaya inanıyor. Bir takım gizli amaçların varlığına. Ama Türkiye halkının bu fikri savunan CHP ve MHP gibi partilerin dışında kalan kesimi bunu palavra olarak görüyor.
Laiklik, dinin siyaset dışı bırakılmasıdır. Dinsel kurumların siyasal alandaki belirleyiciliklerinin ortadan kaldırılmasıdır. 19 .yüzyılda burjuvazi, iktidarını ilahi güçlerden alan büyük toprak sahibi kilisenin gücünü sınırlandırmak için bu prensibi üretti. Daha sonra demokrasi yanlısı güçlerce devletin dini kullanmasının, bir inancın başka inançlar üzerinde hakimiyet kurmasının engellenmesi olarak tarif edildi.
1923'te kurulan cumhuriyetin ilk işlerinden biri Diyanet İşleri'ni kurmak oldu. 3 Mart 1924'te kurulan ve Başbakanlığa bağlı bir kuruluş olan Diyanet İşleri Başkanlığı hakkında anayasa, "İslam Dininin inançları, ibadet ve ahlâk esasları ile ilgili işleri yürütmek, Din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmekle görevlidir." diyordu.
Din eğitimi, camilerin yapımı ve kullanımı, imamların yetiştirilmesi ve atanması hepsini kemalist devlet belirliyordu.
Diyanet İşleri dinin devlet katındaki yorumunu empoze etmekle görevliydi. Laik, Hanefi ve Sünni bir İslam yorumu üretildi. Bugün sayıları 10 milyonu bulan Alevilerin inancı reddedildi. Cumhuriyet tarihi boyunca, bu topraklarda yüzlerce yıl sürmüş bir çok inanç grubu hep baskı altında oldu. Süryaniler, Ermeniler, Hıristiyanlar gibi. Atesitler de her zaman bir tehdit olarak görüldü. Cumhuriyet dine mesafeli falan değildi. Kendi dinini üretti ve bunu kabul etmeyen Alevi, Sünni, Hıristiyanları baskı altında tuttu.
Türkiye'de en çok İmam Hatip Okulu'nun açıldığı dönemler darbe dönemlerinin ertesi oldu. En çok İmam Hatip'i açma onuru, okullarda din dersini zorunlu hale getiren 12 Eylül darbecisi Kenan Evren'di.
12 Eylül sonrası okullarda devletin resmi dini yorumuyla ırkçılığın karışımı olarak Türk-İslam Sentesi okutuldu. Bir çok öğrenci zorla sıranın üstüne çıkartılıp namaz kıldırıldı.
Dar ve geniş anlamlarının her ikisiyle de incelendiğinde Türkiye Cumhuriyeti'nin hiç bir zaman laik olmadı.
Peki ya tehlike altında olduğu söylenen çağdaş eğitim?
Kürt çocukların ana dillerinde yazıp okuyamadığı, öğrencilerinin bir kısmının sırf başörtüsü taktıkları için okullara alınmadıkları, parası olmayanın okumayamadığı, özel okul ve dersanelerin borusunun öttüğü bir sistem çağdaş olabilir mi?
Laikliğin ve “çağdaş” eğitimin tehdit altında olduğu bir yalandır. Korkan insanları darbecilerin yanında saf tutmaya iten kötü bir yalan.

 

Cumhuriyet mitinginde Ergenekon'a bin selam
İki yıl sonra, 17 Mayıs’ta Ankara'da, Tandoğan Meydanı'nda Cumhuriyet Mitingi yapıldı. Gösterici sayısı 50 binin üzerindeydi. Oysa 2 yıl önce aynı meydanda 100 binden gösterici miting yapmıştı.
Alanda çok sayıda Atatürk Gençliği imzalı "ordu göreve" dövizleri taşındı. ADD imzalı "1 numarayı selamlıyoruz" dövizlerinin yer aldığı mitinge ADD’nin yanısıra CHP, İşçi Partisi, Cumhuriyetçi Birlik Partisi, Halk Kurtuluş Partisi pankartlarla katıldı. CHP İstanbul Milletvekili Nur Serter ile CHP Grup Başkanvekili Hakkı Süha Okay, Genel Saymanı Mustafa Özyürek, milletvekilleri İsa Göktürk, Muharrem İnce, Rasim Çakır, Fevzi Topuz, Nur Serter, Tekin Bingöl ve Ejder Özdemir, bağımsız milletvekili Kamer Genç ve İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Bedri Gültekin miting alanındaydı.
Eski Danıştay Başsavcısı Tansel Çölaşan'la emekli Orgeneral Hurşit Tolon ile emekli Orgeneral Şener Eruygur’un eşleri de alandaydı. 27 Mayıs Milli Devrim Derneği, 68’liler Birliği Vakfı, Atatürkçü Düşünce Vakfı, Başkent Üniversitesi Öğrenci Konseyi, CUMOK, Biz Kaç Kişiyiz Hareketi’nin yanı sıra, 'Birleşik Büro İş', 'ODTÜ Öğretim Elemanları', 'Gazi Üniversitesi Öğretim Elemanları', 'ADD', 'Milli Kurtuluş Platformu', 'Türkiye Gençlik Birliği' pankartlar açıldı.
Darbeci generaller Şener Eruygur ve Hurşit tolon kürsüden selamlandı. İP Başkanı Doğu Perinçek, Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay ve Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal ile diğer öğretim üyelerine selam gönderildi. Mitingte en fazla atılan slogan "Türkiye laiktir, laik kalacak" oldu.

 

Halkı unutmuş!
TKP eski genel başkanı Aydemir Güler, Sosyalist İşçi'nin üç hafta önce yayımlanan 361. sayısında yayımlanan "Bir darbe iki sol" yazısına yanıt vermiş. Güler, Sosyalist İşçi'nin tasnifini kabul etmiş. Ergenekon soruşturmasında sonuna kadar gidilsin diyenler, bu soruşturmaya eleştirel bakanlar ve Ergenekon soruşturmasının muhalifleri. Kendisi ve partisi üçüncü grupta konumlandığı bu tasnifi kabuıl ediyor Güler ve şunu demeye getiriyor. Evet, TKP, ÖDP ve Halkevleri Ergenekon soruşturmasına karşı. Ve siz, DSİP'in başını çektiği 'sonuna kadar gidilsinci' cephe ise küçük bir azınlıksınız. Partisi son seçimlerde "AKP'den büyük halk var" sloganını kullansa da Güler yine halkı unutmuş. A&G şirketi tarafından yayımlanan araştırma Türkiye halkının yüzde 67'sinin Ergenekon soruşturmasını bir darbe soruşturması olarak görüp desteklediğini ortaya koymuştu. Sadece AKP'ye oy verenler değil, DTP seçmeni Kürtler değil, CHP'nin tabanının yarısı da Ergenekon soruşturmasında sonuna kadar gidilmesini istiyor. Güler ve TKP ise sağcı azınlığın bir parçası. Onlar bu soruşturma bitsin istiyor.

 

Ergenekon’un parti merakı
Ergenekon, hafta sonu kongre yapan iki partiden birini ele geçirdi. DP-AP-DYP geleneğinin devamcısı olan Demokrat Parti'de Hüsamettin Cindoruk seçildi. Cindoruk için seçim kampanyası eski cumhurbaşkanı Süleyman Demirel yapmıştı. Bu ikili 28 Şubat darbesini ve 27 Nisan e-muhtırasını desteklemiş, AKP hükümetini devirme çabalarına aktif olarak katılmıştı. Rakipleri Süleyman Soylu partiyi Ergenekon'un ele geçirmek istediğini söyledi, ancak kaybetti.
Diğer çekişme Demokratik Sol Parti kongresinde yaşandı. Rahşan Ecevit'in aday gösterdiği Alemdar Yalçın, eski bir ülkücü ve Ergenekon zanlısı Tuncay Özkan'ın Biz Kaç Kişiyiz Hareketi'ndeki yardımcılarından birisiydi. Yalçın, büyük farkla kaybetti. DSP'nin yeni genel başkanı sosyal demokrat gelenekten gelen Masum Türker'i oldu. Türker'i de yaptığı konuşmada ulusalcı mesajlar verdi.
Ergenekon'a kendini avukat ilan eden CHP yetmiyor. Doğrudan kendilerinin yönettiği bir merkez sağ parti yaratarak bunu seçenek haline getirmek istiyorlar.