Ozan Tekin
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 4 Haziran’da krize karşı yeni ekonomi paketini açıkladı. Paket, büyük yatırımların teşvik edilmesi için bazı vergi indirimleri ve muafiyetleri, özel sektörün kredi faizlerinin bir kısmının kamu kaynakları tarafından karşılanması ve artan işsizliğe karşı kamuda geçici istihdam alanlarının açılması gibi bir dizi yenilik getiriyor.
Bu yeniliklerin önemli kısmının, emekçi sınıfların lehine getirdiği hiçbir değişim yok. Vergi indirimleriyle sağlanan kamudan özel sektöre kaynak aktarımı, bütçe açığının daha da genişlemesi anlamına gelecek. Bu da, eğitim, sağlık gibi kamu hizmetlerine ayrılacak kaynakların gitgide azalması demek.

Kamu kuruluşlarının bakım ve onarımında, ağaçlandırma ve çevre düzenlemesi gibi alanlarda sağlanacağı belirtilen istihdam ise, işsizlik sorununa kalıcı bir çözüm getirme hedefi taşımıyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre, 2009 başında işsiz sayısı 3 milyon 274 bin kişiye yükselmişti. 100 bin kişiye birkaç aylık geçici kamu hizmetlerinde istihdam yaratmak, işsizlerin sorunlarını çözme yolunda ihmal edilebilecek kadar küçük bir adım.

İşsizlik Fonu’na dokunma!
Lise ve üstü eğitim alan işsiz gençlerin ise stajyer olarak istihdam edilmesinin sağlanacağı ve böylece iş tecrübesi kazanmalarıyla, iş bulma olanaklarının arttırılacağı söyleniyor. Ancak bu staj programı da çalışanlardan değil, patronlardan yana. Öncelikle, bu stajyerler özel sektörde günde 15 TL gibi düşük bir ücretle, en fazla altı ay istihdam edilecek. Buna rağmen, bu düşük ücreti dahi karşılayan özel sektör değil, kamu kaynakları olacak.
Doğrudan işsizler için kullanılması gereken İşsizlik Fonu, özel sektörde çalışacak olan stajyerlerin maaşlarının ödenmesi için harcanacak. Yani şirketler, işsizler için var olan fondan yararlanarak işçi çalıştıracak.
Hükümetin krizin başından beri izlediği politikalar, emekçilerin işten çıkarılmalarına ve krizden korunmalarına yönelik hiçbir reform içermiyor. Bütün önlemler, şirketlerin daha az vergi ödemeleri ve krizden en az zararla kurtulmaları üzerine.
Toplumun büyük çoğunluğuna hizmet edecek değişiklikler için, kamusal alanda istihdam kalıcı olacak şekilde arttırılmalı, temel gıda maddeleri üzerindeki vergiler kaldırılmalı, geliri yüksek olanlardan alınacak vergilerin arttırılmasıyla işsizlere ve yoksullara kaynak aktarılmalı, çalışma saatlerinin azaltılmasıyla işsizler için yeni iş olanakları sağlanmalı ve en önemlisi, işten çıkarmalar derhal durdurulmalıdır.

 

‘En kötüyü gördük demek için erken’
Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan, Türkiye’nin krizden çıktığını söyleyen başbakanın aksine, “en kötüyü gördük demek için çok erken” dedi:
"Sanayi üretimi ekonomik büyümeyle ilgili önemli sinyal veren bir gösterge. Nisan'daki düşüş hızı önceki iki aya göre az. Sanayi üretiminde kötüye gidişin bir miktar yavaşladığını söyleyebiliriz. Hâlâ rakamlar eksi; fakat daha az eksi rakamları görüyoruz. Mayıs'tan itibaren bu endeksin daha olumlu olmasını bekliyorum. Hem dünyada, hem Türkiye'de kötüye gidişin yavaşladığıyla ilgili küçük sinyaller görüyoruz. 'En kötüyü gördük' demek için erken. Birkaç ay daha izlemek gerekecek. İhtiyatı elden bırakmayacağız."

 

Sanayi üretiminde düşüş devam ediyor
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, sanayi üretimi Nisan ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 18,5 azaldı. Üretimde bir önceki aya göre ise yüzde 1,4 artış oldu. Sanayi üretimi Şubat ayında yüzde 23,8 ile düşüş rekoru kırmıştı.
Ana sanayi grupları bazında, Nisan'da bir önceki yılın aynı ayına göre en yüksek düşüş yüzde 41,8 daralma ile sermaye malı imalatında görülürken, ara malı imalatı yüzde 20, dayanıklı tüketim malı imalatı yüzde 15,4, enerji yüzde 6,9 ve dayanıksız tüketim malı imalatı yüzde 4,2 oranında düşüş gösterdi.
Nisan ayında sanayi üretiminde en büyük daralma yüzde 50,2 ile otomotiv imalatında gerçekleşirken, bunu yüzde 35,2’lik düşüşle makina ve teçhizat hariç metal ürünleri imalatı, yüzde 33,2’lik düşüşle de kok kömürü rafine edilmiş petrol ürünleri imalatı takip etti.  

 
Sendikalar ekonomik kararları nasıl değerlendirdi?

KESK: 'Emekçilerin sorunlarına çözüm yok'
KESK Genel Başkanı Sami Evren, başbakanın açıklamalarına dair Türk-iş ve Hak-iş’ten farklı düşünüyor:
“Başbakanın bugün krize karşı önlemler kapsamında açıkladığı artık kaçıncısı olduğunu kendilerinin bile bilmediği paket kriz karşısında gün geçtikçe ezilen emekçiler, yoksullar ve işsizler için hiç bir ciddi önlem içermemektedir.
“Hükümet daha önceki paketlerde olduğu gibi bu pakette de tamamen sermaye kesiminin çıkarlarına odaklanmış; kriz karşısında krizi yaratanları korumayı amaçlayan önlemler açıklamıştır. Üstelik Yeni Teşvik Sistemi adıyla uygulamaya konacak teşviklerin finansmanı kısmen emekçilerin birikimleriyle oluşan işsizlik fonu, kısmen hazine kaynakları olarak açıklanmıştır.
Yani hükümet halkın parasını bir kez daha sermaye kıesiminin emrine sürerek çarçur edecektir. 
“Siyasi iktidar kriz karşısında emekçileri korumak, işsizlikle mücadele etmek istiyorsa, öncelikle işsiz kalan kardeşlerimizin su, elektrik ve doğalgaz giderlerini devletin karşılamasını, açlık sınırı altında yaşayanlara “yurttaşlık ücreti” ödenmesini, asgari ücreti vergi dışı bırakmayı, kurumlar vergisinde değil, emekçilerin ödediği gelir vergisinde indirime gitmeyi, dolaylı vergileri düşürmeyi düşünmelidir.”

 

Hak-İş: 'Olumlu ama eksik yanları var'
Hak-İş Genel Başkanı Salim Uslu, hükümetin yeni ekonomik paketini değerlendiren açıklamasında şunları söyledi: 
“Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan teşvik ve istihdam paketi son derece sistematik, tüm parametreleri iyi düşünülmüş ve kapsamlı bir çalışmadır. Hükümet, bugün açıkladığı paketle elini taşın altına koymuş, işveren çevrelerinin taleplerini ve ihtiyacı büyük oranda karşılamıştır. Yeni teşvik ve istihdam paketi ile işverenlerin, istihdam yaratma konusunda isteksiz davranmak için artık hiçbir mazereti kalmamıştır. 
“Pakette yer alan teşvik sisteminin Türkiye için ekonomik, sosyal ve politik anlamda olumlu sonuçları olacaktır. Ancak istihdama yönelik paketin ise olumlu yanları olduğu gibi eksik tarafları da bulunmaktadır. 
Özel istihdam bürolarının mesleki faaliyet olarak geçici iş ilişkisi kurmasına olanak tanıyan yeni düzenleme sosyal diyalog süreci işletilmeden sadece işverenlerin talebiyle hayata geçirilmek istenmektedir. Söz konusu geçici iş ilişkisinin diğer anlamı kiralık işçiliktir.
Bu uygulamayla düşük ücretle çalışan, iş güvencesi olamayan çalışanlar ordusu yaratılması tehlikesi bulunmaktadır. İşverenler tarafından suiistimal edilebilecek bir düzenlemedir.”
Hak-İş başkanının pakete dönük geri kalan eleştirileri Türk-İş’le aynı noktalarda oldu.  

 

Türk-İş: 'Olumlu ama yetersiz'
Türk-İş Başkanı Mustafa Kumlu, Türk-iş adına yaptığı açıklamada başbakanın açıkladığı yeni ekonomik politikaları değerlendirdi.
“Açıklanan teşvik ve istihdam paketi,  üretimi, yatırımı, iç talebi ve istihdamı artıracak nitelikteki yaklaşımları ön plana çıkarmasıyla olumlu özellikler taşımaktadır.
“Uygulanan ekonomik ve sosyal politikaların ayrılmaz parçası olan aktif istihdam tedbirlerinin ekonomik kriz döneminde beklenen sonucu göstermesi güçlükler taşımaktadır. Kriz öncesi dönemde de istihdamı teşvik için bazı düzenlemeler yapılmıştır. Gençlerin ve kadınların istihdamının teşvik edilmesi, prim indirimleri gibi uygulamalar maalesef beklenen sonucu getirmemiştir.
“Okul ve sağlık tesislerinin bakım ve onarımı,  ağaçlandırma ve erozyon kontrolü, çevre düzenlemesi gibi alanlarda toplum yararına yapılacak işlerde istihdam edilecek işsizlere getirilen imkanın ise yeni bir iş yaratmaktan ziyade işsizlik sigortasından yararlanamayan işsizlere işsizlik yardımı olarak değerlendirilmesi doğru olacaktır.
“Açılacak kurslar vasıtasıyla işsizlere meslek edindirme imkanı getirilmesini ise milyonlara varan eğitimli işsizimizin varlığı dikkate alındığında  etkili bir düzenleme olarak görmek zordur.
“Paket, kayıt dışı istihdamın kayıt altına alınmasına yönelik herhangi bir tedbir içermemektedir.
“Pakette, TÜRK-İŞ’in hassasiyetle üzerinde durduğu işsizlik sigortası uygulamasının erişim, süre ve ödeme tutarı açısından yeniden düzenlenerek iyileştirilmesi konusuna bir açılım getirilmediği görülmektedir.
“Türkiye’de 6 milyon 200 kişiye ulaşan işsizlerin istihdama kavuşturulması daha köklü ve kalıcı istihdam politikalarını gerekli kılmaktadır. Ekonomik politikaların sosyal politikalarla eş zamanlı olarak uygulanması gereğine bu kriz ortamında her zamankinden fazla ihtiyaç bulunmaktadır.”