Avi Haligua
İran’da devlet başkanlığı seçimlerinden sürpriz bir sonuç çıktı. Sürpriz olan, Mahmut Ahmedinejad’ın ikinci kez devlet başkanı seçilmesi değil, açık ara farkla seçilmesiydi. Karar vericilerin ve ‘aklı başında’ politika yorumcularının ‘mantıklı’ beklentisi, dünyada ılık rüzgârlar estiren Obama gibi ‘akil’ liderlerle birlikte hareket edebilecek, yumuşak bir dile sahip liderliğin seçilmesiydi.
Zaten seçim kampanyalarında İran'ın ABD’yle ilişkilerinin şekli ana konulardan biriydi. Seçimler, savaş sonrası Irak'taki durum, nükleer güç olma yolunda atılan adımlar, Afganistan ve Afganistan'dan da önemli olmaya başlayan Pakistan'daki çatışma ortamı ve tüm bu coğrafyanın ortasında duran İran'ın çevresinde olan bitenlere nasıl tepki vereceğini görebilmek için de önemliydi.

Protesto gösterileri

Olanlar ve beklentiler bir yana, öncelikle ne “reformcu aday” Mir Hüseyin Musevi’nin ne de Ahmedinejad’ın, İran Devrimi ve getirdiği sistemle ilgili bir itirazı olmadığını söylemek gerekiyor. Musevi, haklar ve özgürlüklerle ilgili açılımlar vaat ederek Ahmedinejad’ın katı muhafazakâr politikalarından kendini farklılaştırdı. Tabii bu politik çizgi hafife alınır bir farklılık değil, ama ekonomik sıkıntılar ve eşitsizlikle ilgili kampanya yürütülmemesi ve yoksulların ve merkezlerden uzak yaşayanların hesaba katılmamış olması da “şaşırtan sonucun” bir sebebi.
Seçimlere gelecek olursak, İçişleri Bakanı Sadık Mahsuli, resmi olmayan kesin sonuçlara göre, Mahmud Ahmedinejad'ın dört yıllığına yeniden cumhurbaşkanlığına seçildiğini açıklarken, Ahmedinejad'ın yüzde 62,63 oy oranıyla seçimin galibi olduğunu söylüyordu.
Seçimi kazanacaklarından emin Musevi taraftarları için şok olan bu sonuçlarla ilgili, Musevi hile yapıldığını açıkladı. Bu noktadan sonra yeşil giyen Musevi taraftarları sokaklarda protesto gösterilerine, Ahmedinejad taraftarları kutlamalara, Devrim Muhafızları da Musevi taraftarlarını pataklamaya başladı.

“Allah'ın takdiri”

Bir önceki seçimlerde ikinci turda seçilen Ahmedinejad yıpranmak bir yana, oy oranını yükseltmişti. İlk seçim kampanyası döneminde daha çok yoksul kesimleri konu eden, ekonomik vaatlerle dolu bir kampanya yürüten Ahmedinejad’ın seçilmesinin ardından işlerin pek de söylediği gibi gitmemesi ve toplum içinde sayı ve etkileri gittikçe artan yeni kuşağın sürekli devlet baskısından bunalması gibi zorlayıcı koşullar bu sonuçların çıkması için engel olarak görünse de, belki sonuçlar devlet televizyonuna verdiği demeçte İran'ın dini önderi Ayetullah Ali Hamaney’in dediği gibi “Allah'ın takdiri” idi. Ortada bunca dedikodu dönüyor, Allah’ın takdiri oy sandıklarında tecelli ediyor ve seçimlerin de uluslararası gözlemciler tarafından izlenmesine izin verilmiyorken, seçimleri yorumlamak da dünya medyası için pek kolay olmadı.
Gerçi Musevi’nin seçimlere hile karıştığını iddia etmek için elinde en azından şimdilik kanıt yok. Musevi zaten oylar sayılmaya başlamadan önce, 'İran genelindeki göstergelerden' yola çıkarak kendisini galip ilan etmişti bile. Öte yandan şu anda Tahran’da Musevi taraftarlarının haberleşme yöntemi olarak benimsediği cep telefonunu kullanabilmek imkânsız. İran Telekomünikasyon Bakanlığı'ndan herhangi bir açıklama yok.
BBC’ye göre İran’da, 1979 İslam devriminden beri bu çapta bir toplumsal olay yaşanmadı. Sokaklarda seçim sonuçlarının açıklandığı günün aksine, afallamış kalabalıkların yerini “eski reformcu cumhurbaşkanı” Muhammed Hatemi'nin de aralarına katılacağını ve seçimlerin yenilenmesini desteklediğini açıklayan Musevi önderliğinde büyük kalabalıklar aldı. Kilometrelerce uzadığı söylenen kalabalıklar seçimin galibi Ahmedinejad’a oy veren %63’ün nerede olduğunu sorarak Tahran’ı sarıyor.

Milli gurur
Miting öncesinde İçişleri Bakanlığı eylemin sonuçlarından tümüyle Musevi'yi sorumlu tutacaklarını açıklamış, İran Devrim Muhafızları Ordusu'nun bir alt kolu olarak, gönüllü gençlerden oluşan Besiçler’e gerçek mühimmat verildiği söylentileri duyulmuştu.
İran’da yıllardır kapalı bir yapı içinde yaşamış toplum Ahmedinejad’la birlikte dünyanın meselesi haline geldi. Nükleer projeleri, Latin Amerika’daki diplomasi atakları, sert ve egemen milliyetçi bir dil derin toplumsal eşitsizliklerin üzerini milli gururla doldurdu. İranlı’da hissedilen umutsuzluk toplumsal değişimlerin seçim sonuçlarıyla değil halkın gerçekten ne istediğiyle bağlantılı olduğunu bir kez daha kanıtladı. Musevi ya da Ahmedinejad’dan çok, kendi hayatları için karar verebilmek ve daha iyi yaşam koşulları isteyen kalabalıklar sistemi o ya da bu şekilde sarsıyor. Özellikle gençlerin, orta sınıfların, devletin hayatın nasıl yaşanacağına dair keskin tahakkümden usanan eğitimli kesimlerin ve solcuların konuştukları, en azından buralara yansıdığı kadarıyla, canlarının sıkkın olduğunu gösteriyor. Seçimlere hile karışmış olsa da olmasa da, ciddi anlamda katılımın yoğun olduğu seçimlerin sonuçları onlar için hüsran oldu. Bundan sonra olacakları kestirebilmek güç. Rejimin değişmeden uzun bir süre daha devam edebileceğini gösteren hiçbir emare yok. Gerçi Allah bilir!