Kamuda toplu iş sözleşmelerindeki anlaşmazlık altı aydır devam ediyor. İşveren hükümetin ve işçileri temsil eden Türk-İş'in talepleri arasında büyük bir uçurum var. Bu satırların yazıldığı saatlerde sendikanın işyerleri önünde oturma eylemi ve Ankara'da bir miting gibi eylemleri içeren bir programı açıklaması bekleniyordu. Türk-iş eylemleri neye yol açabilir?
Türk-İş Araştırma Dairesi'nin yayınladığı Haziran ayı rakamlarına göre Açlık sınırı ayda 738,33 lira. 4 kişilik bir ailenin minimum harcama yaparak ayakta kalmasına yetecek miktar bu.

Yoksulluk sınırı, yani dört kişilik bir ailenin asgari zorunlu harcamaları için gereken para ise 2.389 lira. Türk-İş üyesi 200 binin üzerindeki kamu işçisinin toplu sözleşmede ne kadar ücret artışı alacağı, aileleriyle birlikte 1 milyon kişiyi ilgilendiriyor. Çoğunun maaşı 1.300 liranın, yani yoksulluk sınırının altında. Türk-İş bu yüzden gerçek bir değişiklik yaratacak yüzde 20'lik zammı istiyor. Hükümetse sadece yüzde 2,5 vermeye razı. İki rakamda birbirine yaklaşmıyor.
Türk-İş yönetimi bir eylem programı açıklayacak. Bu tabanındaki işçilerin baskısının sonucudur. İşyerleri önünde bir saat oturmak ve işe geç girmek eylemleri, bir de merkezi bir Ankara mitingi konuşuluyor. Bunlar işçilerin tepkisini göstermesi, mücadeleye hazırlaması açısından iyi. Ancak bir toplu sözleşme tıkanmışsa, patron sendikanın taleplerine kulak asmıyorsa yapacak tek bir şey vardır: Grev. Grev silahı kullanılmadıkça, sokak eylemleri bir grev örgütlenmesine hizmet etmedikçe kazanım elde edilemez.
Peki neden (en azından) şimdilik grev olmuyor? Türkiye işçi sınıfının sayısı 20 milyonun üzerinde. Bunun sadece yüzde 20'si sendikalı. İşsizlerin sayısı ise her geçen gün artıyor. Hükümet sendikalı işçilerle sendikasızları, çalışanlarla işsizleri karşı karşıya getirerek ücretleri yerinde saydırmayı başarıyor.
Bu oyunu işçilerin birliği bozar. İşçi sınıfının tüm kesimlerini, yoksulları ve işsizleri yanına çekebilecek olan sendikaların ve emek örgütlerinin birliğidir.
Türk-İş, Hak-İş, KESK ve DİSK yan yana gelmelidir. İnsanca bir ücret ve diğer haklar için ortak bir mücadele geliştirmelidir. Grev silahını kullanmak ve kazanmak, ancak tüm çalışanların desteğini kazanan bir mücadeleyle mümkün olabilir.

 

KESK’li kadınlardan  mektup var

Eğitim Sen, tutuklu bulunan sendikalı kadın yöneticilerin maruz kaldığı uygulamaları kınadı. 28 Mayıs günü İzmir Jamdarma Komutanlığı tarafından başlatılan gözaltı operasyonlarında otuza yakın KESK’li tutuklanmıştı. Sendika , tutuklu bulunan kadın yöneticilerin yazdığı mektupla birlikte yaptığı açıklamada şunları söylüyor: “Bu operasyonda tutuklanan, ne ile itham edildiklerini dahi bilinmeyen arkadaşlarımızın büyük bölümü kadınlardan oluşuyor. Kamusal alanda zaten eksik temsil edilen, parti ve sendika yönetimlerinde nadiren yer alan arkadaşarımızın maruz kaldığı bu uygulamayı kınıyoruz.”


Zonguldak’taki madenciler “Grev” dedi

Genel Maden İşçileri Sendikası (GMİS), toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde anlaşılamadığı için grev kararı aldı. Sendika başkanı Ramis Uslu yaptığı basın açıklamasında “Yasal süreç içinde yapılan görüşmelerden sonuç alamadık. Olumlu bir gelişme olmazsa grev bildirim tarihimiz olan 24 Haziran’ı takip eden 60 gün içinde greve çıkacağız” dedi. Madenciler hükümetin duyarsız kalmasından şikayetçiler.


DEDEMAN Otelleri’nde grev süreci başlıyor

Otel, Lokanta ve Eğlence İş yerleri İşçileri Sendikası (OLEYİS), Dedeman Otelleri’nde alınan grev kararının 6 Temmuz'da uygulanmaya başlanacağını bildirdi. İşverene %20 zam teklif eden, ama iyi giden turizm sezonuna rağmen sıfır zam karşılığını alan işçiler yaptıkları açıklamada “Görüşmeler sürüyor, ama biz grev tarihimizi aldık” dedi.


Tersane işçilerinden bir günlük grev

DİSK’e bağlı Limter-İş Sendikası’nın çağrısıyla geçen hafta Tuzla Tersaneleri’nde bir günlük grev yapıldı.Birçok sendika ve kitle örgütünden destek alan işçiler yolu trafiğe kapatarak grev sloganları attılar. Alanda bir konuşma yapan DİSK Başkanı Süleyman Çelebi hükümeti ve patronları işçi sağlığı ve işçi güvenliği konusunda takipçi olmaya çağırdı.