antikapitalist günler başlıyor
Uluslararası döviz kurlarını takip etmek ve teknik destek sağlamak amacıyla 1944 yılında kurulan IMF (Uluslararası Para Fonu), 1970'lerden sonra dış borçlarını ödeyemeyen, zor durumdaki ülkelere kredi veren bir organizasyon haline geldi. Kısaca IMF, uyumla çalıştığı Dünya Bankası ve Dünya Ticaret örgütü gibi kapalı kapılar ardında dünya halklarının adına kararlar alan bir kurumdur.
IMF'ye üye olan ülkeler fona ne kadar para aktarıyorlarsa o kadar söz sahibi oluyorlar. Oyların yaklaşık yüzde 20'sine sahip olan ABD, IMF'nin temel karar vericisi konumunda.


Kâr değil insan!
Borçlu bir ülke IMF'den kredi almak istiyorsa "serbest piyasa"  ile uyumlu neoliberal politikaları uygulamak zorunda. Bu politikaların başında kredi isteyen ülkenin çokuluslu şirketlere kapılarını açması, devletin sağladığı kamu hizmetlerini özelleştirmesi, vergilerin arttırılması gibi uygulamalar yer alıyor. IMF'nin yapısal uyum politikaları gelişmekte olan ülkelerde gelir eşitsizliğini arttırdı,  dayatılan IMF politikalarına en çok maruz kalan Latin Amerika ve Afrika gibi ülkelerde kişi başına düşen gelirin azalmasına yol açtı.
1997 Asya'sında şirketler dış borçlarını ödeyemeyince, piyasalarda başlayan panik Asya mali krizine yol açtı. IMF yapısal uyum politikalarının uygulanması şartıyla kredi düzenlemesi yaptı. Bunun sonucunda, başta Güney Kore ve Endonezya'da olmak üzere yoksulluk arttı, gıdasızlık, kötü beslenme, işçi intiharları oranları yükseldi. Asya halkları derin yoksulluğa sürüklenirken IMF'nin tek yaptığı yanlış politika izlediğini kabul etmek oldu Yaşanan son finansal krizle beraber yapılan milyar dolarlık kamulaştırmalar yıllardır anlatılan serbest piyasa ve özelleştirme politikalarını teşhir etti.  Buna rağmen zengin ülkeler IMF'den medet ummaya devam etmekte.

Kapitalizm öldürür, kapitalizmi öldürelim
Dünya Bankası ve IMF yöneticileri yıllık toplantılarını 6-7 Ekim tarihlerinde İstanbul'da gerçekleştirecek. Ana gündemin küresel kriz olacağı toplantılara, 185 ülkeden aralarında merkez bankası başkanları ve maliye bakanlarının da olduğu 13 bin kişinin katılması bekleniyor. Kapitalizmin efendileri yoksulları bataklığa saplayacak politikalarını belirlerken krizin faturasını ödemek istemeyenler olarak sokaklarda olacağız. Bugüne kadar aralarında Venezüella, Bolivya ve Ürdün'ün bulunduğu yaklaşık 20 ülkede 1980'lerin sonundan itibaren IMF politikalarına karşı isyanlar, grevler, direnişler yaşandı. Yüzlerce kişinin polis güçleri tarafından öldürüldüğü isyanlar IMF politikalarını uygulayan hükümetlerin devrilmesi, politikacıların, şirket yetkililerinin helikopterle ülkelerinden kaçması gibi kazanımlarla dolu.
Dünya Ticaret Örgütü'nün toplantılarını bloke eden Seattle gösterilerinin üzerinden 10 yıl geçti. 1999 Seattle protestoları adeta dünyadaki bir diğer süper gücün, antikapitalist hareketin yaratıcısı oldu.
Şimdi bir kez daha iklim değişikliğinin sorumlusu, çalışanlarına karşı homofobik ve ırkçı yönetim politikaları izleyen, kötü çalışma koşulları her gün yeni örneklerle teşhir olan çokuluslu şirketleri ve dünyayı bu şirketlerin boyunduruğu altına sokan IMF'yi protesto etme zamanı. 6-7 Ekim'de dünyanın patronlarına aynı gemide olmadığımızı hatırlatalım.


Sen de imzacısı ol!
Küresel kapitalizmin ve kapitalist hükümetlerin krizlerin ve sorunların yükünü işçi sınıfı, emekçiler ve ezilenlere yüklemesine ve işten çıkartmalara, sendikasızlaştırmaya, kamusal alanların sermaye lehine düzenlenmesine ve yağmalanmasına, kamusal hizmetlerin paralı hale getirilmesine karşı;
G8, G20, Dünya Ticaret Örgütü, Dünya Bankası ve IMF gibi kendilerini evrenin efendileri olarak gören küresel sermaye örgütlerinin ve devletler birliğinin hegemonyasına, fakir halkları borç girdabına sürüklemesine, gelişmiş ülkeler içinde zenginlerin lehine zengin-fakir uçurumunu derinleştirmesine karşı;
İklim değişimini, küresel ısınmayı hızlandıran uygulamalara, fosil yakıta bağlı enerji politikalarını uygulayan ve planlayan şirketlere ve hükümetlere karşı,
Irkçılığa, milliyetçiliğe, ezilen hakları baskı altına alan savaşçı ve militarist politikalara, tüm ayrımcılıklara karşı
Ben de "İş-iklim-adalet-adalet-barış-özgürlük" diyen Antikapitalist Blok'ta yer alacağım.


Antikapitalist Blok nasıl bir kampanya birliğidir?
Antikapitalist Blok kapitalizme karşı olan, emekçilerin sosyal ve ekonomik hakları için verdiği mücadeleleri destekleyen, tüm mücadeleler arasında bağlar kurmaya çalışan, emek örgütlerinin birliğinin sağlanmasına yardımcı olmayı hedefleyen, hiçbir kampanyayı, hiçbir platformu rakip olarak görmeyen bir kampanya birliğidir.
Antikapitalist Blok, "İş-İklim-Adalet-Barış-Özgürlük" taleplerini savunan her bireyin katılabileceği, karar alma mekanizmaları bireylerin katılımıyla şekillenen, kampanyalarını kampanya toplantılarında, doğrudan demokrasiye bağlı olarak, gelen önerilerin konsensüsle belirlenmesiyle planlayan, her kampanyasında kurumların, emek örgütlerinin ve özellikle sendikaların desteğini almaya özel bir önem veren bir platformdur.
Antikapitalist Blok, politik temellerini 1999 yılında Seattle'de DTÖ zirvesini bloke eden küresel antikapitalist hareketin canlılığına yaslar. Bu yüzden, antikapitalist hareketin "küresel düşün, yerel örgütlen" yaklaşımına uygun bir biçimde Antikapitalist Blok bir yandan küresel kapitalizmin ekonomik ve askeri örgütlerine karşı küresel mücadelenin aktif bir parçası olmaya çalışırken bir yandan da kapitalizmin ulusal ölçekte ve yerel alanda yarattığı tahribatlara karşı doğrudan eylemler ve kampanyalarla mücadele etmeye çalışır. Benzer hedeflerle çalışan Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu, Küresel Eylem Grubu, Irkçılığa ve Milliyetçiliğe Dur De, Darbelere Karşı 70 Milyon Adım Koalisyonu, Barışarock, Antikapitalist Öğrenci Topluluğu gibi kampanya, platform ve inisiyatifleri kardeş kampanyalar olarak görür.

 

www.antikapitalistblok.org YAYINA BAŞLIYOR!