Roni Margulies
Aydın Doğan Yalçındağ'ın Gençlik ve Uyum adlı kitabını okumadım. Ama çok önemli bir kitap olsa gerek. Genç yazarın dedesi, torunuyla gurur duyduğunu söylemiş. Teyzesi Vuslat Doğan Sabancı ise, "Uyum, özellikle de gençler arasında uyum önemli bir olay" demiş. Kitap Türkçe, Almanca ve İngilizce olmak üzere üç dilde yayınlanmış. Ben olsam, ben de gurur duyardım vallahi.
Uyum önemli bir olay ama, delikanlının annesi daha da önemli. Arzuhan Doğan Yalçındağ, TÜSİAD başkanı. Ve geçen hafta uyumdan çok daha önemli bir konuda İçişleri Bakanı Beşir Atalay'la konuşurken şöyle demiş:

"Demokratikleşme sürecini canlandırmak için bireysel hak ve özgürlükler, Siyasi Partiler Yasası, Seçim Yasası, yargı reformu öncelikli olarak ele alınmalı  ve toplumsal uzlaşmayla gerçekleştirilecek anayasa değişikliği ile sürdürülmelidir görüşündeyiz. Bu arka plan değerlendirmesinin önünde, hiç şüphesiz yaklaşık çeyrek yüzyıldan fazla bir süredir on binlerce insanımızın hayatına mal olan terör olgusunu, çözülmesi gereken en önemli problem olarak görmekteyiz. Terör sorununun çözülememesi, Türkiye'nin tüm gelişme perspektiflerini doğrudan veya dolaylı olarak tıkamaktadır."
Gazeteler Yalçındağ Hanım'ın "Kürt sorunu" demeyip "terör sorunu" demesi üzerinde durdu. TÜSİAD'ın 1997'de Meclis'e sunduğu Demokratikleşme Perspektifleri Raporu'nda alt başlıklardan birinin "Kürt sorunu" olduğu, bu soruna sekiz sayfa ayrıldığı ve Kürtçe isim yasağının kalkması, yer adlarının iade edilmesi, anadilde eğitim hakkı, Kürtçe TV yayını gibi önerilerin yer aldığı anlatıldı. TÜSİAD'ın 2001 yılında yayınlanan bir raporunda "Kürt sorunu" ibaresinin olmadığı, ama kültürel hakların tanınması ve dil yasaklarının kalkması konularında öneriler yapıldığı hatırlatıldı.
Bence önemli olan TÜSİAD'ın meseleye ne ad taktığı değil. "Terör" deyip demediği değil.
Ne diyor Yalçındağ? "Sorununun çözülememesi, Türkiye'nin tüm gelişme perspektiflerini doğrudan veya dolaylı olarak tıkamaktadır" diyor. Yani adı ne olursa olsun, "Çözün şu sorunu!" diyor.
Zaten TÜSİAD yıllardır bunu söylüyor. Sadece yukarıda sözü geçen raporlarda da değil. Büyük sermayenin doğrudan temsilcileri olan tüm politikacılar, başta Turgut Özal, Tansu Çiller ve Cem Boyner olmak üzere, hep bunu söylemiş, çözüm yolları aramıştır.
Çok doğal. Bu savaş büyük sermayeye hiçbir fayda sağlamadığı gibi, yıllardır çok büyük zarar etmesine neden olmaktadır, müthiş bir kaynak kaybına yol açmaktadır.
Zaten büyük sermayeyi arkasına almış olmasa, AKP hükümetinin şu son dönemde attığı adımları atması düşünülemezdi. Sırtını sağlam yere dayamayan bir hükümetin bu kadar tehlikeli işlere girişmesi mümkün bile olmazdı.
Peki, Yalçındağ niye "terör" diyor o zaman?
E yahu bunlar egemen sınıf. Birey olarak her türlü düşünceleri olabilir, ama sınıf olarak kâr ve birikim dışında hiçbir inançları yoktur. Gereksiz yere keskin tavırlar sergileyip kendi konumlarını tehlikeye atmak akıllarından bile geçmez. Kârlarına dokunulmadığı sürece, AKP ile de iyi geçinirler; yarın darbe olsa, askerle de iyi geçinirler. Bugün "terör" derler, yarın "barış" derler.
Ağızlarına almayacakları tek şey işçi haklarıdır, üretenlerin yönetmesidir, sosyalizmdir.