Ermenistanla Azerbaycan arasında yaşanan ve Türkiye'nin de ilişkileri askıya almak için bahane olarak kullandığı Dağlık Karabağ sorununun kökeni Stalin'in politikalarına dayanıyor.

1920 yılında Ermenistan ve Azerbaycan, Transkafkasya Sovyet Federasyonu'na dahil edildi. Karabağ'ın statüsünü belirlemek için SSCB'de yapılan komite oylaması sonucu 4'e 3 oyla bölgenin Ermenistan'a bırakılması kararlaştırıldı. Ancak dönemin Milliyetler Halk Komiseri olan Stalin, Karabağ'ın Azerbaycan'a bağlanmasını istiyordu. Oylama tekrarlandı ve bu kez 4'e 3'le Azerbaycan baskın çıktı. Böylece nüfusunun %94'ü Ermenilerden oluşan Dağlık Karabağ, Azerbaycan'a bağlı özerk bölge haline getirildi. Bu, günümüze kadar çözülemeyecek bir sorunun başlangıcıydı. 

80'lerin sonuna kadar sorun SSCB baskısı sayesinde hasır altı edilmişken, SSCB'nin dağılma sürecine girilmesiyle yeniden alevlendi. Karabağ meclisi Azerbaycan'ın asimilasyon politikaları nedeniyle ayrılma ve Ermenistan'a bağlanma kararı aldı. Azerbaycan ise buna tepki olarak Karabağ'ın otonomluğunu kaldırdığını iddia etti. Ardından yapılan referandumda Karabağlılar bağımsızlıktan yana oy kullandı.

Referandum, 1991'de SSCB'den ayrılan Azerbaycan tarafından tanınmadı ve Karabağ ile Azerbaycan arasında savaş başladı. Savaş sonucu binlerce insan ölürken, her iki taraftan (Ermenistan ve Azerbaycan) yüz binlerce insan göçe zorlanarak mülteci konumuna düştü.

Bugün ise Ermenistan Azerbaycan'ın, Azerbaycan da Karabağ'ın bir kısmını işgal altında tutuyor. İki ülkenin devlet başkanları 2008'den beri sorunun çözülmesi için görüşmelere başladı.

Türkiye nedense, Ermenistan'la ilişkilere başlanmasının ön şartı olarak Ermenistan'ın Karabağ ve Azerbaycan'dan çekilmesini istiyor. Bir dış güç olan Türkiye'nin bu tutumu çözümsüzlüğü körüklüyor.

Dağlık Karabağ sorunu, halkların isteklerine kulak tıkayarak kağıt üzerinde yapılan planların tutmadığının bir göstergesidir. Sorun, ulusların kendi kaderlerini tayin hakkının tanınmasıyla çözülebilir. Bu hak baştan tanınmış olsa milyonlarca Ermeni ve Azeri savaş ve göçlerle baş etmek zorunda kalmazdı.