Sendika genel merkezinde silahlı saldırıya uğrayan DİSK Başkanı Süleyman Çelebi hastaneden taburcu oldu. Ayaklarına isabet eden kurşunlardan dolayı üç ay daha yürüyemeyecek olan Çelebi, hastane çıkışında yaptığı açıklamada saldırının suikast amaçlı olduğunu söyledi. DİSK başkanının kurşunlanmasına karşı "sol"da ve emek örgütlerindeki sessizlik ise devam ediyor.

İçişleri Bakanı ve İstanbul Valisi saldırıdan iki saat sonra bu olayın bir "terör" saldırısı olmadığını açıklamıştı. Saldırgan Cahit Tunçbilek'in alacaklı olduğu için vurduğu iddiası hükümet kadar burjuva medyası tarafından da kolaylıkla sahiplenildi.

Sekiz kurşun yiyen ve belki de saldırganın ikinci şarjörü takmaya fırsat bulamadan etkisizleştirilmesi nedeniyle hayatta kalan DİSK Başkanı Süleyman Çelebi ise bu iddialara karşı çıkıyor. Saldırganla arasında bir alacak verecek meselesinin bulunmadığının ısrarla altını çiziyor. Bu saldırının DİSK'in yıpratılmasını ve kendisinin itibarsızlaştırılmasını hedef aldığını söylüyor.

Bu planı tanıyoruz

Türkiye için yıpratma ve itibarsızlaştırma planları çok tanıdık. 2005'ten bu yana misyonerlere, Hıristiyanlara, Ermenilere, Kürtlere, Alevilere ve Sünnilere karşı bir psikolojik harekat sürüyor. Kemalist rejime ve darbelere karşı olanlar "Sorosçu", "Fettullahçı", "liboş" olmakla itham ediliyor. Ergenekon'a karşı olan herkes milliyetçi ve darbe yanlısı kesimler tarafından damgalanıyor. Bu kampanyanın bir parçası olarak bir çok dengesiz-psikopat unsura hedef gösteriliyor.

Rahip Santoro, Hrant Dink, Malatya Katliamı'nda bunun hasadını biçmişlerdi. İşadamı İshak Alaton'u öldürdüğü söylenen Yener Yenmez gibi pek çok dengesiz, lümpen, psikopat ya da sıradan mafya üyesi harekete geçirilmişti.

Dünyaca ünlü romancı ve rejimin en önemli muhalif- lerinden biri olan Orhan Pamuk'u öldürme "ihalesi" 2 trilyon bedelle psikopat mafya tetikçilerine verilmişti. Ergenekon’un mafya ile olan ittifakı ise biliniyor.

Tetikçiler

Ergenekon çetesi tetikçileri deli rolünü oynamayı tercih ediyor. Tıpkı gazeteci Abdi İpekçi'yi öldüren ve Papa'ya suikast girişiminde bulunan Mehmet Ali Ağca gibi. Kişisel yanlar öne çıkartılıyor ya da imal ediliyor. Amaç saldırı emrini veren asıl adresi gizlemek, olayı sulandırarak belirsizleştirmek.

Süleyman Çelebi ve DİSK, Kürt açılımını ve barış sürecini açıkça destekliyor. DİSK başta Ergenekon soruşturmasına karşı mesafeli davransa da son dönemde tavrını değiştirdiği izlenimini veriyor. Çelebi'nin CHP'den koptuğu ve yeni sol parti girişiminde yer alan 10 Aralık Hareketi'nin Ergenekon’a karşı olan Ufuk Uras ve DSİP'le yan yana gelebileceği medyada yazılıyor.

Ergenekon'un kitle örgütlerini denetimi altına alma ve yönlendirme merakı biliniyor. 2007'de Cumhuriyet Mitingleri'ne destek veren, üstelik adı solla özdeş olan DİSK'in milliyetçi kamptan kopma olasılığı bile darbecilerin hiddetini üzerine çekmek için başlı başına bir neden.

Suskunlar

Bu aynı zamanda "sol"da ve emek cephesindeki suskunluğun da nedeni. DİSK'in yıpratılması ve Çelebi'nin mafya tarzı itibarsızlaştırılması girişimi sadece Ergenekon'un ve milliyetçi çevrelerin işine yaramıyor. Hükümet zaten bir bela olarak gördüğü DİSK'in yıpranmasını istiyor. Bu yüzden olaydan iki saat sonra, derinlemesine bir araştırma ve soruşturma yapılmaksızın İçişleri Bakanı olayın "siyasi bir yanı yok" dedi. Çelebi'ye saldırı elbette ki sermayenin de işine geliyor. Dünyadaki en düşük sendikalaşma oranlarından birine sahip olan Türkiye'de patronların sendika düşmanlığı Çelebi'ye sıkılan sekiz kurşunla kolaylaştı.

Sosyalistler bir sendika başkanının kurşunlanmasına sessiz kalamaz.

Kurşunlar DİSK'e ve işçi sınıfına sıkılmıştır. Bugün Çelebi'ye kulak vermeli ve bu saldırının tüm yönleriyle aydınlatılmasını talep etmeliyiz.